Zirveye oyuncağı gömüp, ağladım
Edirne Adliyesi'nde memur olarak çalışan İbrahim Şener, Avrupa'nın en yüksek noktası olan Ebrus'a tırmanan ilk Edirneli oldu. GÜNDEM'e konuşan Şener, dağcılığa dağ fotoğrafları çekerek başladığını belirterek, hedefinin 7 kıtadaki en yüksek dağlara tırmanmak olduğunu söyledi. Türk bayrağının en yüksek noktada dalgalanmasını amaçladığı için Ebrus'a tırmandığını belirten Şener, zirveye kızının kendisine verdiği oyuncağını gömdüğünü belirterek şöyle konuştu: 'Emanetini buraya gömdüm, ileride sen büyüyüp alırsın dedim ve de ağladım.'
İbrahim Şener. 38 yaşında. Edirne Adliyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü'nde çalışıyor. Yaklaşık 6 yıldır ise profesyonel kış dağcılığı yapıyor. Edirne Doğa Sporları Kulübü (EDOSK) dağcılık branşı sporcusu. Şener, 17 Temmuz'da Avrupa Kıtası'nın zirvesi 5642 metrelik Elbrus'a tırmanan ilk Edirneli olarak tarihe geçti.
Hedef; 2023'te Everest
1,5 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak
Elbrus'a tırmanan Şener'in hedefi aslında 7 kıtadaki en yüksek zirveleri
kapsayan '˜Yedi Zirveler Projesi'ni gerçekleştirirken, Cumhuriyet'in 100'üncü
yılında Everest'in zirvesinde olmak. Hepsinden öte asıl amacı ise 5 buçuk
yaşındaki kızı İpek Sima'ya güzel anılar bırakmak; 'Belki yarın bir gün (benim
babam da bunları yapmış) deyip, peşimden, izimden gider.'
Her şey fotoğrafla başladı
Dağcılık serüveninin ilk önce dağların
fotoğraflarını çekmekle başladığını anlatan Şener, 'Daha sonra tırmanayım diye
bir şey oluştu içimde. Babamda da var çünkü dağcılık sevdası. Babam kendimi
bildim bileli dağlara gider, doğada olmayı sever. Biraz ondan da kaynaklanıyor'
diyor. Babasının daha çok trekking yapmayı sevdiğini söyleyen Şener, kendi
serüvenin de ise ilk önce Türkiye'deki zirvelere çıktığını anlatıyor; 'Hasan
Dağı, Erciyes, Kaçkarlar, Uludağ'¦ Bir kısmına çıktım bir kısmına hava
şartlarından, çığdan çıkamadım. Ama hep içimde tutkuydu zaten.'
'Bayrak en yüksekte dalgalansın'
Elbrus'a tırmanma fikrine kendini alıştırdıktan
sonra Edirne adına böyle bir tırmanış yapmak istediğini aktaran Şener, 'Edirne
adına daha önce bu tırmanış yapılmamıştı. Deneyen iki kişi olmuş herhalde daha
önce. Onlar da 5 bin 300 metrede fırtınadan geri dönmüşler. Önce bunu
araştırdım. Ülkemizin Avrupa'ya açılan kapısından, Avrupa'nın en yüksek
zirvesine bir çıkış olsun, bayrak orada dalgalansın diye heves ettim' diyor.
'Sponsor bulmakta zorlandım'
Bu tarz bir tırmanışın maliyeti çok
olduğu için yaklaşık bir buçuk yıl sponsor aradığını ifade eden Şener, 'İş
adamlarına ve bazı kurumlara yazdım. Cevap alamadım kimseden. Edirne
coğrafyasında bu spora pek bir ilgi yok açıkçası. '˜Ne için çıkıyorsun?'
diyorlar. Amacı da anlayamıyorlar. Sponsor bulmakta biraz zorlandım. Edirne Belediye
Başkanı'na da yazdım. Cevap alamamıştım ilk önce. Sonra bir gün yolda
karşılaşınca ona durumu anlattım. Sağ olsun yardımcı oldular. Gez Gezenti
Global Travel da teknik malzeme konusunda yardımcı oldu. Trend Life Fitness
Center, tırmanış hazırlıkları için yapmam gereken idmanlar için olanak
sağladılar. Bir hoca verdiler. Erdoğan Erkut hocamla beraber çalıştık. 4 - 5 ay
orada sürekli ağır idmanlar yaptım. Ve tabi Edirne Doğa Sporları Kulübü (EDOSK)...
Başkanımız Orkun Akman'ın hem sponsor bulmada hem de birçok konuda çok desteği
oldu. Motive de etti.' şeklinde anlatıyor zirveye hazırlık macerasını.
Önce yükseğe uyum
'Ekonomik imkanları toplayınca geriye
kendimi mental olarak hazırlamak kaldı' diyen Şener hikayesinin devamını ise şöyle
aktarıyor; 'Son 5 -6 ay çok ciddi idmanlar yaptım. Sonra oraya çıkacak bir ekip
buldum. O ekiple İstanbul'da buluştuk ve Rusya'ya yola çıktık. Avrupa kıtasıyla
Asya kıtasının sınırı olan Kafkas Dağları var. Dağcılık literatüründe Kafkas
Dağları'nın en yüksek yeri olan bu zirve Avrupa'nın en yüksek zirvesi olarak
geçiyor. Türkiye'den 15 kişilik bir ekiple gittik. Birçok ülkeden yabancı
ekipler de vardı. Tırmanışı 9 gün olarak planladık. Ana kampımızı kurduktan
sonra (yükseğe uyum) diye bir program var. Deniz seviyesinde bulunan oksijen 5
bin metrede yüzde 50 azalıyor. Tırmanış yapmadan önce vücudu buna alıştırmak
gerekiyor. Alıştıramazsan ciddi sıkıntılar olan bir şey. Akciğer ödemi, beyin
ödemi, akciğer yetmezliği gibi ölümcül riskleri var. İlk önce 3 bin 888 metrede
ana kampımıza yerleştik. Ertesi gün 4 bin 250 metreye tırmanıp geri geldik.
Ondan sonraki gün 4 bin 800 metreye çıktık, geri geldik. Beşinci günde ise
zirveyi yapabildik.'
'Parmaklarım dondu'
'Tabi bu işin özet kısmı' diyen Şener,
yaşadıkları zorlukları ise şöyle anlatıyor: 'İkinci gün 4 bin 800 metreye
çıktığımızda hava çok açıktı. Ben de havaya aldanıp kaz tüyü eldivenlerimi
almadım. Yukarıda fırtına çıktı. Parmaklarımı dondurdum. 4 bin 750 metreden
geri dönmek zorunda kaldım. Ekip çıktı, ben onlardan önce döndüm. O tırmanıştan
sonra gece bir arkadaşımızda akciğer ödemi oluştu. Ekip liderimiz Burak Saral
onu hemen aşağı indirmek zorunda kaldı. Ciddi bir durumdu hastaneye yatırıldı.
Durumu stabil hale geldi tabi sonra.'
'Tırmanışı ertelemek zorunda
kalabilirdik'
Bu süre zarfında hava durumunun tırmanışı
etkileyecek kötülükte seyretmeye başladığını söylen Şener, durum toplantısının
ardından gece yarısı yola çıkıp sabaha karşı zirve yapmayı kararlaştırdıklarını
anlatıyor. Şener, 'Bu arada hava durumunu takip ediyorduk. Hava kötüleşmeye
başlamıştı. Hemen bir toplantı yaptık. Bir açıklık var o arada onu yakalamamız
gerekiyordu. 10 günlük hava durumuna baktığımızda hava daha da kötüleşiyordu
çünkü. Güvenlik riski nedeniyle tırmanış iptal edilmek zorunda kalınacaktı. O
gece saat 2'ye kadar fırtına devam etti. Gece 2'de tırmanmaya başladık, sonra
hava açtı. Tırmanış 4 bin 800 metreden zirveye varmamız aşağı yukarı 5 buçuk '“
6 saat sürdü. 5 bin 100 metrede yan geçitte, durumu tekrar değerlendirdik.
Çünkü hava bulutluydu. Görüş mesafesi, rüzgarın hızına göre iptal edip, geri
dönme durumumuz vardı. Devam etmeye karar verdik' sözleriyle anlatıyor
yaşadıklarını.
Dikkatli ilerlemek şart
Elbrus'un buzulları olan bir dağ olduğunu
söyleyen Şener, tırmanışta belli bir hat üzerinden ilerlemek zorunda
olduklarını üzeri kar örtülü buzul çatlaklarının altında metrelerce derinlikte
çukurların olabileceğini göz önünde bulundurarak dikkatli bir şekilde
ilerlediklerini anlatıyor.
'Hava şartları senin elinde değil'
'Denemeye devam ettik' diyen Şener, bir
ara hava şartlarından dolayı ümidini kaybettiğini de söylüyor. ''˜Bir an
yapmayacağız galiba' dedim. Bu kadar hazırlık, en az altı aydır mental anlamda
hazırlanıyorsun, bütün hazırlıklar, emek hepsi heba olabilir. Dağcılıkta böyle
bir şey var, çıkamayabilirsin. Senin elinde olmuyor çünkü. Hava şartları, çığ
olabiliyor, fırtına olabiliyor'
'Zirvede ağladım'
Şener, zorlu bir tırmanışın ardından
zirveye çıkış anını ise şöyle anlatıyor; '18 dakika geçirmişim zirvede. Onu da
çektiğim fotoğrafların zamanından anlıyorum. Ama ne yaptığımı hiç
hatırlamıyorum desem yeridir. Arkadaşlarım fotoğraf çektiğini hatırlıyorum. Bir
de kızıma giderken '˜Senin için Avrupa'nın en yüksek zirvesine bir şey götüreceğim.
Bana bir şey verir misin?' demiştim. O da bana kendince yaptığı küçük bir
oyuncak vermişti. Onu gömdüm zirvede. Orada video çektim. '˜Emanetini buraya
gömdüm, ileride sen büyüyüp alırsın' diye. Onu hatırlıyorum. Bir de ağladığımı.'
'Yükseğe uyumum iyiydi'
Zirveden dönüşün, çıkıştan daha zor
olduğunu söyleyen Şener, 'Yorgunluk baş gösterdi. Uykusuzluk. Zaten bir gece
önce heyecandan uyuyamamıştık. Kazasız belasız bir şekilde aşağı indik. Dönüşte
oksijensizlikten dolayı baş ağrısı, mide bulantısı yaşayanlar oldu ama başardık.
Benim yükseğe uyumum çok şükür iyiydi. Açıkçası ben o kadar beklemiyordum.
Çünkü deniz seviyesinden giden birisi olarak bir de mevcut bulunduğum coğrafi
şartlarda sık sık dağa gidemememe rağmen yine de çok iyiydi açıkçası. En
korktuğum konu oydu' şeklinde konuşuyor.
'Ekibimiz iyiydi'
Zirveden indikten yarım saat sonra dağın
kapandığını anlatan Şener, kendilerinden sonra kimsenin zirve yapamadığını
söylüyor ve ekibinin iyi olmasının zirve şansını arttırdığını ifade ediyor.
Şener, ekip arkadaşlarına teşekkür etmeyi de unutmayarak 'Bizim ekibimiz çok
iyiydi gerçekten. Ekip arkadaşlarımın çok iyi temposu vardı. Ekip liderimiz
Burak Sanal ekibi çok iyi kontrol etti, temposunu çok iyi ayarladı. Bunlar hep
zirve şansını arttıran etmenlerdi' şeklinde konuşuyor.
'Tırmanmak, meditasyon hali gibi'
Dağda olmanın kendisine mutluluk
verdiğini söyleyen Şener, 'İnsanlar (niye gidiyorsun?) diyorlar ama belli bir
nedeni yok. Sadece orada olmak insanın çok hoşuna gidiyor, iyi hissediyorsun,
zihninde hiçbir şey kalmıyor. Ben birçok ekstrem şeyi denemişimdir daha önce.
Bundaki gibi zihni tamamen sıfırlayan, kendi iş disiplinini kontrol edebildiğin
bir spor yok. Sürekli bir motivasyon halindesin. Düşmeyeyim, kaymayayım,
tempomu iyi ayarlayım, yükseğe uyum sağlayım. Sürekli dağ ve oraya tırmanmak
var. Bir meditasyon hali gibi. Keşke her zaman gidebilsem diyorum. Her dağa
gittiğimde o da bana farklı bir şey katmaya başladı. Ben şuna inanıyorum;
dağları hiç sevmeyen ya da soğuğu sevmeyen kişiler bir kere çıksa kesinlikle
fikirleri değişir diye düşünüyorum. Bambaşka bir şey. Meditasyonsa eğer bu;
müthiş bir meditasyon' ifadelerini kullanıyor.
Hedef; 7 zirveler projesi
Şener, sıradaki hedeflerini ise şöyle
açıklıyor; 'Dağcılık literatüründe 7 kıtadaki en yüksek zirveleri kapsayan
'˜Yedi Zirveler Projesi' var. Elbrus Dağı da 5 bin 642 metre yüksekliğiyle bu
projenin Avrupa Kıtası ayağını oluşturuyor. Bu projeyi gerçekleştirebilen
dünyada çok az kişi var. Türkiye'den de bir kişi var: Nasuh Mahruki. Açıkçası
benim asıl hedefim o. Dünyadaki 7 yüksek kıtaya çıkıp bunu başaran biri olmak
istiyorum. Bu amaçla çıktım yola. İlk hedefim Afrika'ya gitmek. Kilimanjaro,
Elbrus'tan daha yüksek bir dağ. Fakat güneyde kaldığı için hava şartları biraz
daha iyi. Önce o. Daha sonra Güney Amerika'da Aconcagua Dağı var. Himalayalar'dan
sonra en yüksek dağ. Asıl hedefim ise 2023 yılında Cumhuriyet'in 100'üncü
yılında Everest'e çıkmak istiyorum. Destek bulursam bunları gerçekleştirip,
ülkemizi, Edirne'yi temsil etmek istiyorum. Hem fizik olarak hem mental olarak
bunu başarabileceğime inanıyorum.'
'Dağcılığa önyargı var'
Edirne'de dağcılığı tanıtmanın da
idealleri arasında olduğunu aktaran Şener 'Dağcılığa karşı önyargı var. Bunu
yadırgamıyorum. Dağcılığa ilgi olursa eğitmenlik yapmayı da düşünürüm. Neden
olmasın? Ben bu konuda öncülük de edebilirim. En azından gurupları alıp bir
yerlere götürebilirim. İstiyorum ki, insanlar dağları sevsin. Ama dediğim gibi
buranın coğrafyasından kaynaklanıyor. Düz bir bölgedeyiz. Buradan bir dağa gitmeye kalktığın zaman mesafeler çok uzak. Belki
üniversiteli gençlerde özellikle dağcılık sporu bilinci oluşursa birlikte hep
beraber farklı dağlara gidebilirler. Benim
için çok güzel olur. Ben Edirne'de tek başınayım. En azından yakın çevremde
böyle bir insan yok' diyor ve ekliyor 'Dağcılık genelde bir badi ile yapılan
bir spordur, öyle olması daha makbuldür. Aynı çadırda kalırsın, aynı kamp
yükünü taşırsın, birbirinin emniyetini alırsın. Benim böyle bir şansım hiçbir
zaman olmadı.'
Eşine ve sponsorlara teşekkür etti
'Sponsorlarım benim için çok önemliydi.
Desteklemeselerdi ben devlet memuru olduğum için çıkma şansım yoktu. Bunlar çok
pahalı sporlar' diyen Şener Edirne Belediyesi, Gez Gezenti Global Travel, Trend
Life Fitness Salonu ve Edirne Doğa Sporları Kulübü'ne destekleri için teşekkür
ediyor ve ekliyor 'Ve tabi eşim Zeynep'¦ Hiç tasvip etmese de çok büyük
destekçim oldu. İstemese de hayallerime karşı çıkmadı.'