Yunanistan'a Selimiye başvurusu

'˜Sinan ve Koruma' panelinde sunum yapan Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon Anadalı Başkanı Prof. Dr. Can Binan, Selimiye silueti ve Yemişkapanı Hanı'na alternatif çözüm önerilerinde bulundu. Binan, konuşmasında Selimiye Camii'nin Yunanistan'dan görünen siluetine dikkat çekerek 'Yunanistan tarafından buraya doğru gelirken Karaağaç kapısından girmeden önce bir yerden geçiyorsunuz. İstanbul yolundan görünenden çok daha güzel bir siluet değeri var. Yunanistan'a müracaat edip o bölgeyi tampon bölge olarak ilan etmemiz gerekiyor aslında. O kadar değerlidir' dedi.

Yunanistan'a Selimiye başvurusu
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Edirne İl Koordinasyon Kurulu, Mimar Odası Edirne Temsilciliği, İnşaat Mühendisleri Odası Edirne Temsilciliği, Makine Mühendisleri Odası Edirne Şubesi, Edirne Kent Konseyi, Edirne Fotoğraf Sanatı Derneği'nin işbirliğinde Mimar ve Mühendis Koca Sinan'ı anma etkinlikleri devam ediyor.'˜Sinan ve Koruma' başlığında düzenlenen 430'uncu Mimar Sinan'ı anma etkinliklerini kapsamında Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimar Sinan Anfisinde düzenlenen '˜Sinan ve Koruma' paneli düzenlendi. Panelde Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Dinçer Asar, Edirne Müze Müdürlüğü Arkeoloğu Deniz Şamiloğlu ve Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon AnadalıBaşkanı Prof. Dr. Can Binan konuşmacı olarak katıldılar.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Selçuk Çakır, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı panelin açılış konuşmasını TMMOB Mimarlar Odası Edirne Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Ender Özden yaptı. Özden, konuşmasında Mimar Sinan'ı anma etkinlikleri doğrultusunda TMMOB bileşenlerinin Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Edirne Kent Konseyi ve Edirne Fotoğraf Sanatı bir arada ortak etkinlik düzenlediğini belirterek; 'Bizim bu paneldeki amacımız, güncel bir konu olan Yemişkapanı Hanı'nın kazı sonrası durumunun ne olup ne olamayacağı hususunun panelde tartışılmasını arzu ettik. Bunları basılı bir hale getirip ilerleyen zamanlarda da yayınlara sunacağız' ifadelerine yer verdi.
'Sinan pek çok eser bırakmış dehadır'
Özden'in konuşmasının ardından bir konuşma da Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu yaptı. Tabakoğlu, konuşmasında Mimarlık Fakültesi olarak en şanslılardan biri olarak Mimar Sinan'ın en önemli eserinin gölgesinde etkinlik düzenlediğini belirterek; ' Mimar Sinan'ın Edirne'de 13 eseri var. Pek çok yere pek çok eserler bırakmış bir dehadır. Bizim medeniyetimizin muhteşem bir göstergesidir. Burada onu koruma adı altında anmak önemlidir. Bir de başında Edirne geçen her konunun başında Trakya Üniversitesi'nin var olmasını istiyoruz. Burada Yemişkapanı Hanı'nın geleceğinin ne olacağı konusunda da Üniversite, konunun uzmanlarını bir araya getirerek bir olması gerekeni ortaya koyacak. Bu da Edirne için, Edirne'nin geleceği için, tarihi eserlerimizin geleceği için önemlidir' dedi.
'Yunanistan'a tampon bölge için başvurmalıyız'
Panel; Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Dinçer Asar, '˜Selimiye Camii Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Projesi', Edirne Müze Müdürlüğü Arkeologu Deniz Şamiloğlu, '˜Selimiye Camii Önü Yemiş Kapanı Kurtarma Kazısı' sunumları ile başlarken, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon Anadalı Başkanı Prof. Dr. Can Binan'ın '˜Dünya Mirası Alanlarında Rekonstrüksiyon; Riskler ve Olasılıklar' konusundaki sunumu dikkat çekti. Prof. Dr. Binan, Edirne'nin dünya mirası alanının çekirdek ve tampon bölgelerini incelediğini belirterek; 'Edirne'de tampon bölge ile ilgili bir vizyonun yapılması gerekiyor. Çünkü tampon bölgenin İstanbul yoluna doğru uzayan kısmının çok daha ilerisinde yol üstünden Selimiye'nin bir silueti var. Bu siluetin göründüğü alan, bu tampon bölgenin kendisiyle doğrudan ilişkili olmasa dahi, bir tampon bölge parçası olarak orada ilan edilebilir. Çünkü Selimiye'nin dünya mirası listesine girdiği tarihteki silueti ve siluet değerleri, sadece ve sadece kentin içinden değil. Bundan 5-6 yıl önce tesadüfen Yunanistan tarafından buraya doğru gelirken Karaağaç kapısından girmeden önce bir yerden geçiyorsunuz. İstanbul yolundan görünenden çok daha güzel bir siluet değeri var. Yunanistan'a müracaat edip o bölgeyi tampon bölge olarak ilan etmemiz gerekiyor aslında. O kadar değerlidir' sözlerine yer verdi.
'Bütün insanlık kabul etmiş'
Edirne'nin eskiden alçak bir kent olduğunu ve tepe noktasında Selimiye'nin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Binan; 'Ama bundan çok daha önemli olan bir şey var, kent durağan bir şey değildir. 16, 17, 18, 19 ve 20'nci yüzyılda sürekli gelişmiş ve 20'nci yüzyılda geldiği noktada Selimiye, dünya mirası listesine girmiş. O girdiği andaki dünya mirası değerleri, üstün evrensel değeri, o girdiği andaki değerdir. Bunu sadece biz kabul etmemişiz, bütün insanlık kabul etmiş. Dünya mirası listesi dediğiniz şey, bizim dışımızda yönetilen bir liste olmadığı için, dünya mirası listesi biziz. Dünya mirası komisyonu bir uzman istediği zaman, Türkiye'den uzman istiyor. Biz, Türkiye'ye bakmıyoruz ama çevremizdeki ülkelere biz bakıyoruz. Dolayısıyla dünya mirası listesinin yabancılaştırıldığını, bazı tartışmaların olduğunu duyuyorum. Türkiye, dünya mirası listesini kuran, oluşturan ve kontrol eden mekanizmanın içindedir' dedi.
'Yemişkapanı Hanı biliniyordu'
Türkiye'nin dünya mirası listesindeki bir yere önerdiği zamanki üstün evrensel değeri korumasının insanlık adına önemli bir görev olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Binan; 'Edirne'ye baktığımız zaman, zaten bu tampon bölgesiyle birlikte ve raporun içinde yer alan bütün şemalarla, fotoğraflarla, belgelerle birlikte Selimiye'nin belirli bir noktada çok açık olarak üstün evrensel değerinin net olarak tanımlandığını görüyoruz. Tampon bölgesi de 116'ncı bölge olarak tanımlanmış. O bölgenin içinde yer alan bir yapıdan bahsediyoruz. Yarışma çerçevesinde buranın 19'uncu yüzyıl sokak dokusunu hatırlatan bir çalışma yapılmıştı. Fakat o tarihte de bilinen Yemişkapanı Hanı'nın yapısal olarak temel kalıntılarının bulunması ve kazılarının yapılmasıyla birlikte ortaya çıkan çerçeve, bize yeni bir durum varmış gibi göstermekle birlikte aslında yeni bir durum yok. Orada Yemişkapanı Hanı'nın bulunduğu çok önceden beri biliniyordu. Orayı kazdığınız zaman çıkmayacağını mı düşünüyorduk? Tabii ki çıkacaktı' ifadelerine yer verdi.
'Sergilenen kazı alanı olabilir'
Yemişkapanı Hanı kazısı çok daha önce başlayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Binan;'Sondaj ya da kurtarma kazısı değil, sürekli bir kazı olurdu ve orası sürekli olarak araştırılan bir 16'ncı yüzyıl hanının temelinin en altından en üst yapısına kadar bütün belgelerinin çok detaylı olarak bulunduğu bir sergilenen kazı alanı haline de dönüşebilirdi. Çünkü arkeolojik buluntu, dünya mirası alanı içinde istediğimiz bir şeydir. O alanın zenginliğini ve derinliğini de gösteren bir şeydir. Yemişkapanı Hanı'nı fotoğraflara baktığımız zaman, kazıda bulduğumuz belgelerle veya birkaç tane tarihsel belge üzerindeki birkaç tanımla rekonstrüksiyonunu yapmaya çalışmak yerine bu alanı dünya mirası alanımızın üstün evrensel değerini örselemeyecek şekilde sunup anlatmanın nasıl olacağını düşünmemiz gerekiyor. Bence bu, belli bir noktaya kadar yapılmış. Koruma kurulunun da arada aldığı bir karar var ki o kararın gayet güzel ve doğru olduğunu da düşünüyorum' dedi.
'Restitüsyon projesi doğru değil'
Yemişkapanı Hanı ile ilgili fotoğraflarda görünenin 16'ncı yüzyılda yapılmış Yemişkapanı Hanı değil, 19'uncu yüzyıldaki Yemişkapanı Hanı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Binan;'300 yılda dünya değişiyor. 300 yılda her yapı değişiyor. Dolayısıyla bir yapının ömrü içindeki değişmez faktörünü sıfırlayıp geriye döndürmek diye bir şey, zaten felsefi olarak yok. Pratik olarak da yok. Bugün gördüğünüz Yemişkapanı Hanı'nın üzerinde bir sürü farklı döneme ilişkin ekler var. Bu eklerin tümünü çıkardığımız zaman, çok doğru olduğunu düşündüğümüz bir restitüsyon projesi yaptığımız zaman,  bu çok mu doğru olacak? Hayır, hiç de doğru olmayacak. Senelerdir bu işi yapıyorum. Biliyorum ki en kesin restitüsyon projesi dahi ne kadar detaylandırırsanız detaylandırın yüzde 100 doğru olabilmesine imkan yok. Her halükarda bir noktasında insanlara biraz yalan söyleyeceksiniz. Bu yalan, uygulamada daha da fazla artacak. Çünkü çok iyi biliyorum ki her konstrüksiyon, uygulama sırasında beraberinde yeni birtakım teknik, yöntem,  kolaylıklar, maliyet problemlerini beraberinde getirir' sözlerine yer verdi.
'Yemişkapanı Hanı Kalp Para'dır'
17'nci yüzyılda inşa edilen Yemişkapanı Hanı'nın hiçbir zaman inşa edildiği malzeme ve teknik ile inşa etmenin söz konusu olamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Binan; 'Dolayısıyla üzerindeki katmanlaşma sıfırlandığı için ne tasarım özgünlüğü olacak, ne işçilik özgünlüğü olacak çünkü o işçiler ve ustalar bugün yok, ne de malzeme özgünlüğü olacak çünkü aynı malzeme yok. Malzemenin var olduğunu söyleseniz bile aslında yok. Dolayısıyla özgün olmayacak bir yapının rekonstrüksiyonu artık bizim yavaş yavaş bırakmamız gereken şeylerden biridir. Çünkü bu yeniden yapılmış, biraz yalan söyleyerek yapılmış yapılar, '˜Kalp Para'lar gibidir. Piyasadaki bu kalp paranın miktarı ne kadar fazlalaşırsa, gerçek paranın da değeri o kadar düşüyor. Bizim burada öyle bir gerçekliğimiz var ki. Bu gerçeklik hiçbir şey ile değiştirilemeyecek bir gerçekliktir. Hiçbir şeyin de bunu örselememesi gerekiyor. Bu çok önemlidir' dedi.
'Her şeyi geri döndüremeyiz'
Fotoğraflara dikkatli bakıldığındaYemişkapanı Hanı'nın çevresinde bir mahalle bulunduğunu net bir şekilde gördüğünü belirten Prof. Dr. Binan;'Yemişkapanı Hanı, bizim için çok önemliyse bu mahalle önemsiz mi? Burada çok güzel ahşap evler, ağaçlar görüyorum. Selimiye'nin altyapısına, Arasta'ya doğru yapışmış olan birtakım doku parçaları görüyorum. Belediye yönüne doğru doku parçaları görüyorum. Bütün bunlar önemsiz mi? Dolayısıyla tarih devam ediyor ve dünya değişiyor. Değişme kaçınılmaz. Her şeyi geriye döndürebileceğimiz bir yer yok. Döndürsek dahi bu, bizim kafamızdaki geri olacak. Ama gerçekten nasıl olduğunu bilen kimse yok. Hiç kimse bunu doğru yazmadı, yazamaz da. En detaylı tarihsel destrüksiyon, inşaat defteri, belge bize gerçekten oranın eskiden nasıl olduğunu öğretmeyecek. Yemişkapanı Hanı'nın rekonstrüksiyonu meselesini hiçbir şekilde, özellikle Edirne'deki ve bu ülkedeki farklı görüşlerin kamplaşmasına ne olmasına imkan vermeyin. Burada bir karar veriliyorsa herkes buna inanmalı' ifadelerine yer verdi. Sunumların ardından panele konuşmacı olarak katılanlara plaket takdim edildi. Uğur AKAGÜNDÜZ
Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Edirne İl Koordinasyon Kurulu, Mimar Odası Edirne Temsilciliği, İnşaat Mühendisleri Odası Edirne Temsilciliği, Makine Mühendisleri Odası Edirne Şubesi, Edirne Kent Konseyi, Edirne Fotoğraf Sanatı Derneği'nin işbirliğinde Mimar ve Mühendis Koca Sinan'ı anma etkinlikleri devam ediyor.'˜Sinan ve Koruma' başlığında düzenlenen 430'uncu Mimar Sinan'ı anma etkinliklerini kapsamında Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimar Sinan Anfisinde düzenlenen '˜Sinan ve Koruma' paneli düzenlendi. Panelde Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Dinçer Asar, Edirne Müze Müdürlüğü Arkeoloğu Deniz Şamiloğlu ve Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon AnadalıBaşkanı Prof. Dr. Can Binan konuşmacı olarak katıldılar.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Selçuk Çakır, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı panelin açılış konuşmasını TMMOB Mimarlar Odası Edirne Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Ender Özden yaptı. Özden, konuşmasında Mimar Sinan'ı anma etkinlikleri doğrultusunda TMMOB bileşenlerinin Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Edirne Kent Konseyi ve Edirne Fotoğraf Sanatı bir arada ortak etkinlik düzenlediğini belirterek; 'Bizim bu paneldeki amacımız, güncel bir konu olan Yemişkapanı Hanı'nın kazı sonrası durumunun ne olup ne olamayacağı hususunun panelde tartışılmasını arzu ettik. Bunları basılı bir hale getirip ilerleyen zamanlarda da yayınlara sunacağız' ifadelerine yer verdi.
'Sinan pek çok eser bırakmış dehadır'
Özden'in konuşmasının ardından bir konuşma da Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu yaptı. Tabakoğlu, konuşmasında Mimarlık Fakültesi olarak en şanslılardan biri olarak Mimar Sinan'ın en önemli eserinin gölgesinde etkinlik düzenlediğini belirterek; ' Mimar Sinan'ın Edirne'de 13 eseri var. Pek çok yere pek çok eserler bırakmış bir dehadır. Bizim medeniyetimizin muhteşem bir göstergesidir. Burada onu koruma adı altında anmak önemlidir. Bir de başında Edirne geçen her konunun başında Trakya Üniversitesi'nin var olmasını istiyoruz. Burada Yemişkapanı Hanı'nın geleceğinin ne olacağı konusunda da Üniversite, konunun uzmanlarını bir araya getirerek bir olması gerekeni ortaya koyacak. Bu da Edirne için, Edirne'nin geleceği için, tarihi eserlerimizin geleceği için önemlidir' dedi.
'Yunanistan'a tampon bölge için başvurmalıyız'
Panel; Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Dinçer Asar, '˜Selimiye Camii Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Projesi', Edirne Müze Müdürlüğü Arkeologu Deniz Şamiloğlu, '˜Selimiye Camii Önü Yemiş Kapanı Kurtarma Kazısı' sunumları ile başlarken, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon Anadalı Başkanı Prof. Dr. Can Binan'ın '˜Dünya Mirası Alanlarında Rekonstrüksiyon; Riskler ve Olasılıklar' konusundaki sunumu dikkat çekti. Prof. Dr. Binan, Edirne'nin dünya mirası alanının çekirdek ve tampon bölgelerini incelediğini belirterek; 'Edirne'de tampon bölge ile ilgili bir vizyonun yapılması gerekiyor. Çünkü tampon bölgenin İstanbul yoluna doğru uzayan kısmının çok daha ilerisinde yol üstünden Selimiye'nin bir silueti var. Bu siluetin göründüğü alan, bu tampon bölgenin kendisiyle doğrudan ilişkili olmasa dahi, bir tampon bölge parçası olarak orada ilan edilebilir. Çünkü Selimiye'nin dünya mirası listesine girdiği tarihteki silueti ve siluet değerleri, sadece ve sadece kentin içinden değil. Bundan 5-6 yıl önce tesadüfen Yunanistan tarafından buraya doğru gelirken Karaağaç kapısından girmeden önce bir yerden geçiyorsunuz. İstanbul yolundan görünenden çok daha güzel bir siluet değeri var. Yunanistan'a müracaat edip o bölgeyi tampon bölge olarak ilan etmemiz gerekiyor aslında. O kadar değerlidir' sözlerine yer verdi.
'Bütün insanlık kabul etmiş'
Edirne'nin eskiden alçak bir kent olduğunu ve tepe noktasında Selimiye'nin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Binan; 'Ama bundan çok daha önemli olan bir şey var, kent durağan bir şey değildir. 16, 17, 18, 19 ve 20'nci yüzyılda sürekli gelişmiş ve 20'nci yüzyılda geldiği noktada Selimiye, dünya mirası listesine girmiş. O girdiği andaki dünya mirası değerleri, üstün evrensel değeri, o girdiği andaki değerdir. Bunu sadece biz kabul etmemişiz, bütün insanlık kabul etmiş. Dünya mirası listesi dediğiniz şey, bizim dışımızda yönetilen bir liste olmadığı için, dünya mirası listesi biziz. Dünya mirası komisyonu bir uzman istediği zaman, Türkiye'den uzman istiyor. Biz, Türkiye'ye bakmıyoruz ama çevremizdeki ülkelere biz bakıyoruz. Dolayısıyla dünya mirası listesinin yabancılaştırıldığını, bazı tartışmaların olduğunu duyuyorum. Türkiye, dünya mirası listesini kuran, oluşturan ve kontrol eden mekanizmanın içindedir' dedi.
'Yemişkapanı Hanı biliniyordu'
Türkiye'nin dünya mirası listesindeki bir yere önerdiği zamanki üstün evrensel değeri korumasının insanlık adına önemli bir görev olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Binan; 'Edirne'ye baktığımız zaman, zaten bu tampon bölgesiyle birlikte ve raporun içinde yer alan bütün şemalarla, fotoğraflarla, belgelerle birlikte Selimiye'nin belirli bir noktada çok açık olarak üstün evrensel değerinin net olarak tanımlandığını görüyoruz. Tampon bölgesi de 116'ncı bölge olarak tanımlanmış. O bölgenin içinde yer alan bir yapıdan bahsediyoruz. Yarışma çerçevesinde buranın 19'uncu yüzyıl sokak dokusunu hatırlatan bir çalışma yapılmıştı. Fakat o tarihte de bilinen Yemişkapanı Hanı'nın yapısal olarak temel kalıntılarının bulunması ve kazılarının yapılmasıyla birlikte ortaya çıkan çerçeve, bize yeni bir durum varmış gibi göstermekle birlikte aslında yeni bir durum yok. Orada Yemişkapanı Hanı'nın bulunduğu çok önceden beri biliniyordu. Orayı kazdığınız zaman çıkmayacağını mı düşünüyorduk? Tabii ki çıkacaktı' ifadelerine yer verdi.
'Sergilenen kazı alanı olabilir'
Yemişkapanı Hanı kazısı çok daha önce başlayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Binan;'Sondaj ya da kurtarma kazısı değil, sürekli bir kazı olurdu ve orası sürekli olarak araştırılan bir 16'ncı yüzyıl hanının temelinin en altından en üst yapısına kadar bütün belgelerinin çok detaylı olarak bulunduğu bir sergilenen kazı alanı haline de dönüşebilirdi. Çünkü arkeolojik buluntu, dünya mirası alanı içinde istediğimiz bir şeydir. O alanın zenginliğini ve derinliğini de gösteren bir şeydir. Yemişkapanı Hanı'nı fotoğraflara baktığımız zaman, kazıda bulduğumuz belgelerle veya birkaç tane tarihsel belge üzerindeki birkaç tanımla rekonstrüksiyonunu yapmaya çalışmak yerine bu alanı dünya mirası alanımızın üstün evrensel değerini örselemeyecek şekilde sunup anlatmanın nasıl olacağını düşünmemiz gerekiyor. Bence bu, belli bir noktaya kadar yapılmış. Koruma kurulunun da arada aldığı bir karar var ki o kararın gayet güzel ve doğru olduğunu da düşünüyorum' dedi.
'Restitüsyon projesi doğru değil'
Yemişkapanı Hanı ile ilgili fotoğraflarda görünenin 16'ncı yüzyılda yapılmış Yemişkapanı Hanı değil, 19'uncu yüzyıldaki Yemişkapanı Hanı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Binan;'300 yılda dünya değişiyor. 300 yılda her yapı değişiyor. Dolayısıyla bir yapının ömrü içindeki değişmez faktörünü sıfırlayıp geriye döndürmek diye bir şey, zaten felsefi olarak yok. Pratik olarak da yok. Bugün gördüğünüz Yemişkapanı Hanı'nın üzerinde bir sürü farklı döneme ilişkin ekler var. Bu eklerin tümünü çıkardığımız zaman, çok doğru olduğunu düşündüğümüz bir restitüsyon projesi yaptığımız zaman,  bu çok mu doğru olacak? Hayır, hiç de doğru olmayacak. Senelerdir bu işi yapıyorum. Biliyorum ki en kesin restitüsyon projesi dahi ne kadar detaylandırırsanız detaylandırın yüzde 100 doğru olabilmesine imkan yok. Her halükarda bir noktasında insanlara biraz yalan söyleyeceksiniz. Bu yalan, uygulamada daha da fazla artacak. Çünkü çok iyi biliyorum ki her konstrüksiyon, uygulama sırasında beraberinde yeni birtakım teknik, yöntem,  kolaylıklar, maliyet problemlerini beraberinde getirir' sözlerine yer verdi.
'Yemişkapanı Hanı Kalp Para'dır'
17'nci yüzyılda inşa edilen Yemişkapanı Hanı'nın hiçbir zaman inşa edildiği malzeme ve teknik ile inşa etmenin söz konusu olamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Binan; 'Dolayısıyla üzerindeki katmanlaşma sıfırlandığı için ne tasarım özgünlüğü olacak, ne işçilik özgünlüğü olacak çünkü o işçiler ve ustalar bugün yok, ne de malzeme özgünlüğü olacak çünkü aynı malzeme yok. Malzemenin var olduğunu söyleseniz bile aslında yok. Dolayısıyla özgün olmayacak bir yapının rekonstrüksiyonu artık bizim yavaş yavaş bırakmamız gereken şeylerden biridir. Çünkü bu yeniden yapılmış, biraz yalan söyleyerek yapılmış yapılar, '˜Kalp Para'lar gibidir. Piyasadaki bu kalp paranın miktarı ne kadar fazlalaşırsa, gerçek paranın da değeri o kadar düşüyor. Bizim burada öyle bir gerçekliğimiz var ki. Bu gerçeklik hiçbir şey ile değiştirilemeyecek bir gerçekliktir. Hiçbir şeyin de bunu örselememesi gerekiyor. Bu çok önemlidir' dedi.
'Her şeyi geri döndüremeyiz'
Fotoğraflara dikkatli bakıldığındaYemişkapanı Hanı'nın çevresinde bir mahalle bulunduğunu net bir şekilde gördüğünü belirten Prof. Dr. Binan;'Yemişkapanı Hanı, bizim için çok önemliyse bu mahalle önemsiz mi? Burada çok güzel ahşap evler, ağaçlar görüyorum. Selimiye'nin altyapısına, Arasta'ya doğru yapışmış olan birtakım doku parçaları görüyorum. Belediye yönüne doğru doku parçaları görüyorum. Bütün bunlar önemsiz mi? Dolayısıyla tarih devam ediyor ve dünya değişiyor. Değişme kaçınılmaz. Her şeyi geriye döndürebileceğimiz bir yer yok. Döndürsek dahi bu, bizim kafamızdaki geri olacak. Ama gerçekten nasıl olduğunu bilen kimse yok. Hiç kimse bunu doğru yazmadı, yazamaz da. En detaylı tarihsel destrüksiyon, inşaat defteri, belge bize gerçekten oranın eskiden nasıl olduğunu öğretmeyecek. Yemişkapanı Hanı'nın rekonstrüksiyonu meselesini hiçbir şekilde, özellikle Edirne'deki ve bu ülkedeki farklı görüşlerin kamplaşmasına ne olmasına imkan vermeyin. Burada bir karar veriliyorsa herkes buna inanmalı' ifadelerine yer verdi. Sunumların ardından panele konuşmacı olarak katılanlara plaket takdim edildi. Uğur AKAGÜNDÜZ
Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Edirne İl Koordinasyon Kurulu, Mimar Odası Edirne Temsilciliği, İnşaat Mühendisleri Odası Edirne Temsilciliği, Makine Mühendisleri Odası Edirne Şubesi, Edirne Kent Konseyi, Edirne Fotoğraf Sanatı Derneği'nin işbirliğinde Mimar ve Mühendis Koca Sinan'ı anma etkinlikleri devam ediyor.'˜Sinan ve Koruma' başlığında düzenlenen 430'uncu Mimar Sinan'ı anma etkinliklerini kapsamında Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimar Sinan Anfisinde düzenlenen '˜Sinan ve Koruma' paneli düzenlendi. Panelde Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Dinçer Asar, Edirne Müze Müdürlüğü Arkeoloğu Deniz Şamiloğlu ve Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon AnadalıBaşkanı Prof. Dr. Can Binan konuşmacı olarak katıldılar.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Selçuk Çakır, akademisyenler ve öğrencilerin katıldığı panelin açılış konuşmasını TMMOB Mimarlar Odası Edirne Temsilciliği Yönetim Kurulu Başkanı Ender Özden yaptı. Özden, konuşmasında Mimar Sinan'ı anma etkinlikleri doğrultusunda TMMOB bileşenlerinin Edirne Belediyesi, Trakya Üniversitesi, Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Edirne Kent Konseyi ve Edirne Fotoğraf Sanatı bir arada ortak etkinlik düzenlediğini belirterek; 'Bizim bu paneldeki amacımız, güncel bir konu olan Yemişkapanı Hanı'nın kazı sonrası durumunun ne olup ne olamayacağı hususunun panelde tartışılmasını arzu ettik. Bunları basılı bir hale getirip ilerleyen zamanlarda da yayınlara sunacağız' ifadelerine yer verdi.
'Sinan pek çok eser bırakmış dehadır'
Özden'in konuşmasının ardından bir konuşma da Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu yaptı. Tabakoğlu, konuşmasında Mimarlık Fakültesi olarak en şanslılardan biri olarak Mimar Sinan'ın en önemli eserinin gölgesinde etkinlik düzenlediğini belirterek; ' Mimar Sinan'ın Edirne'de 13 eseri var. Pek çok yere pek çok eserler bırakmış bir dehadır. Bizim medeniyetimizin muhteşem bir göstergesidir. Burada onu koruma adı altında anmak önemlidir. Bir de başında Edirne geçen her konunun başında Trakya Üniversitesi'nin var olmasını istiyoruz. Burada Yemişkapanı Hanı'nın geleceğinin ne olacağı konusunda da Üniversite, konunun uzmanlarını bir araya getirerek bir olması gerekeni ortaya koyacak. Bu da Edirne için, Edirne'nin geleceği için, tarihi eserlerimizin geleceği için önemlidir' dedi.
'Yunanistan'a tampon bölge için başvurmalıyız'
Panel; Edirne Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Dinçer Asar, '˜Selimiye Camii Çevresi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Projesi', Edirne Müze Müdürlüğü Arkeologu Deniz Şamiloğlu, '˜Selimiye Camii Önü Yemiş Kapanı Kurtarma Kazısı' sunumları ile başlarken, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü ve Restorasyon Anadalı Başkanı Prof. Dr. Can Binan'ın '˜Dünya Mirası Alanlarında Rekonstrüksiyon; Riskler ve Olasılıklar' konusundaki sunumu dikkat çekti. Prof. Dr. Binan, Edirne'nin dünya mirası alanının çekirdek ve tampon bölgelerini incelediğini belirterek; 'Edirne'de tampon bölge ile ilgili bir vizyonun yapılması gerekiyor. Çünkü tampon bölgenin İstanbul yoluna doğru uzayan kısmının çok daha ilerisinde yol üstünden Selimiye'nin bir silueti var. Bu siluetin göründüğü alan, bu tampon bölgenin kendisiyle doğrudan ilişkili olmasa dahi, bir tampon bölge parçası olarak orada ilan edilebilir. Çünkü Selimiye'nin dünya mirası listesine girdiği tarihteki silueti ve siluet değerleri, sadece ve sadece kentin içinden değil. Bundan 5-6 yıl önce tesadüfen Yunanistan tarafından buraya doğru gelirken Karaağaç kapısından girmeden önce bir yerden geçiyorsunuz. İstanbul yolundan görünenden çok daha güzel bir siluet değeri var. Yunanistan'a müracaat edip o bölgeyi tampon bölge olarak ilan etmemiz gerekiyor aslında. O kadar değerlidir' sözlerine yer verdi.
'Bütün insanlık kabul etmiş'
Edirne'nin eskiden alçak bir kent olduğunu ve tepe noktasında Selimiye'nin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Binan; 'Ama bundan çok daha önemli olan bir şey var, kent durağan bir şey değildir. 16, 17, 18, 19 ve 20'nci yüzyılda sürekli gelişmiş ve 20'nci yüzyılda geldiği noktada Selimiye, dünya mirası listesine girmiş. O girdiği andaki dünya mirası değerleri, üstün evrensel değeri, o girdiği andaki değerdir. Bunu sadece biz kabul etmemişiz, bütün insanlık kabul etmiş. Dünya mirası listesi dediğiniz şey, bizim dışımızda yönetilen bir liste olmadığı için, dünya mirası listesi biziz. Dünya mirası komisyonu bir uzman istediği zaman, Türkiye'den uzman istiyor. Biz, Türkiye'ye bakmıyoruz ama çevremizdeki ülkelere biz bakıyoruz. Dolayısıyla dünya mirası listesinin yabancılaştırıldığını, bazı tartışmaların olduğunu duyuyorum. Türkiye, dünya mirası listesini kuran, oluşturan ve kontrol eden mekanizmanın içindedir' dedi.
'Yemişkapanı Hanı biliniyordu'
Türkiye'nin dünya mirası listesindeki bir yere önerdiği zamanki üstün evrensel değeri korumasının insanlık adına önemli bir görev olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Binan; 'Edirne'ye baktığımız zaman, zaten bu tampon bölgesiyle birlikte ve raporun içinde yer alan bütün şemalarla, fotoğraflarla, belgelerle birlikte Selimiye'nin belirli bir noktada çok açık olarak üstün evrensel değerinin net olarak tanımlandığını görüyoruz. Tampon bölgesi de 116'ncı bölge olarak tanımlanmış. O bölgenin içinde yer alan bir yapıdan bahsediyoruz. Yarışma çerçevesinde buranın 19'uncu yüzyıl sokak dokusunu hatırlatan bir çalışma yapılmıştı. Fakat o tarihte de bilinen Yemişkapanı Hanı'nın yapısal olarak temel kalıntılarının bulunması ve kazılarının yapılmasıyla birlikte ortaya çıkan çerçeve, bize yeni bir durum varmış gibi göstermekle birlikte aslında yeni bir durum yok. Orada Yemişkapanı Hanı'nın bulunduğu çok önceden beri biliniyordu. Orayı kazdığınız zaman çıkmayacağını mı düşünüyorduk? Tabii ki çıkacaktı' ifadelerine yer verdi.
'Sergilenen kazı alanı olabilir'
Yemişkapanı Hanı kazısı çok daha önce başlayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Binan;'Sondaj ya da kurtarma kazısı değil, sürekli bir kazı olurdu ve orası sürekli olarak araştırılan bir 16'ncı yüzyıl hanının temelinin en altından en üst yapısına kadar bütün belgelerinin çok detaylı olarak bulunduğu bir sergilenen kazı alanı haline de dönüşebilirdi. Çünkü arkeolojik buluntu, dünya mirası alanı içinde istediğimiz bir şeydir. O alanın zenginliğini ve derinliğini de gösteren bir şeydir. Yemişkapanı Hanı'nı fotoğraflara baktığımız zaman, kazıda bulduğumuz belgelerle veya birkaç tane tarihsel belge üzerindeki birkaç tanımla rekonstrüksiyonunu yapmaya çalışmak yerine bu alanı dünya mirası alanımızın üstün evrensel değerini örselemeyecek şekilde sunup anlatmanın nasıl olacağını düşünmemiz gerekiyor. Bence bu, belli bir noktaya kadar yapılmış. Koruma kurulunun da arada aldığı bir karar var ki o kararın gayet güzel ve doğru olduğunu da düşünüyorum' dedi.
'Restitüsyon projesi doğru değil'
Yemişkapanı Hanı ile ilgili fotoğraflarda görünenin 16'ncı yüzyılda yapılmış Yemişkapanı Hanı değil, 19'uncu yüzyıldaki Yemişkapanı Hanı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Binan;'300 yılda dünya değişiyor. 300 yılda her yapı değişiyor. Dolayısıyla bir yapının ömrü içindeki değişmez faktörünü sıfırlayıp geriye döndürmek diye bir şey, zaten felsefi olarak yok. Pratik olarak da yok. Bugün gördüğünüz Yemişkapanı Hanı'nın üzerinde bir sürü farklı döneme ilişkin ekler var. Bu eklerin tümünü çıkardığımız zaman, çok doğru olduğunu düşündüğümüz bir restitüsyon projesi yaptığımız zaman,  bu çok mu doğru olacak? Hayır, hiç de doğru olmayacak. Senelerdir bu işi yapıyorum. Biliyorum ki en kesin restitüsyon projesi dahi ne kadar detaylandırırsanız detaylandırın yüzde 100 doğru olabilmesine imkan yok. Her halükarda bir noktasında insanlara biraz yalan söyleyeceksiniz. Bu yalan, uygulamada daha da fazla artacak. Çünkü çok iyi biliyorum ki her konstrüksiyon, uygulama sırasında beraberinde yeni birtakım teknik, yöntem,  kolaylıklar, maliyet problemlerini beraberinde getirir' sözlerine yer verdi.
'Yemişkapanı Hanı Kalp Para'dır'
17'nci yüzyılda inşa edilen Yemişkapanı Hanı'nın hiçbir zaman inşa edildiği malzeme ve teknik ile inşa etmenin söz konusu olamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Binan; 'Dolayısıyla üzerindeki katmanlaşma sıfırlandığı için ne tasarım özgünlüğü olacak, ne işçilik özgünlüğü olacak çünkü o işçiler ve ustalar bugün yok, ne de malzeme özgünlüğü olacak çünkü aynı malzeme yok. Malzemenin var olduğunu söyleseniz bile aslında yok. Dolayısıyla özgün olmayacak bir yapının rekonstrüksiyonu artık bizim yavaş yavaş bırakmamız gereken şeylerden biridir. Çünkü bu yeniden yapılmış, biraz yalan söyleyerek yapılmış yapılar, '˜Kalp Para'lar gibidir. Piyasadaki bu kalp paranın miktarı ne kadar fazlalaşırsa, gerçek paranın da değeri o kadar düşüyor. Bizim burada öyle bir gerçekliğimiz var ki. Bu gerçeklik hiçbir şey ile değiştirilemeyecek bir gerçekliktir. Hiçbir şeyin de bunu örselememesi gerekiyor. Bu çok önemlidir' dedi.
'Her şeyi geri döndüremeyiz'
Fotoğraflara dikkatli bakıldığındaYemişkapanı Hanı'nın çevresinde bir mahalle bulunduğunu net bir şekilde gördüğünü belirten Prof. Dr. Binan;'Yemişkapanı Hanı, bizim için çok önemliyse bu mahalle önemsiz mi? Burada çok güzel ahşap evler, ağaçlar görüyorum. Selimiye'nin altyapısına, Arasta'ya doğru yapışmış olan birtakım doku parçaları görüyorum. Belediye yönüne doğru doku parçaları görüyorum. Bütün bunlar önemsiz mi? Dolayısıyla tarih devam ediyor ve dünya değişiyor. Değişme kaçınılmaz. Her şeyi geriye döndürebileceğimiz bir yer yok. Döndürsek dahi bu, bizim kafamızdaki geri olacak. Ama gerçekten nasıl olduğunu bilen kimse yok. Hiç kimse bunu doğru yazmadı, yazamaz da. En detaylı tarihsel destrüksiyon, inşaat defteri, belge bize gerçekten oranın eskiden nasıl olduğunu öğretmeyecek. Yemişkapanı Hanı'nın rekonstrüksiyonu meselesini hiçbir şekilde, özellikle Edirne'deki ve bu ülkedeki farklı görüşlerin kamplaşmasına ne olmasına imkan vermeyin. Burada bir karar veriliyorsa herkes buna inanmalı' ifadelerine yer verdi. Sunumların ardından panele konuşmacı olarak katılanlara plaket takdim edildi.