Cüneyt Özdemir

YAŞLILARA SAYGI

Cüneyt Özdemir

Bazı şeyler gözümün önünde de dursa aylarca, yıllarca başıma gelmeden üzerine düşünmüyorum.
Mesela her ne kadar 'ölüm' denilen bir gerçek olduğunu bilsem de öleceğim üzerine hiç düşünmem.
Gençliğin en büyük yanılgısı mıdır yoksa en büyük avantajı mıdır ama insan kendini ve sevdiklerini ölümsüz zannediyor ya da kendinin ve onların sonsuza dek genç kalacağını sanıyor.
Öyle sanmakta pek de haksız sayılmayız.
Mesela masallarda, hikayelerde kahramanlar hep ölümsüzlüğü, sonsuza dek genç kalmayı arar durur.

Modern dünyada da pek değişen bir şey olmamıştır, insan yine hep 'genç' kalmanın derdine düşmüştür.
Düzen insanın hep genç kalma yarasını kaşıdıkça kaşır, şişirir, su toplatır sonra da 'Bak bu iyi gelir' diye eline bir sürü şey tutuşturur.
Modern dünyanın hayat akışı da zaten 'genç, taze ve dinç' olana göre kurgulanmıştır.
Herkesin bir şekilde kendini 'genç' ve 'dinç' olarak tanımlaması / görmesi lazım ki düzen devam etsin.
Eğer 'genç' isen varsın.
Çünkü 'ihtiyarlara yer yok'
O yüzden yaşlıysan kenara çekil, ayakaltında çok dolaşma.
Peki kim, kime ve neye göre yaşlı?
Nüfus cüzdanında yazan yaşa göre mi yaşlıyız?
Yoksa ruh yaşına göre mi?
Beyin fonksiyonlarımızın aktifliğine göre mi yoksa beden fonksiyonlarımızın aktifliğine göre mi?
Eskisi gibi 30'lu 40'lı yaşlar mı yaşlı yoksa insanın ortalama ömrü uzadığı için 70'li 80'li yaşlar mı yaşlı?
Büyükanneler ve dedeler mi yaşlı yoksa anneler ve babalar mı?
Belki de '˜yaşlı kime denir'den önce yaşlanmaktan neden bu kadar çok korktuğumuza bakmak gerek sevgili okur.
Yaşlanmaktan o kadar çok korkuyoruz ki 'Genç görünüyorsun', 'Yaşını göstermiyorsun', 'Yaşına göre çok iyi durumdasın' cümlelerini duyduğumuzda istemsiz mutlu oluyoruz.
Hepimizin kafasında yaşlılığın çok kötü bir şey olduğuna dair düşünceler var.
Yaşlı dediğin hayattan elini eteğini çeker, bir kenarda oturur, ses çıkarmaz.
Hareketleri yavaştır, acele etmez, karşıdan karşıya geçerken yolu yavaşlatır, bankamatik kuyruğunda bekletir, otobüsten hızlı inemez, yine bekletir.
O zaman genç(!) insana iyice bir sinir gelir, zaten yaşlı amcanın bu yaşta sokakta ne işi vardır?
'Yaşlı dediğin evinde oturur.'
Bu yaşlı hele bir de kadınsa zaten çocuk bakma gibi bir görev üstüne yıkılmış da olabilir, ayrıca bu sefer 'Koskoca yaşlı başlı kadın dışarıda ne işi var?' şeklini alır yorumlar.
Ya da görünmez olur yaşlı dediğin, kimse görmez, duymaz, fark etmez.
Dikkate alınacak bir şey de söylese kibarca '˜Aman o da iyice yaşlandı, ne söylediğini bilmiyor'a gelir iş.
Anneannem hep 'İhtiyarlık maskaralık' der.
Dünyanın yaşlılara bakış açısını özetleyen nefis bir cümle.
Bu hafta (18-24 Mart) 'Yaşlılara Saygı Haftası'.
Salgınla birlikte iyice dışladığımız toplumun 'yaşlı' tarafıyla biraz empati kuralım istedim.
Çoğumuz bir yandan hep genç kalmak istiyoruz, bir yandan da '“hep genç kalmanın mümkün olmadığını içten içe bilerek- uzun yıllar boyunca, sağlıklı bir biçimde yaşamak istiyoruz.
Yeri gelmişken üzerine düşünelim istedim sevgili okur.
Biraz kendimize, çevremize ve kentimize bakalım.
Gerçekten yaşlılara saygı ve yer var mı?  

Yazarın Diğer Yazıları