Cüneyt Özdemir

Deja-vu?

Cüneyt Özdemir

Sanki hayat sizin hayatınız değilmiş, yaşayan siz değilmişsiniz gibi bir anda kendinizi kendinize dışarıdan bakarken buluyorsunuz.
Bir saniyelik his insanı afallatıyor.
Geri dönüp o anı daha önce nerede yaşamıştınız onu bulmaya çalışıyorsunuz, bulamayınca biraz panik de olsa insan 'Aman neyse ya' deyip geçiyor.
'Ben bunu daha önce yaşamıştım' ya da bilindik kısa adıyla '˜deja vu' ülkece son bir yıllık deneyimimizi özetleyebilir mi?
Geçen sene bu zamanlar salgın yeni yeni gündemimize oturmaya başlamıştı.
Hala tam olarak ne yapacağımızı bilmiyorduk.
Bu belirsizliğin yaklaşık 10 gün sonrası 'karantina' hayatımız başladı.
Üç ay kadar kendimizi sıktıktan sonra yaz aylarında 'normalleşme' aşaması geldi.
Sudan çıkmış balık gibi 'Nasıl oluyordu bu normal hayat?' derken, dışarıdaki hayatı alışmaya çalışıyorken kışa doğru yeni bir 'karantina'mız oldu.
Şimdi de yeniden normalleşiyoruz.
Üstelik durum öncekiden daha iyi gözükmüyor ki Edirne olarak 'çok yüksek risk' grubundayız.
Şimdilik kafeler, restoranlar vb. yerler kapalı.
Hafta sonu sadece Cumartesi günü 05:00 ile 21:00 arasında sokağa çıkabileceğiz.
İyi haber durumumuz 15 gün sonra yeniden değerlendirilecek.
Belki 15 gün içinde 'düşük risk' grubuna giremeyiz ama yine de bir umut var.
Yukarıda 'deja vu'dan bahsetmiştim.
Dejavu için 'Beynin, yorgunluk hissi veya başka nedenlerden dolayı bir görüntü, ses, vb. herhangi bir girdiyi, giriş anı sırasında algılayamamasından kaynaklanabilir.' (Vikipedi) deniyor.
Bugüne kadar salgınla ilgili deneyimlediklerimiz bize 'Ben bunu daha önce yaşamıştım' hissi verdiği için adını 'deja vu' koysak da aynı his 'kısır döngü'lerde de yaşanır.
Kısır döngüye girdiğiniz zaman ne kadar çabalasanız da başa dönersiniz.
Kısır döngüde çoğu zaman aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklersiniz.
Ancak kısır döngüyü kırmak için önce durumun farkında olmak, ardından radikal adımlar atmak gerekir.
Farkındalıkla gelen aydınlanmayla birlikte daha önce o yollardan geçtiğiniz için bu sefer ne yaparsanız yine 'döngü'ye gireceğinizi bilirsiniz.
Bu sebeple artık hayat akışımızın fon müziği olmuş anonslarda da dediği gibi 'Rehavete kapılmayalım'.
İnsanın kendini artık çaresiz hissettiği anlarda böyle hatırlatmalar duymak bazen 'küfür ediliyormuş' gibi hissettirse de son bir gayret daha lazım.
Çünkü bütün bu yaşadıklarımızdan anladığımız bir şey var; bir kişinin bile özenerek kurallara uymasının aslında etrafındaki onlarca hatta yüzlerce kişiyi de kurtarması demek oluyor.
Ve bir kişinin özensizce davranması da etrafındaki yüzlerce kişiye hastalığı bulaştırması demek oluyor.
Salgın söz konusu olduğunda dönüp dolaşıp aynı şeylerden bahsettiğimin farkındayım.
Dedim ya 'Ha gayret!'
Bu sürecin içinden yine üzerimize düşen sorumlulukları istisnasız yerine getirerek çıkacağız.
Bu süreçte yine birbirimize destek olacağız.
Ailemize, sevdiklerimize, komşularımıza, iş arkadaşlarımıza'¦
Mahalledeki bakkala, manava, markete'¦
Yerel gazetelere, kitapçılara'¦
Bu kente ait olan ne varsa salgın sonrasında da ayakta kalabilmesi için birlikte hareket edeceğiz.
Salgın sürecinin gözümüze soktuğu tek şey var o da tek bir kişinin bile yaptıklarının aslında kolektife ne kadar büyük bir etkiyle geri döndüğü.
Gönül ister ki kent olarak bu sürecin içinden 'dayanışma' ve 'duyarlılık' ile çıkalım.
Şu içinden geçtiğimiz günler sadece 'deja vu' olsun ve biz insanlık olarak sadece 'Beyin yorgunluğu' deyip geçelim.
Yoksa yine bir 'kısır döngü' içinde debelenip duracağız.
'Kısır döngü'den elbirliğiyle bir avazda kurtulmak dileğiyle sevgili okur.
Geçen sene bu zamanlarda da dediğim gibi 'Bahar geldi, enseyi karartmak yok!'
Güzel ve sağlıklı günlere az ötede ha gayret!    


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları