Türkiye, Rumelisiz düşünülemez
Türk tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Trakya Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Balkan Tarihi Araştırmaları Sempozyumu'nda 'Balkanlar'a ve Balkanlar'dan Göçler (Osmanlı'dan Cumhuriyet'e) konusunda sunum yaptı. Ortaylı, Rumeli'den gelen göçmenlerle Türkiye'deki iktisadi ve sınai yapının değiştiğine dikkat çekerken Türkiye'nin göçten kazançlı çıktığını söyledi. Türkiye'nin Rumelisiz düşünülemeyeceğini söyleyen Ortaylı '1912'de kaybettiğimiz anavatan ahalisi, yeni Türkiye'yi her bakımdan dirilttiler, Kurtuluş Savaşı ve Birinci Cihan Savaşı'ndaki yerlerini aldılar' dedi.
Trakya Üniversitesi ev sahipliğinde Türk Tarih Kurumu, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Osijek Josip Juraj Strossmayer Üniversitesi (Hırvatistan) ve Tuzla Üniversitesi (Bosna-Hersek) iş birliğinde bu yıl 7'ncisi düzenlenen Balkan Tarihi Araştırmaları Sempozyumu, Balkan Kongre Merkezi'nde başladı.
18-21
Eylül tarihleri arasında devam edecek sempozyuma Cumhuriyet Başsavcısı Fatih
Karabacak, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Burdur Mehmet
Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz, Bosna Hersek Tuzla
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nermina Hadzigrahic, Hırvatistan Osijek J. J.
Strossmayer Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Damir Matanovic, Baro
Başkanı Alper Pınar, İl Emniyet Müdürü Ali Kemal Kurt, Uluslararası Balkan
Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (UBTAS) Düzenleme Komitesi Başkanı Prof. Dr. Hasan
Babacan, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Öğretim
Üyesi Bülent Akyay, akademisyenler ve öğrenciler katıldılar.
Sempozyumun
ilk günü, Türk tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ve
Karadağlı tarihçi ve yazar Şerbo Rastoder'in sempozyum konusu 'Balkanlar'a ve
Balkanlar'dan Göçler (Osmanlı'dan Cumhuriyet'e) konulu sunumları ile başladı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve
tüm şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması
ile başlayan programda Trakya Üniversitesi tanıtım filminin gösterimi de
gerçekleşti. Trakya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Yaylı Çalgılar
Dörtlüsü'nün mini konseri ile devam eden sempozyumda, Prof. Dr. Erhan
Tabakoğlu, Prof. Dr. Adem Korkmaz, Prof. Dr. Nermina Hadzigrahic, Prof. Dr.
Damir Matanovic ve Dr. Öğretim Üyesi Bülent Akyay birer açılış konuşması
gerçekleştirdiler.
'Edirne göçün oluşturduğu payitaht'
Açılış
konuşmalarının ardından programda Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya '˜UBTAK
Contribution Award' ve Dr. Öğretim Üyesi Bülent Akyay'a '˜UBTAK Service Award'
ödülleri takdim edildi. Ödül takdiminin ardından sempozyumdaki ilk sunumu Prof.
Dr. İlber Ortaylı gerçekleştirdi. Ortaylı, Balkanlar ve göç konulu sunumunda
Edirne'ye de değinirken; Edirne'nin her dönemde imparatorların dikkatini çeken
ve göçün oluşturduğu bir payitaht olduğunu söyledi.
'Göç ikilidir'
Ortaylı,
Balkanlar'daki göçün gerçeklerinin 20 yıl önce sunulan nüfus defterleri ile
ortaya çıkmaya başladığını söylerken; 'Göç, ikilidir. İnsanlar, Balkanlar'a
göçtüler. Bu hiç kolay bir iş değildir. Göç konusunda 15'inci asrı yaşayan
insanlar ile bizim tarihçilerimizin fikir dünyaları çok farklıdır. Hiç kimse
Karaman'dan, Kastamonu'dan Rumeli'ye gitmeyi, göçe zorlanmayı o zaman pek
istemedi. Ama ondan sonra da talih, o insanların torunlarını tekrar buraya
sürüklediği zaman da yine bedbin oldular. Ama her seferinde de Türk halkı
dirilmeyi ve geldiği bölgeyi yaşatmayı bilmiştir' ifadelerine yer verdi.
'Çağdaş Türkiye'nin sınırlarını tespit etti'
En büyük
göçün 1853-56 yılları arasında yaşandığını açıklayan Ortaylı; 'Kırım Savaşı ve
Paris Barışı'nı takip eden yıllarda Kırım ve Kafkasya'dan önce Dobruca'ya,
ardından 1877-78 Türk-Rus Savaşı sırasında Bulgaristan'ın Tuna havzasında
Mecidiye bölgesinden, Balkan Savaşı'ndan sonra da Balkanlar'ın tüm bölgelerinden
Türkiye'ye göçtür. Bu çok önemlidir. Çağdaş Türkiye'nin sınırları o zaman
tespit edilmiştir. Edirne, fetihten beri ilk defa elden çıkmıştır. Kahraman bir
müdahale ile imparatorluk topraklarına yeniden kazandırılmıştır' dedi.
'Türkiye göçten kazançlı çıktı'
Balkan
devletleri kendi içlerinde her zaman göç yaşadıklarını belirten Ortaylı; 'Bu
göçlerin içerisinde gelen muhaciri kabul etmeye en hazırlıklı olanı Türkiye
idaresi oldu. Hiçbir zaman yerinden kopup bir yere gelen insanlar,
hayatlarından kolay kolay memnun olmazlar. Eski özlenir, fakat eskinin
hatıralarını, acı hatıralarını unutanlar da yine Türkler olmuştur.
Yerleştikleri toprakta Balkan devletlerinin karşılaştığı göç problemlerine
benzeyen sorunları daha kolay ve daha teşkilatlı halletmişlerdir. Bu bir
imparatorluk geleneğidir. Dolayısıyla Türkiye bundan kazançlı çıkmıştır.
1912'den sonra Türkiye, Balkanlar'dan gelen göçmenler sayesinde hem yeni bir
Türkçü safhaya geçmiş, aynı zamanda da tarımdaki gelişmeler bunu izlemektedir.
Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Dobruca, Deliorman ve Güney Bulgaristan'dan
göçmenler gelmese, bunların arkasında Kırımlılar olmasa Eskişehir ovasının
tarıma bu kadar verimli girmesi mümkün olmayacaktı. Anadolu'nun ovaları, zirai
medeniyete, endüstriye ve okullaşmaya açılmıştır' sözlerine yer verdi.
'İktisadi ve sınai yapıyı değiştirdi'
Ortaylı, Rumeli'den
gelen göçmenlerle Türkiye'deki iktisadi ve sınai yapının değiştiğine dikkat
çekerken; 'Acı hatıraların ve insanların haklarının gasp edilmesi dışında bir
bakıma göç denen olaya müteşekkiriz. Eğer 1980'den sonra Todor Jivkov zamanında
Bulgaristan'ın zorladığı göç olmasa, belki de Türkiye şehirlerindeki bu ani
değişimi kavramak mümkün olmayacaktır. Bulgaristan'ın seçkin münevverleri ve
akademisyenleri, o zaman takip edilen politikayı hiç beğenmemişlerdi. Hatta
kongrelerde bizlerden, idareleri adına özür dileyen insanları hatırlıyorum.
Gelenler birkaç gün içerisinde sınırın ötesine atılmışlardı. Hayata kaldıkları
yerden devam ettiler ve Türkiye'nin kasabaları, küçük şehirleri hekimlerimizin
yanında ciddi eksikliği hissedilen sağlık personelinin en iyisini gördü. Küçük
merkezlerimiz, elektrikçi, marangoz, ziraat uzmanı, tamirci tanıdı. Küçük
şehirlerimizde yapılaşmada yenilikler gözlendi ve hayatımızda bazı
değişikliklere şahit olduk. Üniversitelerde bile Bulgaristan'dan gelen
öğrencilerin, en iyi öğrencileri teşkil ettiği, Bulgaristan eğitim sisteminin
nimetlerini buraya aktardıklarına şahit oldum. Zor bir hayatta yaşamışlardı,
çalışmayı öğrenmişlerdi ve o gayreti, bu memlekete aşıladılar' ifadelerine yer
verdi.
'Köy Enstitülerini kurdular'
Türkiye'nin
sanayileşme ve gelişmesinde Balkanlar'dan yapılan büyük göçün büyük faydaları
olduğunu söyleyen Ortaylı; 'Montaj endüstrisinde ve ardından büyük
endüstrileşmede, tarımda endüstriyel bitkilerin ekimine, küçük sanatların
gelişmesine çok büyük katkıları olmuştur. Türkiye'nin tarihinde hâlâ tartışılan
ama eğitiminde büyük katkıları bulunan Köy Enstitüleri'nin kuruluşu bile
bugünkü Bulgaristan'dan göç eden öğretmenlerin, en başında İsmail Hakkı
Tonguç'un eseridir. Bu sayededir ki Türk eğitiminde bir değişim başlamıştır.
Türkiye, Rumelisiz düşünülemez' dedi.
'Türkiye'yi yeniden dirilttiler'
Osmanlı
İmparatorluğu'nun da ana unsurunun Rumeli olduğunu belirten Ortaylı; '1402'den
sonra tarumar olan Anadolu, Rumeli'de tekrar dirildi ve bir imparatorluk oldu.
Bu, çok kısa zaman aldı. 1912'de kaybettiğimiz anavatan ahalisi, yeni
Türkiye'yi her bakımdan dirilttiler, Kurtuluş Savaşı ve Birinci Cihan Savaşı'ndaki
yerlerini aldılar. Bu usul, 1945'ten sonra da devam etti. Rejim farklılıkları,
bilhassa yanı başımızdaki ülkelerden göç, Türkiye'deki üniversitelerin,
liselerin, hastanelerin, şehir hayatının çehresini değiştirmiştir.
Yunanistan'ın Venizelos zamanında karşılaştığı göçü halledemediği malumdur,
aynı şey başka ülkeler için de söz konusudur. Fakat Türkiye yerli halkı ve
gelen Rumeli göçmenleri, uyumu çok kısa zamanda olabilecek en iyi şekilde
sağlamışlardır ve ülkemizin çehresi değişmiştir' sözlerine yer verdi.
Ortaylı'nın sunumunun ardından sempozyumda Karadağlı tarihçi ve yazar Şerbo
Rastoder de sunumunu gerçekleştirdi. Sempozyum, 21 Eylül Cumartesi günü sona
erecek.