TÜ şerbetine Edirne Kırmızısı
Trakya Üniversitesi, Edirne Kırmızısı'nın ilk kez uluslararası bilimsel bir etkinlikte ele alındığı, '˜Birinci Uluslararası Edirne Kırmızısı e-Sempozyumu'na ev sahipliği yaptı. Sempozyumda Edirne Kırmızısı ve üretim yöntemi konusunda sunum yapan Dr. Gülşah Gedik, Trakya Üniversitesi'nin Edirne Kırmızısı'ndan ürün geliştirme çalışmalarının devam ettiğini açıklarken 'Üniversite bünyesinde yapılan şerbet gibi ve yapılması planlanan kişisel bakım ürünleri gibi ürünlerde kullanılması hedeflenmektedir' dedi.
Trakya Üniversitesi, 2020-2021 yılı için hazırladığı 'Edirne Kırmızısı Stratejik Eylem Planı' kapsamında hazırladığı Birinci Uluslararası Edirne Kırmızısı e-Sempozyumu'nu gerçekleştirdi. Trakya Üniversitesi'ne ait '˜Geleceğe Köprü' başlıklı Youtube kanalından canlı olarak yayımlanan e-Sempozyuma Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Prof. Dr. Recep Karadağ, Prof. Dr. Emel Gönenç Güler, Prof. Dr. Ioannis Karapanagiotis, Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Gedik, Dr. Öğr. Üyesi Nilgün Becenen, Dr. Irina Petroviciu ve e-Sempozyum Genel Koordinatörü Orkun Akman katıldılar.
Genel Koordinatörlüğünü Orkun Akman'ın
yaptığı e-Sempozyumun ilk oturumu saat 10.30'da başlarken; ilk oturumun
başkanlığını, İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda ve
Tekstil Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Karadağ yaptı. Edirne
Kırmızısı'nın ilk kez uluslararası bilimsel bir etkinlikte ele alındığı
e-Sempozyum, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu'nun açılış
konuşması ile başladı.
'DEĞERİMİZİ GÜN IŞIĞINA ÇIKARIYORUZ'
Tabakoğlu,
Trakya Üniversitesi'nin, Edirne'nin önemli bir değerini gün ışığına
çıkarttığını belirtirken; 'Bu anlamda mutlu, onurlu ve gururluyuz. Edirne, 8300
yıllık tarihiyle pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, önemli stratejik
konumuyla pek çok insanın gelip geçtiği, değer bıraktığı bir memleket.
Özellikle 1361'de Osmanlı'nın buraya gelmesiyle başkentlik yaşamış ki
Osmanlı'nın en kudretli olduğu dönemden bahsediyoruz. Bu dönem zarfında
Balkanlar'da çok büyük topraklara sahip ve sonrasında İstanbul fethediliyor.
İstanbul'un fethiyle beraber padişahın gelmesiyle her zaman ikinci başkent
olarak görevini yapmış. Nüfus yoğunluğuna baktığınız zaman dünyanın üçüncü
büyük şehri unvanını almış. Büyük bir imparatorluğun başkenti olduğu için pek
çok bilim insanı, sanatçı, usta buralarda görev yapmışlar. 500 yıl önce
İspanya'dan gönderilen Yahudilere de kucak açan bu topraklar, pek çok
milliyetin ve dinin bulunduğu bir medeniyet oluşturmuş' ifadelerini kullandı.
'EDİRNE HAFIZA KAYBINA UĞRAMIŞ'
Edirne'nin
başkent olması nedeniyle kentte bir Saray ve önemli Osmanlı eserleri
bulunduğunu söyleyen Tabakoğlu; 'Muhteşem sanatçıların çini, Edirnekari ve
farklı süslerle burayı süslediğini görüyoruz. Edirne, bu masal dünyasında
yaşadığı yıllardan sonra maalesef işgallerle, yağmalarla ve var olan kültür
değerli insanlarını kimi göçle, kimi ölümle kaybettikten sonra bir hafıza
kaybına uğruyor. Aslında belki de Türkiye'nin olduğu gibi. Şimdi yavaş yavaş
tekrar değerlerimizin farkına varıyor ve ortaya çıkartıyoruz. Burada
sempozyumumuzun koordinatörü Orkun Akman'a büyük bir teşekkür düşüyor. Çünkü
onun çalışmalarıyla başlamış bir serüven ve öykü. Önce muhteşem Edirne
kırmızısı kitabının varlığıyla başlıyor. Bu kitaptan hareket edilerek neler
yapılabileceği ile ilgili bir serüven. Şimdi bilimsel kongreler ve sonra ardı
ardına farklı etkinliklerle önce Edirne'nin, sonra bölgenin önemli bir değeri
olacak' dedi.
'SADECE EDİRNE'NİN DEĞERİ DEĞİL'
Tabakoğlu,
Edirne Kırmızısı'nın özel bir renk olduğunu belirtirken; 'Zamanında elde
edilmesi için çok büyük mücadelelerin verildiği bir renk. Şimdi bu değeri
tekrar bir define bulucusu gibi açığa çıkartıyoruz. Trakya Üniversitesi'nin
bölge değerlerini açığa çıkarmak gibi bir misyonu var. Bunu da kendi bilim
insanlarımızla kullanacağız. Bu konudaki diğer bilim insanlarını da
buluşturacağız. Bu sadece Edirne'nin değeri değil. O zamanki Osmanlı
coğrafyasını düşünürseniz çok büyük bir toprak parçasında yaşayan ortak
değeridir. O yüzden Yunanistan ve Romanya'dan katılan değerli katılımcılarımıza
da katkı ve destekleri için teşekkür ederiz' sözlerine yer verdi.
'NEDEN MÜZESİ, SOKAĞI YA DA GÜNÜ OLMASIN?'
Tabakoğlu'nun
konuşmasının ardından sempozyumda Prof. Dr. Recep Akdağ, ilk oturumu Prof. Dr.
Emel Emel Gönenç Güler'e söz vererek başlattı. Güler, sempozyumda Edirne
Kırmızısı'nın Turizmdeki Yeri konusunda sunum yaptı. Edirne için kırmızının
vazgeçilmez bir renk olduğunu söyleyen Güler; 'Edirne Kırmızısı, günlük yaşamda
oldukça vardır. Edirne için kırmızı uzak bir renk değil, bütün turistik
ürünlerde kullanılabilecek bir renktir. Bundan sonra neler yapabileceğimizi;
turistik değer taşıyabilecek, kentin marka algısını oluşturabilecek her bir
ürünün ne kadar çok sorumluluk istediğini anlatan bir sempozyum olacak. Halkın
bunu kullanabilmesi ve bundan sonra Edirne'nin sürdürülebirlir bir markası için
önemli bir kültürel değer unsuru olduğu ortaya çıktı. Birçok kent, kendine
yapay bir renk oluştururken; bizim doğamızda bulunan, Edirne'de var olan bitkilerden
yapılan, bu kadar endemik bitkiye sahip olan bu kentte, bu bitkinin çıkması
zaten çok tesadüf değildir. Ancak bugünkü sempozyum, bizim Edirne Kırmızısı'nı
biraz daha iyi sahiplenmemizi sağlayacak. Neden bir Edirne Kırmızısı Müzesi,
Edirne Kırmızısı Sokağı, Edirne Kırmızısı Günü ve bir turistik ürün ortaya
çıkmasın? Aslında kent yeniden markalanıyor' dedi.
'HEDEFİMİZ UYGULANABİLİR OLMASIDIR'
Güler'in
sunumunun ardından sempozyumda Prof. Dr. Ioannis Karapanagiotis ise Akdeniz
Kültür Mirasının Nesnelerindeki Kök Boyasının İHPLC Kullanılarak Belirlenmesi
konusunda sunum yaptı. Sempozyumun ilk oturumu, Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Gedik'in
Edirne Kırmızısı ve Üretim Yöntemi konulu sunumu ile sona erdi. Gedik,
sunumunda Edirne Kırmızısı'nın üretiminde söküotu, mazı, sap, zeytinyağı ve
beyaz sabun gibi malzemelerin kullanıldığını açıklarken; 'Sentetik ürüne karşı
doğala özlem duyulan günümüzde, eskiden Edirne Kırmızısı'nın üretildiği ana
hammadde olan kök boya bitkisinden yeni ve modern yöntemlerle püskürtmeli kurutucu
kullanılarak rengin mikrokapsüle edilerek uzun süre stabil kalması ve kozmetik,
ilaç, gıda, tekstil gibi pek çok alana uygulanabilir olması hedeflenmiştir'
ifadelerine yer verdi.
'ŞERBET VE BAKIM ÜRÜNLERİNDE KULLANILACAK'
Gedik,
kökboya bitkisinden elde edilen doğal ürünün, günün taleplerine hitap edecek
şekilde işlenerek farklı formülasyonlarda yer alacağını açıklarken; 'Temiz
güzellik kavramına uygun olarak sağlıklı yaşam, sosyal etik, ve çevresel
sorumluluk gibi trendlere uygun ihtiyaca yanıt verilmeye çalışılacaktır.
Güvenli, etkili, sürdürülebilir, etnik olarak üretilen, çevre dostu içerikler
elde edilmeye çalışılacaktır. Trakya Üniversitesi bünyesinde bu ürünün
geliştirilmesi ve üniversite bünyesinde yapılan şerbet gibi ve yapılması
planlanan kişisel bakım ürünleri gibi ürünlerde kullanılması hedeflenmektedir'
dedi.
DEĞERLENDİRME İLE SONA ERDİ.
Sempozyumun
ilk oturumu Gedik'in sunumu ile sona ererken; ikinci oturumu ise Prof. Dr.
Recep Karadağ'ın Türk Kırmızısı Reçetesi, Patenti ve Sanayi Ölçeğinde Yeniden
Üretimi konulu sunumuyla devam etti. Sempozyumun ikinci oturumuna Prof. Dr.
Emel Gönenç Güler başkanlık yaparken; Dr. Irina Petroviciu da Romanya
Koleksiyonlarından Doğu Kumaşlarında Kırmızı Boyalar konusunda sunum yaptı. Dr.
Öğr. Üyesi Nilgün Becenen'in '˜Neden Edirne Kırmızısı?' konulu sunumu ile katkı
verdiği sempozyum, genel değerlendirme ile sona erdi.