• Haberler
  • Edirne
  • POLAT, 'AŞIRI SICAKLAR CİLT HASTALIKLARINI DA TEKLİYOR'

POLAT, 'AŞIRI SICAKLAR CİLT HASTALIKLARINI DA TEKLİYOR'

Sıcak hava ve güneş, özellikle yaz aylarında cilt sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabiliyor. Bu durum, çeşitli cilt hastalıklarının ortaya çıkmasına veya mevcut hastalıkların şiddetlenmesine yol açabiliyor. Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. Ayşegül Polat'ın belirttiği gibi, sıcak havalarla birlikte cilt hastalıklarında bir artış gözlemlenmekte olduğunu söyledi.

POLAT, 'AŞIRI SICAKLAR CİLT HASTALIKLARINI DA TEKLİYOR'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türkiye'nin bulunduğu iklim kuşağında güneşli günlerin fazla olması, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile birleştiğinde, sıcak hava dalgalarının daha erken başlamasına ve daha geç sona ermesine neden oluyor. Bu durum da ciltte istenmeyen görüntüler, kaşıntı, ağrı ve yanma gibi belirtilerin daha sık görülmesine yol açıyor. Özellikle hassas cilt yapısına sahip bireylerin bu tür olumsuzlukları engellemek için güneşten korunma yöntemlerine daha fazla özen gösterilmesi gerekiyor.

Aşırı sıcak havanın güneş yanığına neden olduğunu belirten Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Dr. Ayşegül Polat, “UVB (UltraViyole B)nin neden olduğu bir reaksiyondur. Özellikle açık tenli kişilerde güneş maruziyetini takip eden 4-6 saat içerisinde ortaya çıkar. En şiddetli olduğu dönem ilk gün olup ilerleyen günlerde geriler.  1. derece güneş yanığında yalnızca deri kızarır ve bazen de ağrı hissedilebilir. 2. derece güneş yanığında ise deri su toplar, şiddetli ağrı hissi ortaya çıkar ve bunu kabuklanmalar takip eder. Bu tabloya ateş, bulantı, kusma, baş ağrısı ve dolaşım yetmezliği eşlik edebilir.” Diye konuştu.

Güneş yanığında hemen soğuk uygulanmasını söyleyen Polat, özellikle açık tenliler, çok sayıda beni olanlar, güneş yağı geçiren daha dikkatli olması gerektiğini belirten Polat, şiddetli durumlarda ise sistematik antiinflamatuar tedavisinin uygulanması gerektiğini söyledi.

Kronik güneş hasarına bağlı olarak foto yaşlanmada deride birtakım değişiklikler gözlemlendiğini aktaran Polat, “Deri kalınlaşır, esnekliği kaybolur, kabalaşır. Derin kırışıklıklar ile düzensiz lekelenmeler ve damar çatlakları izlenir.  Deri kanserleri açısından özellikle açık tenliler, çok sayıda beni olanlar, çocukken çok fazla güneşe maruz kalıp da güneş yanığı geçirenler, uzun süre bronzlaşma amacı ile güneş altında kalanlar veya solaryuma girenler, çiftçiler gibi güneş altında çalışanlar ile kendisi veya ailesinde deri kanseri öyküsü olanlar risk altındadırlar.” diye konuştu.

Dr. Ayşegül Polat, cilt sağlığını korumak için düzenli olarak güneş kremi kullanmanın, güneş koruyucu ekipmanlar (şapka, güneş gözlüğü, koruyucu kıyafetler gibi) kullanmanın ve güneşe maruz kalma saatlerine dikkat etmenin deri kanserlerinden korunmada en önemli faktörler olduğunu söyledi

Polat, fototoksik ve fotoalerjik deri reaksiyonlarının, güneş ışığına maruz kalındığında sistemik olarak alınan ya da deriye sürülen maddelere karşı gelişen alerjik reaksiyonlar olduğunu belirtti. Kokulu ve renkli maddelerin bu tür reaksiyonlar açısından risk oluşturduğunu da ekledi. Tedavi sürecinde bu tür maddelerden uzak durmanın en önemli adım olduğunu, bu tür alerjik reaksiyonların önlenmesi ve tedavisi için etken maddenin dikkatli kullanımı ve güneşten korunmanın en önemli adımı olduğunu dile getirdi. 

Polat, sıcak havalarda derinin kuruduğunu ve deniz suyu ile birlikte temas halinde kaşıntı, kızarıklık ve deri döküntülerinin meydana gelebileceğini aktardı.

Tuzlu suyun deri üzerinde kalması cildi daha da fazla kuruttuğunu ve denizden çıkınca mutlakla duş almak ve cildin yapısına uygun nemlendirici kremlerin kullanılması gerektiğinin altını çizdi.

Uygulamalarla birlikte günlük tüketilen su miktarının en az 2 litre olması gerektiğini belirten Polat, “Yaz aylarında sık görülen diğer bir cilt hastalığı da miliaria denilen isiliktir. Sıcaklıkların artmasıyla birlikte derideki ter bezlerinin tıkanması sonucu meydana gelir ve cilt yüzeyinde kızarık, minik kabarcıklar şeklinde görülür. Fazla kilolu kişilerde, iki yaş altındaki çocuklarda, ileri yaştaki bireylerde ve menopoz dönemindeki kadınlarda daha sık görülmektedir. Özellikle diz arkaları, kollar ve karın gibi bölgelerde ortaya çıkar. Düzenli duş alımı, hafif kese yapmak, gözenek tıkayıcı ürünleri (nemlendirici, parfüm ya da makyaj malzemeleri vb)  kullanmamak, pamuklu kıyafetler ve nevresimler tercih etmek, bebekleri kat kat giydirmemek ve ortam ısısını düşürüp, havalandırmayı artırmak ile isilik oluşumunun önüne geçilebilir.” Dedi.

Deri enfeksiyonlarında sıcak havadan dolayı artış yaşandığını dile getiren Polat, sıcak havada bakteri ve mantarların üreme hızında artış görüleceğini de söyleyerek bunlara bağlı meydana gelen enfeksiyon hastalıklarının da artacağını vurguladı.

Polat, bu durumunun aşırı kilolu ve daha fazla terleyen kişilerde sık sık görüleceğini söyledi.

Ortak havuzlarda bakteri ve mantarın yaygın olduğunu dile getiren Polat, “ayaklarda, kasıklarda ve göğüs altı gibi katlantı bölgelerinde oluşabilecek mantar enfeksiyonlarından korunmak için pamuklu çoraplar, teri emen kıyafetler giyilmesi ve hava geçiren ayakkabıların gün aşırı değiştirilmesi gerekiyor. Ortak kullanılan havuzlarda bakteri ve mantar hastalıkları daha fazla görülüyor. Düzenli hijyenik kontrollerin yapıldığı havuzlar tercih edilmeli.” Dedi.

Havuz ve denizden çıktıktan sonra mayoların hemen değişmesi gerektiğini aktaran Polat, “deniz ve havuzdan çıktıktan sonra ıslak olan mayoların hemen değiştirilmesi gerekiyor çünkü genital bölgede oluşabilecek bakteri ve mantar hastalıkları açısından koruyucu etkene sahip.

Hijyen bilgisi kurallarına uymanın bulaşıcılığı engelleyebileceğini ifade eden Polat, “Uçuk ve zona gibi viral hastalıkların güneşin etkisiyle,  vücut direncinin azalması sonucu daha sık ortaya çıkıyor. İmpetigo adı verilen hastalık;  daha çok sıcak havalarda ve deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda bakterilerin vücuda girişi ile oluşur. Ağız ve burun çevresi ile el ve ayaklarda önce kırmızı renkli kaşıntılı kabarcıklar şeklinde başlayıp daha sonra bal rengi kabuklar haline dönüşür. Herhangi bir travma sonrası o bölgenin temiz ve kuru tutulması, ellerin sabunla sık yıkanması, hastalıktan korunmak için önemlidir. İmpetigo bulaşıcı bir hastalık olduğu için teması azaltmak ve hijyen kurallarına uymak aile içi bulaşmayı engeller. Uçuk ve zona gibi viral hastalıklar ise güneşin etkisiyle,  vücut direncinin azalması sonucu daha sık karşımıza çıkabilir.” Şeklinde konuştu.

Polat, güneşten korunmanın yollarına değinerek, şunları kaydetti;

 “Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için yapmamız gereken en önemli şey güneş ışınlarının en etkili olduğu saatlerde (saat 10.00 ile 16.00 arasında) dışarı çıkmamaktır. Yine de bu saatler arasında dışarıda bulunmak zorunda kalırsak güneş koruyucu özelliği yüksek olan kapalı, açık renk, sıkı dokunmuş kumaşlı kıyafetleri tercih etmeliyiz. Güneş ışınlarını geçirmeyen şapka, şemsiye ve geniş çerçeveli güneş gözlükler kullanmalı, açıkta kalan deri bölgelerimize güneş koruyucu krem sürmeliyiz. Güneş koruyucu kremler hem UVA hem UVB’ye karşı etkili olmakla birlikte güneşten koruma faktörü( SPF) özelliği 30 ve üzeri olanları tercih etmeliyiz. Her 2-3 saatte bir güneş kremi uygulamasını tekrarlamalıyız.”

KUMRU ÖNGÜN