Istranca Masallarda Kalmasın
Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi ile TMMOB Kırklareli İl Temsilciliği, 5 Haziran Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında '˜Istranca Masallarda Kalmasın' başlığıyla düzenlediği video konferansta konuşan Bulgaristan Istranca Parkı Eski Müdürü Petko Nanchev, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta ve Cumhuriyet Gazetesi Çevre ve Kent Muhabiri Hazal Ocak, Istrancalar'ın Trakya bölgesi için önemine dikkat çektiler. Konuşmacılar, Istrancalara sahip çıkılması için çağrı yaptılar.
Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi ile TMMOB Kırklareli İl Temsilciliği, 5 Haziran Dünya Çevre Günü etkinlikleri kapsamında '˜Istranca Masallarda Kalmasın' başlığıyla konferans gerçekleştirdi. Korona virüsü salgını nedeniyle video görüntü sistemiyle düzenlenen konferansa Bulgaristan Istranca Parkı Eski Müdürü Petko Nanchev, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta ve Cumhuriyet Gazetesi Çevre ve Kent Muhabiri Hazal Ocak katıldılar.
Petko
Nanchev'in Bulgaristan sınırları içindeki Istranca bölgesindeki sunumuyla
başlayan videoda Prof. Dr. Halim Orta da Trakya bölgesinin su varlığına dikkat
çekti. Hazal Ocak ise tüm vatandaşları Istrancalar'a sahip çıkmaya davet etti.
Nanchev, sunumunun sonunda Istranca Türküsü söyleyerek konferansa kültürel
zenginlik kattı. Nanchev, sunumuna Istrancaların Bulgaristan ve Türkiye'deki
yerine dikkat çekerek başlarken; 'Istranca Dağı, İstanbul'un güneyine kadar ve
kuzeybatıda ise Burgaz Körfezi'ne ve Tunca Nehri'ne kadar uzanır. İki kıta,
Avrupa ve Asya arasındaki geçiş konumundaki dağın özel coğrafi konumu
buzullaşma ile Avrupa'ya özgü zengin biyolojik çeşitliliğe neden oldu.
Bulgaristan Istranca topraklarında bitki türlerinin toplam sayısı bin 700'den
fazla olduğu için en büyük olgu bitkilerin buzul çağının öncesinden beri
olduğu. Bu bitkilerin ana temsilcileri düğün çiçeği, Istranca defnesi, Istranca
zelenikası, Istranca yabanmersini, aloe vera gibi yaprak dökmeyen yeşil
çalılardır. Istrancanın en yüksek zirvesi, Türkiye'deki Mahya dağıdır. Deniz
seviyesinden bin 31 metre yüksekliktedir. Bulgar kesimindeki en yüksek zirve,
deniz seviyesinden 710 metre yüksekliktedir. Avrupa'nın en büyük ikinci kuş göç
yolu olan '˜Via Pontica'dan kuşlar göç etmektedir' ifadelerini kullandı.
Istranca'nın
Bulgar kesimindeki rezervlerini açıklayan Nanchev; 'Bulgar bitki ve hayvan
çeşitliliğinin önemini değerlendiren Bulgar Bilim Topluluğu, 1933'te
Bulgaristan'daki ilk rezerv alanı '˜Silkosia'yı açıkladı. Sonuç olarak Bulgar
Istranca topraklarında '˜Uzunbucak' ve '˜Vitanova' olmak üzere dört rezerv alanı
ilan edildi. 1995 yılında Burgaz Bölge Müdürlüğü'nden ormancıların ve ülkenin
önde gelen ormancılarının temel yardımı ile 116 bin hektarlık bir alana sahip,
Bulgaristan'ın en büyük koruma alanı olan Istranca Tabiat Parkı ilan edildi.
Istranca Tabiat Parkı'nın amacı, olgun ormanların, bitki örtüsünü, hayvanları
ve dağın tarihi mirasını korumaktır. Istranca'daki asırlık ağaçların aranması
ve korunması geçmişte başladı. Istrancalarda 800-1000 yıllık asırlık ağaçlar vardır.
Parktaki her ormanda 200 yıldan uzun süredir yaşayan ağaçlar da vardır' dedi.
UNESCO LİSTESİNDE YER ALIYOR
Istranca'nın
nehirleri ve kaynaklarının Bulgaristan ve Trakya'da yaşayan insanlar için temel
öneme sahip olduğunu belirten Nanchev; 'Istranca'nın doğası, nüfusun
karakterinin ve yaşam tarzının oluşumunu yansıtır. Istranca'da binlerce yıldır,
Trakya'dan günümüze kadar ritüeller ve gelenekler korunur. '˜İtfaiyeci Ayini'
(Ateş Dansı), Istranca'daki Bulgar nüfusu arasındaki en parlak gelenektir.
UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Miras Listesi'nde yer almaktadır. 1960 yılında
Gramatikovo köyünde Istranca topraklarında ilk halk festivali düzenlendi. Eski
Istranca mimarisindeki Brashian köyü mimarı bir anıt ilan edilmiştir. 40 yıllık
ormancılar ve Burgaz Bölge Topluluğu, Istranca Dağı'nın eşsiz doğasını korumak
için çalışıyor. Son olarak tüm doğa tutkunlarını bir Istranca türküsü ile
kutlamak istiyorum' sözlerine yer verdi. Nanchev, sunumunun sonunda '˜Istranca
Türküsü' de söyledi.
'SU KAYNAKLARININ YÜZDE 1'İ KULLANILABİLİR'
Nanchev'in
sunumunun ardından video konferansta bir sunum da Prof. Dr. Halim Orta yaptı.
Orta, sunumunda dünyanın 3'te 2'sinin su, 3'te 1'inin de karalardan oluştuğunu
söylerken; 'Dünyadaki su kaynaklarının yüzde 97'si okyanus ve denizlerde yer
almaktadır. Başka bir deyişte tuzlu su kaynaklarıdır. Bugünkü koşullarda teknik
ve ekonomik olarak henüz kullanımları söz konusu değildir. Yüzde 97'nin
dışındaki yüzde 2'nin de kutuplarda bulunduğunu düşünecek olursak, bugün sadece
insanoğlunun kullanımı için gerekli su kaynakları miktarı yüzde 1'dir. Bu yüzde
1'lik su miktarının da binde 4'ü bugün çıkartılamayacak kadar derinlerde fosil
su yatakları olarak bulunduğundan sadece 7,5 milyarı geçen dünya nüfusunun
yaşama, tarımsal ve sanayi üretiminde kullanmak için sahip oldukları su
miktarı, dünya toplam su varlığının binde 6'sı kadardır' dedi.
'SU SIKINTISIYLA KARŞI KARŞIYA KALABİLİRİZ'
Orta,
dünyada kişi başına düşen su miktarının yaklaşık 8 bin metreküp / yıl civarında
olduğuna dikkat çekerken; 'Ülkemize döndüğümüzde kullanılabilir su varlığı
toplamımız 110 milyar metreküp, bunu da 80 milyonu aşan nüfusumuza böldüğümüzde
1350 metreküp/yıl civarındadır ki dünya ile kıyasladığımızda ne kadar düşük
olduğunu kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Bilimsel veriler ışığında
değerlendirmek gerekirse; yılda kişi başına düşen su miktarı 1000 ile 2000
metreküp/yıl olan ülkeler her an su sıkıntısı ile karşı karşıya kalabilecek
ülkeler kategorisinde toplanmaktadır' ifadelerine yer verdi.
'DEĞERLERİMİZİN FARKINA VARAMIYORUZ'
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin toprak varlığının 786 bin kilometrekarelik yüzölçümünün
yüzde 97'sinin Anadolu'da, yüzde 3'ünün de Trakya'da kaldığını belirten Orta; 'Yüzde
3'lük varlığın ne acıdır ki son zamanlarda üzerinde taşıdığı nüfus, yüzde
20'lere yaklaşmıştır. Belki de bütün sıkıntı buradan kaynaklanmaktadır. 110
milyar metreküp su varlığı olan ülkenin yaklaşık 3,5 milyar metreküpü Trakya'da
yer almaktadır. Bu da çok ideal dağılımdır. Yağış miktarına baktığımızda 650 mm
olan Türkiye'nin yıllık ortalama yağışını, Trakya'da bire bir yakaladığımızı
görebilirsiniz. Bu bölge, toprağı, suyu ve havasıyla hakikaten Türkiye'nin bir
prototipidir. Türkiye'nin bütün tarımsal özelliklerini, sanayiye olan
katkılarını, turizmini içerisinde barındıran bir bölgedir. Biz, bu değerlerin
tam anlamıyla farkına varamıyoruz ve koruma anlamında gerekli girişimlerde
bulunamıyoruz' dedi.
'SANTRAL SÖYLENTİSİ BİLE TEDİRGİN EDİYOR'
Trakya'da
su kaynaklarını tehdit eden faktörlere dikkat çeken Orta; 'Hepinizin bildiği
gibi temel sıkıntı, taş ve maden ocakları baskıları, RES, termik santral ve
nükleer santral çalışmaları, ekosistemi günden güne çok daha fazla rahatsız
eder hale gelmekte. Özellikle Istranca dağları eteklerinde Vize, Pınarhisar,
Kaynarca, Kırklareli hattındaki geçirgen kireç taşlarının olumsuz etkilenmesi,
karstik yapının bozulması ve kuzeyden Istrancalar'dan güneyden Ganos
dağlarından süzülerek gelen kar ve yağmur sularının Ergene ovasında oluşturduğu
kaliteli ve yeterli yeraltı su kaynaklarının beslenmesini engellemekte ve bu
engelleme de sonuçta Ergene'deki yeraltı suyunun kalite ve kantite anlamında
bozulmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında yine kuzey bölgemizde yer alan,
zaman zaman alevlenen, zaman zaman sönen İğneada santralinin söylentisi bile bu
bölgede yaşayan insanları tedirgin etmeye fazlasıyla yetmektedir' sözlerine yer
verdi.
'SU KAYNAKLARINDA CİDDİ AZALMA VAR'
Istrancalar'da
ve Ganos'ta bu taş ve maden ocakları sıkıntısının devam etmesiyle meydana
gelebilecek sıkıntıları belirten Orta; 'Hepinizin bildiği gibi yer üstü su
kaynakları açısından oldukça zengin olan, dalgalı topografyası ve yağışlarıyla
yeterli olan Trakya bölgesinde bugüne kadar gerek yerleşim birimleri, gerek
sanayi ve gerekse tarımsal sulamaların çoğu bu yeraltı su kaynaklarını
kullandı. Bizim tahminlerimize göre; bunlar kesin veriler değildir, Trakya'nın
yaklaşık olarak yüzde 80'ini oluşturan Ergene havzasının ana su kaynağı,
yeraltı suyu olarak görülür ve bu su kaynağının yıllık beslenmesi
tahminlerimize göre 0.4 milyar metreküp / yıldır. Ganos ve Istrancalardan 0.4
milyar metreküp su gelir Ergene yeraltı suyuna ve bu Ergene tablosunda yaklaşık
olarak ortalama yüzeyden 50 metre aşağıdan başlayan yeraltı suyu tablosu, 600
metre akifer oluşturur. Benim bu bölgeye gelerek çalışmalara bağladığım 25 yıl
öncesinde 100-150 metrelerde olan yeraltı suyu derinliği, bugün maalesef
350-400 metrelere kadar düşmüş durumdadır. Bunun sebebi yıllık beslenimi 0.4
milyar metreküp olan Ergene havzasındaki çekimler, özellikle sanayi ağırlıklı
ve yerleşim birimlerinin yapmış olduğu yeraltı su çekimlerinin, 1,5 milyar
metreküpe yaklaştığını tahmin etmekteyim. Yaptığımız çalışmalar bunları gösteriyor.
Yani biz yıllık beslenmenin 3-4 katı daha fazla su çekerek bu tabloyu ciddi
anlamda aşağı düşürdük. Vize, Pınarhisar, Kaynarca, Kırklareli hattındaki
karstik yapıdaki kireç taşlarının maden ve taş ocakları ile etkilenmesi
sonucunda Istrancalardan Ergene'ye gelen su kaynaklarında ciddi azalmalar
olduğunu öngörüyoruz' dedi.
'SUYU KORUMAZSAK YAŞAM SÜRDÜRÜLEMEZ'
Trakya'da
yaşanan su problemlerine karşı yapılması gerekenleri açıklayan Orta; 'Trakya'da
her tarafta olan bu sıkıntı, Çerkezköy, Çorlu, Lüleburgaz ve Muratlı dörtgeni
dediğimiz sıkıntılı sanayi dörtgenindeki yer üstü su kaynaklarının da çok ciddi
biçimde sanayi tarafından kirletilmesiyle çıkmaz bir hal almıştır. Öyle ki
Ergene nehrinin debisi yıllarca elde edilen ölçümlerden varılan sonuca göre
Ağustos ayında en düşük seviyede 2 metreküp/saniye civarında olan debi,
maalesef 15-16 metreküp/saniyelere çıkmakta ve son yıllarda 8-10
metreküp/saniye civarında akmaktadır. Bu da bize şunu gösteriyor; Ergene
havzasına yeraltı kaynaklarından çekilen sular, kullanılıp kirletildikten sonra
Ergene nehrine deşarj ediliyor ve bu nehrin debisi 7-8 kata varan artışlarla
birlikte kalitesi tamamen bozularak İpsala üzerinde Ege denizine dökülüyor.
Yapmamız gerekenler; Bölgede, özellikle kuzeyde Istrancalardaki, maden ve taş
ocakları çok yakından takip ediliyor. Ama bunların artık hükümet politikası
olarak durdurulması, yavaşlatılması gerekiyor. Bölgede kesinlikle yer üstü
kaynaklarına bir geçiş sağlanması ve yeraltı su kaynaklarının gelişmiş Avrupa
ülkelerinde olduğu gibi bizden sonraki nesiller için kullanılabilecek doğal
miras olarak görülmesi gerekiyor. Aksi takdirde toprağını ve suyunu
koruyamayanın, hürriyetini ve zürriyetini de koruyamayacağını, bugün
yaşadığımız korona virüsünün etkisiyle birçok baskıya maruz kaldığımızı,
yetmediğinde buğdayımızı, samanımızı ithal ettiğimizi acıyla yaşıyor olmamızın
yanında, kesinlikle suyu ithal edemeyeceğimizi ve suyun yokluğunda sadece
insanın değil; bütün ekosistemin etkileneceğini, yaşamın sürdürülebilir
olamayacağını söyleyerek sözlerime son veriyorum' ifadelerini kullandı.
'ISTRANCALAR TEHDİT ALTINDA'
Orta'nın
sunumunun ardından video konferansta son sunumu yapan Hazal Ocak da Istrancaların,
birçok projenin tehdidi altında olduğunu söylerken; tüm vatandaşları Istrancalara
sahip çıkmaya davet etti.