Geçmiş olsun dilemeyin
Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu ve Edirne Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Özlem Önal, Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Tuba Çıkmaz'ın, Cuma gecesi görevi başında iki kadın tarafından saldırıya uğramasına tepki gösterdiler. Dr. Tanrıkulu ve Dr. Önal, açıklamalarında hekimlerin ve sağlık çalışanlarının şiddet görmesinin ardından '˜Geçmiş olsun' dileği istemediklerini vurguladılar.
Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Tuba Çıkmaz'ın, Cuma gecesi görevi başında iki kadın tarafından saldırıya uğramasının ardından basın toplantısı düzenleyen Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu ve Edirne Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Serhat Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimi Özlem Önal, saldırıya tepki gösterdi.
Edirne Tabip Odası Lokali'nde düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Dr. Tanrıkulu, çok üzgün ve kaygılı olduğunu belirterek; 'Yıllardır hekime, sağlık çalışanlarına şiddeti konuşuyoruz. Türk Tabipleri Birliği'nin ve Tabip Odaları'nın birçok önerileri oldu. Ama akşam Edirne'de Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi'nde 22.30 civarında bir kadın hekime darp olayı meydana geldi. Biz hemen Tabip Odası olarak oraya ulaştık ve acilde doktor hanımı gördük. Oraya gelen bütün hekim arkadaşlarımız ve sağlık çalışanları, doktor hanıma bakamadı. O kadar kötü durumdaydı ve ciddi bir darp ve travma yaşamıştı. Yıllardır sağlık çalışanlarına şiddeti hep söyledik. Türk Tabipleri Birliği, bununla ilgili Sağlık Bakanlığı'na, Adalet Bakanlığı'na yasa tasarıları verdi. Biz, Edirne'mizde böyle şeylerin olmadığını daha önce yaptığımız bütün basın açıklamalarında her gün gündeme getirdiğimizde Edirne'mizle övünüyoruz. Şiddetin olmadığı konusunda hekime ve sağlık çalışanlarına şiddette Türkiye ortalamasının altında olduğunu hep söyledik. Bundan da çok mutlu olduk. Ama akşam yaşanan olay, bizi çok üzdü, kaygılandırdı. Artık gerçekten polikliniklerde, acillerde hekime ve sağlık çalışanına olan şiddeti konuşurken; akşamki saat 22.30 civarında olan olay yoğun bakımda oldu' ifadelerine yer verdi.
Daha nasıl çığlık atabiliriz?
Dr. Tanrıkulu, açıklamalarında sağlık çalışanlarının çalışma alanlarının güvenli olmadığını düşündüklerine dikkat çekerek; 'Bir insan; hekim, öğretmen, mühendis olsun çalıştığı alanda kendini güvende hissetmezse nasıl bir hizmet verebilir? Bir hekim, sağlık çalışanı hastanesinde kendini güvende hissetmezse nasıl sağlık hizmeti sunabilir? Arkadaşlarımız yoğun bakımda kendini güvende hissetmeden nasıl çalışacaklar? Hastanelerimiz, bizim için evimizden öte bir şeydir. Evimizden çok hastanelerimizde, sağlık ocaklarımızda, sağlık merkezlerimizde, aile sağlığı merkezlerimizde vakit geçiririz. Hayatımızın yüzde 80'ini, çoğunlukla uyku da olmak üzere orada geçiririz. 5 yıllık asistanlık yapan bir kişi, 1,5 yıl eve gelmiyor, hastanede yatıyor. Geldiğimiz noktada bırakın poliklinikleri, acillerdeki şiddeti konuşurken; artık yoğun bakımdaki şiddeti konuşuyoruz. Ben, dün acile gittim ve gece 03.00'a kadar oradaydım. Tabip Odası Genel Sekreterimiz ve Üyelerimiz ile bütün hekim arkadaşlarımız geldiler. Doktor hanımın yüzüne bakamadık. O kadar kötü durumdaydı. Bütün gelen hekim arkadaşlarımız, sağlık çalışanları odadan ağlayarak çıktılar. Doktor hanıma hayati tehlikesi olduğu için travma kriterleri uygulanıyor. Çünkü çok ciddi şekilde darp edilmiş durumda. Şiddetin bir çözüm olmadığını, sistemle ilgili sorunlarımız olduğunu ve bu sistemle ilgili sorunlarımızın ne yazık ki halkımızın orada gördüğü sağlık çalışanına yönelttiğini hep söyledik. Daha nasıl yapabiliriz? Daha nasıl çığlık atabiliriz? Türk Tabipleri Birliği, Tabip Odaları, doktorlar olarak ne yapalım? Bize söyleyin. Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı desin ki '˜Doktorlar bunu yapsın' ve biz de yapalım da bu şiddetten hep birlikte kurtulalım' dedi.
Beyaz kod bile vermiyor
Sağlık sistemindeki beyaz kod uygulamasına dikkat çeken Dr. Tanrıkulu; 'Bize uygulanan mobbinginden tutun hasta ve hasta yakınının şiddetine artık o kadar çok beyaz kod var ki. Şiddete ya da sözlü hakarete uğradığınızda beyaz kod veriliyor. Artık arkadaşlar beyaz kod bile vermiyor. Sıradan bir hale geldi çünkü sonuç yok. Bir sonuç alamıyoruz. Darp ediliyoruz, parçalanıyoruz, yüzümüz gözümüz dağılıyor ve bir sonuç alamıyoruz. Çünkü o insanlar yakalansa bile 2 saat sonra serbest bırakılıyor. Sonuç alamayınca artık ne yapacağız? Ne yapacağımızı artık lütfen bizi yönetenler bize söylesin. '˜Hekimler şunu yapsın' desinler' sözlerine yer verdi.
Arkamızda yoklar
Dr. Tanrıkulu, basın açıklamasında toplantı odasında bulunan fotoğraflar göstererek; 'Fotoğraflardakiler kaybettiğimiz hekimlerimizdir. Buradaki 3 hekimimiz de 2017'de arka arkaya intihar eden hekimlerimizdir. Artık hekimlerde, sağlık çalışanlarında yüzde 85 oranında tükenmişlik yaşanıyor. Doktor hanım sabah ne dedi biliyor musunuz? '˜Ã‚şık olduğum mesleğimi artık yapmayacağım' dedi. Biz hekimler, diğer meslekler de öyledir ama mesleğimizi aşkla, sevdayla yaparız. Doktor hanım, bu sabah kendine gelmişti. Ağlayarak; '˜Ã‚şık olduğum mesleğimi artık yapmayacağım' dedi. Bu arkadaşlar öldürüldüler. Samsun'da Kamil Bey'in ilk mahkemesine gittim ve öldüren herif, aylarca hastane içinde silahla dolaşmıştı. Yönetim zafiyeti vardı. Mahkemeye uygu ile katıldı ve abuk subuk şeyler söyledi. Kendini akli dengesi yokmuş gibi yapmaya çalıştı. Hâkim, eşine adresini sordu. Samsun'da belediye, oturdukları yere Dr. Kamil Furtim Sokağı adını vermiş. Kadın, sokağın adını söyleyemedi. Nasıl söylesin? Taksiciye '˜Kamil Bey'i nasıl bilirdiniz?' diye sordum, '˜Kaç defa hastalarının parasını bize evine gönderirken verdi' dedi. Hiçbir insan kolay yetişmiyor. Doktor hanım, aşkla yaptığı mesleğini artık yapmayacağını söyledi. Bizim geldiğimiz nokta, çok kötü bir noktadır. Lütfen, yalvaralım mı? Ne yapalım? Bunun için ne yapmamız lazım? Bize Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, yetkili biri desin ki; '˜Ey doktorlar, şöyle yapın.' Ama bizim arkamızda yoklar' dedi.
2 saat sonra çıkarılıyor
Türk Tabipler Birliği'nin hekimlere ve sağlık çalışanlarına şiddetle ilgili yasa tasarısı teklifi verdiğini söyleyen Dr. Tanrıkulu; 'Biz yasa tasarıları verdik. '˜Sağlıkta şiddet yapan kanıtlandığı an çıkarılmasın' dedik. 2 saat sonra çıkarılıyor. Sonra o insan geliyor ve tekrar bize muayene oluyor veya sokakta görüyor. Biz nasıl tarafsız olabiliriz? Hipokrat yemini ediyoruz ama biz nasıl yapacağız? Gerçekten anlayamadık. 2017'de intihar eden doktorların bıraktıkları notlar var. '˜Yoruldum' diyor. Büyük bir performans baskısıyla, '˜Günde 100 hasta bakacaksın' deniyor. Dünyanın hiçbir yerinde yılda 1 kişi 9.4 defa hastaneye başvurmaz. Bu iyi bir sağlık sistemi anlamına gelmez. Bu doğru değil. Bunu anlatamıyoruz. Gece saat 03.00'da acile bir insan; '˜Benim bileğim ince' diye başvurur mu? Bu kadar kolay olur mu? Bu kadar sıkıntılı bir haldeyiz. Hastalar da tedavi olamıyor. Aslında bu şiddeti doğuran nedenlerden birisi de odur. Biz bunu biliyoruz. Çünkü hasta ve hasta yakınları tedavi olamıyorlar. Günde 100 hasta bakmamız isteniyor. Düşünün ki 107 kişiye ne şikâyeti olduğunu sorup muayene edeceksiniz. Geçen gün dahiliye polikliniklerini dolaşıyorum ve numaratörde 107 yazıyor. 106'ncı hasta şunu düşünmüyor; '˜Ben 106'ncıyım. Bu doktor hangi kafayla bana bakacak?' Bunu anlayamıyoruz ve biz çok üzgünüz, çok kaygılıyız, çok tepkiliyiz. Yoğun bakımın içerisinde doktor hanımın uğradığı şiddet, darp; hiçbir yerde olmamalı ama yoğun bakımda olması korkunç. Doktor arkadaşların yüzde 85'i tükenmişlik sendromu yaşıyor. Bunun anketlerini defalarca yaptık. Çok üzgünüz' ifadelerine yer verdi.
Basın açıklaması yapılacak
'Olay, yoğun bakımda doktor hanıma arkadan bir saldırı olmuş. Doktor hanım, yoğun bakımdan çıkıyor. Hasta diğer yoğun bakımda. Yönetim tarafından kamera görüntülerinin olduğu söyleniyor. Bize de gösterilmedi. Onlar emniyete intikal etti. Orada çok şiddetli bir şekilde darp olayı oluyor. Bunun neden olduğundan çok nasıl olabiliyor? Yoğun bakımın içerisinde hasta yakınları nasıl olabiliyor? Bunu araştıracağız, soracağız. Sağlık Müdürlüğü'ne de, Devlet Hastanesi'ne de soracağız. Benim babam yoğun bakımda yattı, doktor olmama rağmen girmedim. Yoğun bakım uzmanı da arkadaşımdı. Ona rağmen girmedim. 2 kişinin orada ne işi var? Yoğun bakım kriterleri vardır. Hollanda'da da aynıdır, Türkiye'de de aynıdır, bu değişmez. Saat 12.00'da Devlet Hastanesinde geniş katılımlı bir basın açıklaması yapacağız ve bu işin peşini bırakmayacağız' dedi.
Bin hekim birden bire mi ölsün?
Dr. Tanrıkulu, konunun önemine dikkat çekerken Türkiye'de infial uyandığını belirterek; 'Bütün Tabip Odaları ve hekimler infial halindeler. Bunun çözülmesi lazım. Artık bıçak kemiği geçti. Ne yapılması lazım? Acaba bin hekim birden bire mi ölsün? Böyle bir şey mi yaşayalım da belli kriterler uygulayalım? Birisi bize söylesin, ne yapmamız lazım? Hekimler ne yapsın da şiddete uğramasınlar? Bizim polikliniklerimizden sekreterlerimiz, hemşireler alındı. Artık doktor, hasta ile baş başa kalıyor. Bir sekreter de 3 bölüme bakıyor. Orada hekimin güvencesi, tanığı olacak kimse yok. Özel güvenlikçi nedir? Zaten yok. Olmadığı gibi bir de ne yapabilir? Her hastanede bir hastane polisi var. O da adli olaylara bakar ve acilde durur. Dün ben elimi kolumu sallayarak gittim ve beni de tanımıyorlar. Her yere girdim çıktım. Silahla da girebilirdim. Bir gün denemek için hep beraber böyle bir şey yapalım. Kurusıkı silahla bütün hastaneyi dolaşalım. Kimse de '˜Sen ne yapıyorsun kardeş? Niye buraya giriyorsun?' demez. Hadi acil servise hasta yakını diye girdi, yoğun bakımda ne işi var?' sözlerine yer verdi.
Bunlar göz göre göre gelen ölümlerdir
Dr. Tanrıkulu, hekimlere ve sağlık çalışanlarına şiddet olaylarının yaşanmasının ardından '˜Geçmiş olsun' dileği istemediklerini belirterek; 'Özellikle yönetimden istemiyoruz. Öldükten sonra başsağlığı dilemesinler. Bunlar göz göre göre gelen ölümlerdir. Artık ne yapacaklarını söylesinler. Yapamayacaklarsa da '˜Kendi çarenize bakın' desinler. Biz de ona göre davranalım. Ben ne yapabilirim? Akşam doktor hanım, o halde diyor ki; '˜2 hasta yatırdım. Onlara ne olacak?' diyor. Sedyede yüzü gözü yara içinde ve hastalarını düşünüyor. Böyle bir duygu ile yaşanılan bir meslekte geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Yıllardır yıpranma payı isteriz, uygulanmaz. Bizim ailelerimiz parçalanmıştır. Hekimler, mecburi hizmete gider. Eşim Sivas'ta, ben Şanlı Urfa'da yaptım. Eşim uzman oldu, Ardahan çıktı. Bir doktor, bir doktor ile evli dahi olsa eş durumu tayini olmaz. Çünkü siz, stratejik personelsiniz denir. Doktor olduğunuz zaman aslında bu ülkenin ne kadar yükünü çektiğinizi kimse bilmez. Dünkü olaydan sonra eşi Balıkesir'de çalışan bir doktor hanım da hastaneye geldi. Çocuklarını komşuya bırakıp gelmiş. Çünkü biz, eş durumu tayini yaptıramayan bir meslek grubuyuz. Ne anlatayım artık?' dedi.
Geçmiş olsun demek kanıksamadır
Edirne Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Serhat Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimi Özlem Önal ise basın toplantısından önce Edirne dışındaki hekimler ve sağlık çalışanları ile konuyla ilgili görüştüğünü söyleyerek; 'Herkes '˜geçmiş olsun' diyor. Geçmiş olsun demek de artık bir kanıksamadır. Hiçbir şeye yaramıyor, hiçbir şey olmuyor. Sağlık çalışanları sonuçta sokakta şiddete uğramıyor. Sokakta uğrasanız o da kamu davası olabilir ama birebirdir. İki vatandaşın karşı karşıya gelme hali vardır. Burada devleti temsil eden bir kurum var ve devlet adına çalışan, kamu görevi gören meslektaşlarımız şiddete uğruyor. O yüzden burada bizim, Sağlık Bakanlığı'ndan bir şeyler beklememiz en doğal hakkımızdır. Bu sokakta olmuyor. Herkes, Türkiye'de şiddetin her yerde olduğunu söylüyor. Doğru, her yerde var. Hastaneler de bunun bir göstergesidir. Ama sonuçta devletin hizmet verdiği sınırlar içerisinde oluyor. Burada bizi birebir desteklemesi gereken bakanlıktır. O yüzden Bakanlığımızın artık net bir tavır almasını bekliyoruz. Artık olayı, gündemi geçiştirecek açıklamalardan bir şey elde edilmiyor. Kimse bize '˜Geçmiş olsun' demesin' ifadelerine yer verdi.
'Biber gazı almıştım'
Önal, Aile Sağlığı Merkezi'nde çalıştığını belirterek; 'İlk açıldığında tek çalışıyordum. Birkaç tatsız olay olunca biber gazı almıştım. Ama şimdi Tuba'nın yerine kendimi koyuyorum, yoğun bakıma da biber gazı ile gitmek aklıma gelmezdi. Ben, tek çalışmanın getirdiği bir şey olduğu için temkinli bir insanımdır. Yoğun bakımda olduğu için bir rahatlık olabilir. Bu olay, cenaze evinde saldırıya uğramak gibi bir şeydir. İnsanın aklına gelmeyecek şeyler başına gelebiliyor. Ayrıca bir hekimin çalışmamasından diğer vatandaşlar da mağdur olacaklar. Doktor arkadaşımız işinden uzaklaştı, belki de işini severek yapamayacak. Aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, Sağlık Bakanlığı'ndan bunu talep etmesi lazım. Çünkü burada kamu hizmeti kesintiye uğruyor. Genelde de bu tarz olaylar işini iyi yapan insanların başına geliyor. Çünkü en iyisini, en doğrusunu yapmaya çalışıyorsunuz ama halkımızda sağlık okuryazarlığı bilinci olmadığı için bilimsel bakıştan kopulduğu an, böyle şeyler karşımıza çıkacaktır. Bir an evvel ne yapılacaksa yapılsın. Stratejik personelsek bu olaylarda da stratejik personelmiş gibi muamele görmeliyiz. Sabah geldiğimiz vücut bütünlüğüyle akşam eve dönmek istiyoruz. Böyle şeylerin konuşulması bile çok vahim' dedi.