Eren: Deprem stratejisi belli değil
Edirne Belediyesi'nin çok katlı binalarda taşıyıcı sistemleri inceleme altına alınmasını değerlendiren Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği Edirne Şubesi İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Yılmaz Eren, Belediye ve kamu kurumlarının deprem öncesi ve sonrası strateji ve eylem planlarının olup olmadığını, varsa ne aşamada olduğunu biz meslek odaları dışarıda tutulduğumuz için bilmemekteyiz' dedi.
İzmir'de 30 Ekim tarihinde meydana gelen depremin ardından, Edirne'nin olası deprem sonucunda eylem planı konusunu gündeme getirdi. Edirne'de yaşanacak olası bir deprem sonucunu irdeleyen meslek odaları bir basın toplantısı düzenledi. Mimarlar Odası Edirne Şubesi'nde düzenlenen toplantıda konuşan Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) Edirne Şubesi İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Yılmaz Eren, Edirne Belediye Başkanlığı'nın, Edirne merkezinde ekiplerini görevlendirerek çok katlı binaların altında faaliyet gösteren iş yerlerinin taşıyıcı sistemlerini, kolon ve kirişlerine olası değişiklikleri inceleme altına alınmasına değinerek, 'Sınırlı elemanla, binlerce binanın gözlemsel incelemesinin yüzeysel kalacağının farkındayız. Belediye başta olmak üzere kamu kurumlarının Deprem öncesi ve sonrası Strateji ve Eylem planlarının olup olmadığını, varsa ne aşamada olduğunu biz meslek odaları dışarıda tutulduğumuz için bilmemekteyiz' dedi.
ŞARKÖY DEPREMİ 2 BİN 832 CAN ALDI
İzmir depreminin bir kez daha olası depremin ölümcül yüzünü
hatırlattığını ifade eden Eren, 'Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu ve
deprem gerçeği ile yaşamak zorunda olduğumuzu biliyoruz. İlimizde Maden Tetkik
Arama (MTA) tarafından yayımlanan yenilenmiş diri fay haritasına göre aktif fay
bulunmamaktadır. Fakat, Kuzey Anadolu fay hattı Edirne İlimiz sınırlarına Saroz
Körfezi içerisinde yer alan Ganos Segmenti ile Saros kıyılarımıza yaklaşık 8
kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Marmara Denizi içerisinde beklenen büyük
depremin il sınırlarımıza uzaklığı ise yaklaşık 80 kilometredir. Edirne yereline baktığımızda; eski
tarihlerde yakın çevremizde büyük depremler olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Son birkaç yıl içinde Havsa, Lalapaşa, Keşan, İpsala ilçelerinde küçük ölçekli
depremler olduğunu unutmayalım. Yakın zamanda Trakya'da en büyük deprem Kuzey
Anadolu fay hattında, 1912 yılında 7,4 büyüklüğünde gerçekleşmiştir.
Mürefte-Şarköy depremi olarak bilinen bu felakette, 310 köy ağır derecede hasar
görmüş, 313 kilise ve cami, 25 bin civarında ev yıkılmış, 2 bin 832 kişinin
ölmesine yol açmıştır. Yaklaşık 100 kilometre yarıçaplı alan içerisinde yer
alan tüm kamu binaları yıkılmıştır. Yaşanan bu büyük depremin Trakya
bölgesindeki nüfus ile günümüzdeki mevcut nüfus yoğunluğu karşılaştırıldığında
çok ciddi sonuçlar doğuracağı görülmektedir. Gökçetepe açıklarında 2014 yılında 6,9
büyüklüğündeki oluşan depremde Saros sahilindeki köyler ve yazlıklarda maddi
hasarlar gözlemlenmiştir. Hasarlı yapıların özellikle alüvyon zeminlerde yer
alması dikkat çekmiştir. Deprem meydana gelmesi ile jeolojik oluşumlara bağlı
olarak zemin davranışları değişmektedir İlimizin jeolojik yapısının bir
kısmının akarsu ve denizel çökeller ile oluştuğu bilinmektedir. Depremin odak
ve uzaklığına bağlı olarak yapıların zeminde sıvılaşması, taşıma gücü yenilmesi
gibi sorunlar ortaya çıkabilmekte; yapı kalitesine ve statiğine göre yıkılmalar
yada büyük hasarlar oluşmaktadır. Benzer durumu 1999 yılındaki Gölcük depremi
ile 100 kilometre uzaklığındaki İstanbul Avcılar da yaşadık. Bozuk zemin ve
kötü yapı kalitesi ile bir çok yapı yıkılmıştı. Şimdi İzmir Bornova-Bayraklı
bölgelerinde, yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta meydana gelen deprem de kötü
zemin ve kötü yapı kalitesini görebilmekteyiz' ifadelerini kullandı.
EDİRNE VE DEPREM GERÇEĞİ
Edirne'de jeolojik oluşumunda alüvyon ve sıvılaşmaya duyarlı alanların
olduğu göz önüne alınarak, yapılaşmalarda zemin dikkate alınarak statik hesapların doğru yapılması, doğru yapı
kalitesi, eksiksiz denetim gerektiğini
anlatan Eren, Saros Körfezi'ne yapılması planlanan liman ve boru hattı
projesine de değindi.
Eren, 'Bilim insanlarınca, İlimizin yakınından geçen Kuzey Anadolu Fay
Hattının kırılmasından kentimizin de ciddi şekilde etkileneceği öne
sürülmektedir. Saros Körfezinde yapılacak FSRU Liman ve Boru Hattı projesi ,
Ganos fay hattına da yaklaşık 8 km
mesafede yer almaktadır. Yıllık 10 milyar m3 gaz transfer edilmesi planlanan bu
projenin fay hattına çok yakın olan bir alana kurulması çok tehlikelidir ve
risklidir. Gölcük depremindeki rafine yangınlarını unutmadık. Saros körfezi
Trakya bölgesi ve ülkemiz için çok önemli bir doğal varlıktır.. Bu çılgınlıktan
vazgeçmek gerekiyor' diyerek uyarılarda bulundu.
ENEZ VE KEŞAN TEHLİKE
ALTINDA
Özellikle Enez ve Keşan'a ait deniz kenarındaki
yapılaşmalara da dikkat çeken Eren, birçok yapının risk altında olduğunu
söyledi. Eren, 'Ruhsatlı yapıların dışında bir çok yapının mühendislik hizmeti
almadan, denetimden geçmeden yapıldığını ve imar barışından yararlandığını
görmekteyiz. Deprem esnasında en fazla etkilenecek bölgelerde bu çarpık
yapılaşmanın önüne geçilmelidir. İmar barışı adı altında, biz
meslek odalarının ve sivil toplum örgütlerinin
itirazlarına rağmen çıkartılan imar affının daha ne kadar cana mal olacağı meçhul. Hiçbir bir mühendislik hizmeti almadan yasal
güvenceye kavuşturulan yapıların deprem esnasında onlarca insana mezar
olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok' dedi.
TMMOB tarafından hazırlanan raporda vurgulanan önerileri bir kez daha hatırlatan Eren, 'Yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanması önem arz etmektedir. İçinde yaşadığımız binaların tasarım, inşa, denetim ve bakım süreçlerinin rant amaçlı yaklaşımlarla sürdürülmesi, depremlerin yıkıcı sonuçlarla karşımıza çıkmasına neden olmaktadır. Yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinde TMMOB'a bağlı meslek odalarını devre dışı bırakan uygulamalara son verilmelidir. Odaların mesleki denetim faaliyetleri üzerine konulan engeller kaldırılmalı, yerel yönetimler bu konuda üzerlerine düşenleri eksiksiz yerine getirmelidir. Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır. Bu çerçevede; Denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmelidir. İmar afları yasaklanmalıdır. İmar barışı adı altında ruhsatlandırılan tüm ruhsatlar iptal edilmeli, bu yapılar incelenmelidir. Mevcut yapı denetim sistemi, zeminle ilgili mühendislik çalışmalarının arazi denetimlerini yerinde yapılmasını da kapsamalıdır. Denetim yoksa yıkım var. '˜Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı' geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır. Mevcut yapıların incelenmesinde yetkili denetim kuruluşlarının, mimar mühendis odalarının ve uzmanların katılımı mutlaka olmalı ve başta hastaneler, okullar ve kamu binaları olmak üzere kentimizdeki tüm yapılar incelenmelidir. Kaçak, imara aykırı ve deprem riski içeren yapılar tespit edilerek il genelinde bir envanter çalışması yapılmalı ve bu yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması sağlanmalıdır. Unutmayalım can kayıplarına yol açan deprem değil yapılardır. Mühendislik hizmeti almamış her yapı potansiyel mezarımızdır' diyerek açıklamasını tamamladı.