Edirne basını yalnız bırakıldı

Edirne Kent Konseyi'nin Şubat ayı toplantısında, Edirne basını, sorunları ve çözüm önerilerini konuşan basın emekçileri, Edirne'deki yerel basın emekçilerinin çeşitli sorunlarıyla ilgili sunumlar gerçekleştirirken toplantıya davet edildiği halde Edirne Valiliği Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Basın Yayın Enformasyon Edirne İl Müdürlüğü ve Basın İlan Kurumu Edirne İl Müdürlüğü'nün katılmaması dikkat çekti. Basın emekçileri, sorunlara duyarsız kalan kurumlara rağmen sorunlarını dile getirdiler.

Edirne basını yalnız bırakıldı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Edirne Kent Konseyi, Şubat ayı toplantısında Edirne basını, sorunları ve çözüm önerilerini konuştu. Edirne Belediyesi eski nikah salonunda bir araya gelen yerel basın mensupları ve vatandaşlar, basının sorunlarını tartışarak çözüm önerilerini sundular. Edirne Valiliği Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Basın Yayın Enformasyon Edirne İl Müdürlüğü ve Basın İlan Kurumu Edirne İl Müdürlüğü'nün davetli olmasına rağmen katılmadığı toplantının açılış konuşmasını Edirne Kent Konseyi Başkanı Ziya Gökerküçük yaptı. Gökerküçük, konuşmasında basının demokrasinin olmazsa olmazlarından yasama, yürütme ve yargının devamında dördüncü güç olduğunun söylendiğini belirterek; 'Çağımızda bu kadar önemli olan basın, rahat bırakılmadı, bırakılmaz da, bırakılmayacak da. Gazetecilerin kurduğu gazeteler kapanmaya zorlandı ve her işi yapan sermayedarlar gazeteci patronu oldu. Böylece gazeteci ve gazeteler değersizleştirildi. Farklı gibi görünen ellerin kaynağı aslında tek oldu. Biz bunu istemiyoruz. Basın öne eğilmesin' ifadelerine yer verdi.

Toplantının moderatörlüğünü Tek Rumeli Tv program yapımcısı Gökhan Tuzladan gerçekleştirdi. Tuzladan, toplantıda Edirne basınındaki muhabirleri temsilen konuşma gerçekleştirdi. Basının gücünün elinden alındığını söyleyen Tuzladan; 'Eline oynaması için bir cep telefonu, bir laptop verilmiş. Sosyal medyanın her geçen gün hız kazandığı, bizim dahi önümüze geçtiği bir noktada işin içinden çıkılmaz bir duruma doğru yol alıyoruz' dedi.

'Sona doğru geliyoruz'
Tuzladan'ın konuşmasının ardından toplantıda ilk sunumu Hudut Gazetesi İmtiyaz Sahibi Gönül Uyanıktır yaptı. Uyanıktır, konuşmasında basının 18-20 yıldır ertelenen bir sona doğru geldiğini söyleyerek; 'Bir gazeteyi yaşatmak çok büyük sorumluluk isteyen bir iştir. 24 senedir nasıl yaşattığımı ben de bilmiyorum. Yaşıyoruz ama ölmek üzereyiz. Bundan ötesi nereye kadar erteleyebiliriz ya da bir mucize olur mu? Bir sürü bilinmezlerle iç içeyiz. Yanımda çalışan insanların maaşlarını gecikmeli verebiliyorum. O da Basın İlan Kurumu'nun ilan paralarını ödeme periyoduna göre değişiyor. 15'inde ve 30'unda ödeme yapıyorlar. Bir kısır döngünün içinde gidiyoruz. Huzurlu bir ortamda değiliz. Kendi sorunlarımızı sürekli erteliyoruz' sözlerine yer verdi.

'Günden güne azalıyoruz'
Uyanıktır'ın konuşmasının ardından Yenigün Gazetesi Muhabiri Jale Avyüzen, Edirne basınında kadının yeri konusunda sunum gerçekleştirdi. Avyüzen, konuşmasında 2014-2015 yıllarında bianet tarafından yapılan araştırmayı katılımcılarla paylaşarak; 'Değişen dünyada ve basın sektöründe kadının konumu ile alakalı bir araştırma yapılıyor. Maalesef artık gazetecilik, sanal medyaya dönüyor. Artık gazeteyi kimse okumuyor. Okuyanların sayısı giderek azalıyor ve okunan gazeteler tabii ki çok popüler gazeteler. İnternet dünyasında değişen yüzde artık kadınlar daha çok editör olarak görev yapıyorlar. Sahada aktif bir şekilde çalışan muhabir görmek giderek zorlaşıyor. Sektörün kendince bir zorluğu var. İşin maddi boyutu çok önemli. Bizler bir garsondan çok daha az para kazanıyoruz. Sayımız günden güne azalıyor. Şuna çok eminim ki daha iyi bir iş bulsa gidecek arkadaşlarımız var. Çünkü bir güvencesi yok. Asgari ücretle bir hayatı devam ettiremezsiniz. Kadınlar evlenmek istediklerinde ilk çıkan engel de '˜bu işi yapmanı istemiyorum' oluyor. Burada önemli olan sizin ne yapmak istediğinizdir' dedi.

'Günlük çalışma saati 8 saattir'
Avyüzen'in konuşmasının ardından Avukat Can Çavuş, basın hukuku konusunda sunum gerçekleştirdi. Av. Çavuş, konuşmasında basın emekçilerinin iş kanununa tabi olmadığını belirterek; 'Ayrı bir kanununuz var. Bu kanunun yapıldığı dönem itibariyle diğer işçilere nazaran basın emekçilerine çok daha fazla haklar tanıyan bir kanundu. Yerel basını demokrasinin gelişmesinde, kamuoyunun bilgi almasındaki en önemli araçlardan biri olarak görüyoruz ama bunun yükünü çeşitli kurumlar ya da sermaye değil, basın emekçisi arkadaşlarımız çekiyor. Basın İş Kanunu'nda şu söyleniyor; günlük çalışma saati 8 saattir. Bir basın emekçisi günde en fazla 3 saat daha 8 saatin üzerinde çalışabilir. Günde maksimum 11 saat. Burada basın emekçisi arkadaşlara hakkınızı arayın desem de olmayacağını biliyorum. Çünkü kendilerinin anlattığı gibi çok zor şartlar altında çalışıyorlar' ifadelerine yer verdi.

'Gerçek olmayan kadrolar var'
Çavuş'un konuşmasının ardından İhlas Haber Ajansı Edirne ve Yenigün Gazetesi Muhabiri Ergin Yıldız, yaptığı sunumda toplantıya katılan basın emekçilerinin sayısının 100 civarında olması gerektiğine dikkat çekerek; 'Maalesef naylon kadrolar yüzünden burada çok az sayıdayız. Gerçek olmayan kadrolar var. Bu kadrolar kim? Bunlar sadece sigortası ödensin ya da 300-500 TL'ye çalışan kişilerdir. Aslında çalışan demek de doğru değil. Patronlar bunları tercih ediyorlar çünkü onlar için çok ekonomik. Biz, Bin 600 TL'ye çalıştığımız için onlar daha uygun fiyatlara çalışıyorlar' dedi.

'Baskı altında oluyoruz'
Yıldız'ın konuşmasının ardından Hudut Gazetesi Muhabiri Olgay Güler, basında sansür ve haber yapamama konusunda sunum yaptı. Güler, konuşmasında yerel gazetenin en büyük gelir kaynaklarının resmi ilanlar ve abonelikler olduğuna dikkat çekerek; 'Bunları genellikle kurumlardan alıyorlar. Siz, bir kurumla ilgili olumsuz bir haber yaptığınızda ve kurum o haberi gördüğü zaman ya ilanını kesiyor ya da aboneliğini iptal ettiriyor. Siz burada ikileme gidiyorsunuz. Bir baskı altında oluyoruz. '˜Acaba ben bu kurumu haber yaparken başıma bir şey gelir mi?' veya '˜benim gazeteme bir zararı olur mu?' diye düşünüyorum. Aslında bunu bir gazeteci olarak düşünmemeliyim. Burada en büyük görev, toplantıya katılmayan kurumların yöneticilerine düşüyor. Onlar da burada olsa da bu söylediklerimi duysa' sözlerine yer verdi.

'Çoğunluk bilgisiz'
Güler'in konuşmasının ardından Edirne Gazetesi Muhabiri Bekir Tüccar, basının hammaddesinin bilgi olduğunu söyleyerek; 'Çoğu zaman derneklere, müdürlere, konuyla ilgili kişilere gittiğimiz zaman çoğunun bilgisiz olduğunu öğreniyoruz. Konuyla ilgili haberleri olmadığını görüyoruz. Hâlbuki konuyla ilgili Bakanlık ya da ilgili kurum açıklama yapmış. Bizim de yereldeki insanlara bunu iletmemiz lazım. Bu salona baktığımızda da bilgiye değer veren insanların bu sayıda olduğunu görebiliyoruz' dedi.

'Vasıfsız işçi bizden iyi'
Tüccar'ın konuşmasının ardında Edirne Star Gazetesi Muhabiri Tamer Yavuz, sunumunda basın emekçilerinin ekonomik sıkıntılarına dikkat çekerek; 'Yaklaşık 2 ay önce Star Gazetesi'nde başladım. Ondan önce 6 ay kadar işsiz kaldım. Edirne Gazetesi'nde çalışıyordum ve işten çıkarıldım. Tazminatımı aldım ve patronlarla ilgili bir sıkıntı yaşamadım. Bana hiç kimse '˜sen nasıl geçiniyorsun?', '˜6 ay işsiz kaldın, 2 tane çocuğun var, ne yer ne içersin?' diye sormadı. Burada hiç kimseye sitemde bulunmuyorum. Çünkü döneceğim iş zaten asgari ücretle çalışılan bir iş. Vasıfsız bir fabrika işçisi bile bizden daha iyi şartlarda çalışıyor. En azından öğle yemeği yiyor. Bizim öğle yemeğimiz yok, cebimizden yiyoruz. Bence en önemli çözüm, gazetecilik okullarının yanında gazeteciliği pazarlama bölümü gibi bir şeyin kurulmasıdır. Çünkü hiçbir güvencemiz yok. Devlet memurunun bile söz hakkı varsa basının da örgütlenme hakkı olmalı' ifadelerine yer verdi.

'Basının itibarlı olması gerek'
Yavuz'un konuşmasının ardından Hudut Gazetesi Muhabiri Orkun Akman, sunumunda gazeteciliğin imajına değinerek; 'Ne yazık ki hiç iyi bir imajımız yok. Basına 4'üncü güç olma misyonu yüklendi ve zamanında basın gerçekten güçlüydü. Fakat bana göre basının güçlü olmasına hiç gerek yok. Basının öncelikle itibarlı olması gerekiyor. Çünkü güç, kontrol edemediğiniz zaman size silah olarak döner. Bunun örneklerini şu anda ne yazık ki Türkiye basınında görüyoruz. Yerlerde bir imaj var. Türk basın tarihi belki de en taraflı ve en seviyesiz dönemini yaşıyor. Bu sorunlar maalesef yerelde de hissedilebilir bir şekilde var. Edirne'de üzerimizde şöyle bir imaj var; '˜bir yemek alırız da haberi yazdırırız'. Bu konu, benim yıllardır en nefret ettiğim konu. Hiçbir zaman kalemimi o konuda kullanmadım. Bunlardan utanç duydum, duymaya da devam ediyorum. Arkadaşlarımın da öyle bir utancı olduğunu biliyorum ama ne yazık ki aramızda öyle olanlar da var. Biz bu imajı nasıl yıkacağız? Alttan gelen muhabir arkadaşlarım bu konuda çok güzel bir imaj yakaladılar. Bu imajı kurtarmak onların elinde. 1,5 yıl önce Türkiye'de çalışma yaşamı ve itibarları konulu bir araştırma yapılmış. Türkiye'de yapılan 126 adet meslek grubu tespit edilmiş. Gazetecilik 45'inci sırada ' dedi.

'Sosyal medya kontrol edilemiyor'
Akman'ın konuşmasının ardından Tek Rumeli Tv program yapımcısı Gökhan Tuzladan sosyal medya ve gazetecilik konusunda sunum gerçekleştirdi. Tuzladan, yerel medyanın sosyal medya ile yarıştığını söyleyerek; 'Edirne'de canı sıkılanın, akşam içki masasında iki kadeh tokuşturarak '˜parayı topladıktan sonra sabah gazete açalım' dediği bir ortamdayız. Gazetelerin emekçilerin elinden çıkıp yavaş yavaş sermayenin eline geçtiği bir noktadayız. Gazeteler sermayenin eline geçtikleri zaman da özgürlüklerinden bahsedemezsiniz. Biz bunlarla mücadele ederken şimdi de sosyal medya başımıza çıktı. Saatlerce kamera çekiyoruz. 2 saati belli bir kadraja oturtacağız ve televizyonda 3-5 dakika haber olacak. Ama gittiğimiz bir haberde telefonu eline alıyor, bir '˜selfie' yapıyor, iki kare fotoğraf çekiyor; '˜Edirne Kent Konseyi toplantısı yaptı. Şu anda gazeteciler sorunlarını tartışıyor' yazıp sosyal medyaya atıyor. '˜Bak abi, beni 800 kişi okumuş' diyor. O kadar çirkin bir bilgi kirliliği var ki. İtibar ve imaj sanki onların lehine gelişiyor. Habercilik mi, sosyal medyacılık mı? Biz bunları tartışır olduk. Sosyal medya kontrol edilemez bir güç haline geliyor ve bizim önümüze geçiyor' sözlerine yer verdi.

'24 saatlik hayatımız haber oldu'
Tuzladan'ın konuşmasının ardından Gündem Gazetesi Muhabiri Uğur Akagündüz, muhabirin sosyal yaşamı konusunda sunum gerçekleştirdi. Akagündüz, sunumunda '˜haberciliğin saati yoktur' iddiasını hem basın emekçilerini kabullendiğini hem de söyleyenlere tepkisiz kaldıklarını belirterek; 'Bunun sonucunda bizim 24 saatlik hayatımız sadece gazetecilik hayatı oldu. Ben, gazeteci kimliğimle sadece mesai saatleri içinde anılmak istiyorum. 24 saat boyunca gazeteci Uğur Akagündüz değilim. Benim vatandaş Uğur Akagündüz kimliğim de var. Bunun verdiği şartlarla birlikte sosyal hayatımız ciddi anlamda sıkıntılı hale gelmeye başladı Aramızda evli olanlar, habere giderken çocuklarıyla birlikte gitmek zorunda kalanlar, hem iş saatlerinin hem de ekonomik durumsuzluğun ortaya çıkardığı sorunlarla boşananlar, bir ömür bekâr kalacaklar var. Birçok kişi hafta sonu tatili yapabiliyor. Ama gazeteciler telefon geldiği an haberi yapmak zorundasın. Cumartesi, Pazar, sabah, akşam hiç fark etmez. Sana o emir geldikten sonra '˜hayır, yapmam' diyemiyorsun. Birçoğumuzun sosyal hayatı neredeyse kalmıyor ve eve gittiğimiz gibi yorgunluktan uyumak zorunda kalıyoruz' dedi.

'Edirne'ye 10 gazete fazla'
Akagündüz'ün konuşmasının ardından Yenigün Gazetesi Muhabiri Musa Çelik, insanların basılı gazeteye olan ilgisinin gittikçe azaldığına dikkat çekerek; 'Edirne'de 10 gazete var ve 10 tane gazetenin olması, bu işin ne kadar ciddiyetsiz olduğunu gösterir. 150 bin kişilik Edirne'de 10 gazete çok fazla. İşin içine girdiğinizde işin ciddi olmadığını da görüyorsunuz. Kimisi oğlunu bir işe girdirmek için çalışıyor, bir tanesi adı yaşasın diye gazete kuruyor. Edirne olağanüstü bir kent ama 10 tane gazete maalesef buradaki politikaları yönlendirmede çok başarısız ve zayıf kalıyor. Çünkü 10 tane gazetenin derdi bambaşka ve hikâyelere yönelecek bir haber anlayışı yok. Aslında patronların verdiği bir değer yok. Zaten insanlar okumuyor. İhtiyaca cevap da verilmiyor. Edirne'de böyle bir derdin olmadığını da görüyorum. 1-2 gazete dışında gazeteleri ön muhasebe olarak görüyorlar ve araç olarak kullanıyorlar' ifadelerine yer verdi. 

Sunumların ardından toplantıda forum bölümü gerçekleştirildi. Forumda söz alan katılımcılar, basın emekçilerinin örgütlenerek, hem kişi olarak kendilerine hem de gazetelerine değer katmaları, kentlilerin EKK Basın Çalışma Grubu önderliğinde çalışmalara devam etmesi ve değişik kampanyalarla gazete satışlarının artması; her siteye bir gazete, her işyerine birkaç gazete gibi etkinlikler yapılması gibi öneriler sunuldu.