Edirne antik çağdan beri önemli
Trakya Üniversitesi Edirne Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen '˜Kent ve Tarih' panelinde Osmanlı Devletleşme Sürecinin Simge Kenti Edirne konulu sunum yapan Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğr. Gör. Dr. Yavuz Güner, Edirne'nin simgesel önemine dikkat çekti. Güner, Osmanlı'nın Edirne'yi fethettikten sonra Adriyatik kıyılarına kadar geniş bir Balkan fethini gerçekleştirme başarısını gösterdiğini söylerken 3. yüzyıldan beri Meriç Nehri üzerinden Orta Avrupa'ya kadar devam eden nehir ticareti nedeniyle Edirne'nin antik çağdan beri önemli bir kent olduğunu açıkladı.
Trakya Üniversitesi Edirne Uygulama ve Araştırma Merkezi, 2019-2020 akademik yılındaki ilk etkinliğini gerçekleştirdi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Prof. Dr. Fehmi Yıldız Konferans Salonu'nda düzenlenen '˜Kent ve Tarih' panelinde Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hamide Burcu Özgüven, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Sabri Can Sannav ve Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğr. Gör. Dr. Yavuz Güner sunum yaptı.
Trakya
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden
Prof. Dr. Mahmut Güler'in oturum başkanlığı yaptığı panele Trakya Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Ahmet Yaraş ise sağlık
problemi nedeniyle katılamadı. Panelin açılış konuşmasını Trakya Üniversitesi
Edirne Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sennur Akansel yaptı.
Akansel, konuşmasında Edirne'nin, farklı kültürel katmanları barındırdığını
belirtirken; 'Birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış olan Edirne,
Türkiye'nin batı sınırına en yakın yerleşmesi olarak bölge ve ülke açısından
önemli bir transit merkezi, ülkenin Avrupa'ya açılan kapısı niteliğindedir.
Edirne'nin, ilk çağlarda Orta Asya'dan göç edip buraya yerleşen Traklar
tarafından kurulduğu bilinmektedir' ifadelerine yer verdi.
Edirne'nin
Makedonya İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve Doğu Bizans yönetiminde de kaldığını
söyleyen Akansel; 'Kent, bir sürü kuşatmadan sonra 1361 yılında I. Sultan Murat
tarafından fethedilerek Osmanlı Devleti'nin başşehri olmuş ve İstanbul
fethedilinceye kadar başkent olarak kalmıştır. Çok zengin, kültürel geçmişe
sahip olan kent, Osmanlı mimarisinin görkemli dini yapıları ve sivil mimari
örnekleriyle de günümüzde ön plana çıkmıştır' dedi. Akansel'in konuşmasının
ardından panelde oturum başkanı Prof. Dr. Mahmut Güler de Edirne Uygulama ve
Araştırma Merkezi ile Kent ve Tarih paneli ile ilgili bilgi verdi. Güler'in
konuşmasının ardından panelde Prof. Dr. Hamide Burcu Özgüven, Cumhuriyet Dönemi
Kent Tarihçiliği ve Edirne konulu sunumunu gerçekleştirdi. Özgüven, sunumunda
kent tarihçiliğinin, kentsel alanı incelemek amacıyla yapılan bir tarihçilik
yöntemi olduğunu açıklarken; 'Kent tarihçiliği, sosyal ilişkileri de kapsıyor
ve çok yönlü bir bakış açısını gerektiriyor' sözlerine yer verdi.
'En çok bilgiyi basın arşivi veriyor'
Kent
tarihini incelemek için kentsel kaynaklara başvurulması gerektiğini söyleyen
Özgüven; 'Örneğin; ağırlıklı olarak arşiv kaynakları var. Belediye arşivleri
oldukça yetersiz ama incelememiz gerekiyor. Farklı kurum arşivleri de var. Esas
olarak kentin fonksiyonları ve gündelik yaşamı denildiği zaman bize en çok bilgiyi
basın arşivi veriyor. Yerel basın arşivi, kentsel çalışmalar noktasında
önemlidir. Haberlerin yanı sıra gazetelerde çıkan ilanlar üzerinden de okuma
yaparak pek çok değişimi görmek mümkündür. Edirne'de 19. yüzyılın sonlarından
itibaren canlı bir basın dünyası var. Bunları bulmak ve Edirne üzerine
araştırma yapmak gerekiyor. 1923 ile 1929 yılları arası arşivlerimiz Osmanlıca
olduğu için çok fazla çalışılmıyor. Aslında bunların çalışılması lazım. Çünkü
kent tarihçiliğinin erken dönemlerine denk geliyor. Osmanlı basının da
incelenmesi lazım' dedi. Özgüven, sunumunda Cumhuriyet Gazetesi'nin 1930 yılı
örneklerinde Edirne ile ilgili yer alan haberlerin görsellerini de paylaştı.
'En şaşalı dönemi II. Murat zamanı'
Özgüven'in
sunumunun ardından panelde Dr. Öğr. Üyesi Sabri Can Sannav ise Osmanlı
Döneminde Edirne'de Sosyal ve Kültürel Yaşam konusunda sunum yaptı. Sannav,
sunumunda Edirne'nin II. Murat döneminde şaşalı ve muazzam dönemler geçirdiğini
belirten Sannav; 'En verimli yıllardır ve şehir II. Murat zamanında gelişir.
1424-1429 yılları arasında Edirne'de medrese, imaret gibi önemli eserler inşa
edilir. Bu dönemdeki zenginliği göstermesi bakımından Edirne, şehzade
düğünlerine sahne olur. Bu düğünler uzun bir dönem gündemi işgal etmiştir.
Ayrıca saray yapımı inşası başlamıştır. II. Murat, Edirne'yi askeri üs olarak
da değerlendirmiştir. Seferlerini buradan yönetmiş ve planlarını burada
hazırlamıştır' sözlerine yer verdi. II. Murat döneminde Edirne gülünün ön plana
çıktığını söyleyen Sannav; 'Edirne'de yetiştirilen güllerde yapılan gül suları,
Avrupa'nın aranan ürünüdür. Pek çok tüccarın da ürünlerini Edirne'de sattığını
biliyoruz. II. Murat döneminde Uzunköprü'nün inşası da devletin gücünü
göstermek için oldukça önemlidir. Bunun da ötesinde Uzunköprü, bir kasaba
olarak inşa edildi. II. Mehmet de İstanbul'u fethetme hazırlıklarını Edirne'de
yapmıştır. İstanbul'u fethettikten sonra Fatih Sultan Mehmet'in, Edirne ile
bağını kopartmadığını biliyoruz. Sıklıkla Edirne'ye geldiğini biliyoruz.
Sittişah Sultan, Fatih Sultan Mehmet'in eşidir ve İstanbul'un fethinden sonra
Sittişah Sultan'ın Edirne'de ikamet ettiğini biliyoruz' dedi.
Edirne'nin Osmanlı'daki simgesel önemi
Sannav'ın
sunumunun ardından panelde Öğr. Gör. Dr. Yavuz Güner de Osmanlı Devletleşme
Sürecinin Simge Kenti Edirne konulu sunumunu gerçekleştirdi. Güner, sunumunda
Osmanlı'nın devletleşme sürecinde Edirne'nin bir simgesel anlamı olduğunu
söyleyen Güner; 'Biz, Edirne'nin önemini çok temellendirmiyoruz. Edirne niye
önemli? Çoğu zaman Edirne'nin önemli olduğunu söylemek için kullanılan
argümanların hamaset içerdiği kanaatindeyim. Biraz içi boşaltılıyor. Edirne'nin
çok daha büyük önemi var. Edirne'nin önemi başkent olması mıdır? Yoksa Edirne
önemli bir kent olduğu için mi başkenttir? Osmanlı'nın bir devlete dönüşmesinin
nedenselliğiyle Edirne'nin ilişkisi vardır' ifadelerine yer verdi.
'Edirne antik çağlardan beri kıymetli'
Güner,
sunumunda Edirne'nin Osmanlı için kritik eşik olduğunu söylerken; 'Osmanlı'nın
Balkanlar'a geçmesi için kritik eşiktir. Osmanlı'nın Dimetoka'daki Pithio
Kalesi'ni ele geçirmesinin hemen ardından Meriç Nehri üzerinde Türk
akıncılarının önemli bir kontrol noktası geliştirdiği bellidir. 3. yüzyıldan
beri Edirne'de Meriç Nehri üzerinde Orta Avrupa'ya kadar bir nehir ticareti söz
konusudur. Bu nehir ticareti, Batı Anadolu ile Orta Avrupa arasında bağlantıyı
kurar. Dimetoka'yı alarak bu önemli ticaret alanını kontrol ediyorsunuz. Sadece
10 yıl sonra Edirne'nin de alınmasıyla beraber Meriç Nehri'ndeki 2 noktanın ele
geçirilmesinin yanı sıra İstanbul'dan gelen Roma Ordu Yolu'nun geçit noktasını
da kontrol ediyorsunuz. Edirne'de bu anlamda antik çağlardan beri kıymetlidir.
Edirne, İstanbul'u Orta Avrupa ile bağlayan merkezdir' dedi.
'Edirne'den sonra Adriyatik'e kadar genişledi'
Osmanlı'nın,
Edirne'yi fethettikten sonra Adriyatik kıyılarına kadar geniş bir Balkan
fethini gerçekleştirme başarısını gösterdiğini söyleyen Yavuz; 'Bu da Dimetoka
ve Edirne'nin ikili fethi sonrasında olabilmiştir. İstanbul'un fethedilmesinin
de yolunu açan Edirne'nin alınmış olmasıdır. Edirne ve Dimetoka'nın fethi,
İstanbul'u yalnızlaştırmıştır' sözlerine yer verdi. Yavuz, Osmanlı'nın
büyümesinin ve gelişmesinin, Edirne'nin antik çağlardan bu yana devam eden
stratejik öneminden kaynaklandığını ve bu nedenle önemli bir kent olduğunu
söyledi. Sunumların ardından konuşmacılar, katılımcıların sorularını
yanıtlarken; panel, plaket takdimi ile sona erdi.