DR. GÜL 'TÜRKİYE'DEKİ EN SIK ÖLÜM SEBEPLERİNDEN BİR TANESİ KORONER ARTER'
Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi'nde görev yapan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Çetin Gül, koroner arter hastalığı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Dr. Gül, Türkiye'deki en sık ölüm sebeplerinden bir tanesinin koroner arter hastalığı olduğuna dikkat çekti.
Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi'nde görev yapan
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Çetin Gül, koroner arter hastalığı hakkında basın
açıklamasında bulundu.
'Koroner arter
Türkiye'deki en sık ölüm sebebidir'
Koroner arter hastalıklarının kalbin kendisini kalp kasını
besleyen koroner damarların hastalığı anlamına geldiğini dile getiren Edirne
Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi'nde görev yapan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Çetin Gül,
normalde insan vücudunda kalbin tüm vücudu besleyen ana aort damarıyla tüm
vücuda temizlenmiş oksijenlenmiş temiz kanı gönderdiğini söyledi.
Bunun dışında kalbin bu fonksiyonları yapabilmesi için kendi
kasının da beslenmesi gerektiğini ifade eden Dr. Gül, 'Kalbin bu kendi kasının beslenmesi için üç tane koroner damar
dediğimiz üç ana damarı vardır. Bunlardan ikisi soldan, birisi sağdan çıkar ve
bunların kendi yan dalları da vardır. Bunlardan herhangi birinin hastalığına,
daralmasına veya tıkanmasına koroner arter hastalığı diyoruz. Tüm dünyada ve
Türkiye'deki en sık ölüm sebebidir. Yaklaşık ülkemizde yılda dört yüz bin
civarında bir ölüm olduğunu düşünürsek bunların yüzde otuz beşiyle kırk arası
koroner arter hastalığından kaynaklanmaktadır ve bu çok büyük bir rakamdır.
Ülkemizde Trakya bölgesinde ve Edirne ilimizde de koroner arter hastalıkları
çok fazla ve pandemiyle birlikte neredeyse bu rakamlar ikiye katlanmış durumda.
O yüzden çok çok daha önemli hale gelmiştir.' Şeklinde konuştu.
'Koroner arter
hastalığı riskini azaltabiliyoruz'
Koroner hastalığına yakalanıldığını gösteren belirli
faktörler olduğuna dikkat çeken Dr. Gül, 'Bu
risk faktörlerini de iki gruba ayırıyoruz. Bunlardan birincisi değiştirilemeyen
risk faktörleri. Yani hastanın yaşı kimsenin küçültemiyoruz. Cinsiyeti erkek
cinsiyet daha önemli bir risk faktörü olduğu için cinsiyeti de değiştiremeyiz.
Bir de hastanın genetik yükü. Aile öyküsü. Ailede erken yaşta, kalp
hastalığından ölüm öyküsü gibi genetik yatkınlık. Bu üçü değiştirilemeyen risk
faktörleridir. Bir de hepimizin bildiği, değiştirebildiğimiz risk faktörleri
var koroner arter hastalığı için. En önemli ölümcül ikili dediğimiz ikisi şeker
hastalığı ve sigaradır. Onun dışında yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, aşırı
kilolu olmak, obezite dediğimiz durum. Alkol tüketimi, hareketsiz yaşam gibi
diğer değiştirilebilen risk faktörleri de mevcuttur ve bizim için bu çok
önemlidir. Çünkü bunu kim değiştirecek? Hasta ve hekimin ortak iş birliğiyle
işte şeker ve tansiyon hastalığı varsa bunların tedavisi, diyeti, ilaçları,
sigara içiyorsa sigarayı bırakacak, alkol kullanıyorsa, alkolü azaltacak,
kilosu varsa, kilosunu verecek, hareketsiz bir yaşam varsa düzenli olarak en az
haftanın beş günü yarım saat yürüyüş yapacak gibi değiştirebildiğimiz risk
faktörleri var. Bunlarla hastayla ortak bir iletişim halinde oynayabiliyoruz,
değiştirebiliyoruz ve hastaya faydamız dokunabiliyor. Koroner arter hastalığı
riskini azaltabiliyoruz.' ifadelerini kullandı.
'Hastanın yaşına ve
mevcut diğer hastalıklarına göre bir kalp krizi bulgusu olabiliyor'
Kalp krizinin en önemli bulgusunun göğüsteki ağrı olduğunu
ifade eden Dr. Gül, her hastanın klasik semptomlarla karşı karşıya kalmadığını
söyledi.
Kimisinde nefes darlığı, terleme, bulantı, kusma, çok yaşlı
hastalarda ani bayılma ile bile kalp krizi yaşanabildiğini aktaran Dr. Gül, 'Bu geniş spektrum için de ani ölüm ile de
hastalar prezente olabiliyor. O yüzden çok geniş bir yelpaze içinde incelemek
gerekiyor. Sadece göğüs ağrısı olan hastalara kalp krizi ile değerlendirmek
gerekmiyor nefes darlığı, çarpıntı, bulantı, kusma, ani bayılma bunların hepsi
hastanın yaşına ve mevcut diğer hastalıklarına göre bir kalp krizi bulgusu
olabiliyor. Acile başvurduğunda öncelikle hastanın damar yolu açılıyor. Oksijen
takılıyor burnuna. Ondan sonra kalp elektrosu ve kalp krizini gösteren
biyokimyasal markerlar dediğimiz kalp kası enzimlerinin yükseldiğini gösteren
kan tahlilleri alınıyor ve kardiyoloğa haber veriliyor. Eğer hastanenin
hastanın başvurduğu hastanenin primer dediğimiz anjiyografi ve stent yapabilme
laboratuvarı yetkisi ve mevcut elemanlar varsa hasta kalp krizinden sonra ilk
bir saat içinde muhakkak anjiyografi laboratuvarına alınıp tıkalı damarına
stent konularak açılması gerekiyor. Esas güncel tedavisi budur.' Dedi.
Koroner arter hastalarının hastanelere sadece kalp krizi ile
başvurmadığını söyleyen Dr. Gül, 'Normal
poliklinikte işte şekerim, tansiyonum var. Yaklaşık iki aydır. ben çıkarken
göğsümde ağrı başladı. Veya nefesim daralmaya başladı diye geliyor. Biz ona
önce girişimsel olmayan efor testi, kalp sintigrafisi, ekokardiyografi gibi bir
takım testlerle damar tıkanıklığı bulgusu var mı yok mu ona bakıyoruz. Eğer bir
damar tıkanıklığından şüphe edersek bu girişimsel olmayan testlerde hastadan
elektif şartlarda yani kalp krizindeki gibi acil şartlarda değil de elektif şartlarda.
randevu vererek anjiyografisini yapıyoruz hastaların. Yapılan bu anjiyografide
ortalama kabaca hastaların üçte birinde basit darlıklar veya koroner damarları
normal çıkabiliyor veya çok basit plak çıkabiliyor. Medikal tedavi dediğimiz
ilaç tedavisi veriyoruz. Üçte birinde tek ya da iki damarında ciddi darlık
tespit ediyoruz. Bunlara stent konularak açılıyor damarları. Üçte birinde de
çok damar hastalığı veya sol ana koroner dediğimiz ana koroner arterijn tıkanıklığı
çıktığı için anjiyoda bu üçte birlik kısmına da bypass kararı alınıyor. Yani
hastalar sadece kalp kriziyle gelmiyor. Poliklinikten teşhis koyduğumuz kronik
hastalarda mevcut.' Dedi.
'Koronavirüs
aşılarının kalp krizini arttırdığı çalışmaları mevcut değil'
Koronavirüs aşılarının kalp krizini arttırıyor veya işte
kandaki pıhtılaşma olayını arttırıyor gibi bir çalışma sonucu olmadığını ifade
eden Gül, 'Pandemi döneminde hepinizin
bildiği gibi ülkemiz birkaç yıl eve kapandı. Spor yapanlar sporunu bıraktı.
Pandeminin verdiği stresle yeme içme alışkanlığı bozuldu. Hareket kısıtlılığı
oluştu. Kimse eskisi kadar yürüyemez, gezemez oldu. Bundan dolayı biraz
hepimizin, biz de dahil bu iki üç yıllık dönemde bir kilo artışı, hareket
kaybı, hareketsizlik oldu. Bir kaygı, stres bozukluğu gelişti. Işte bende de mi
oldu? Şunla temas ettim, pozitifmiş, masken var mıydı, yok muydu? Gibi bunların
hepsi zaten az önce saydığım koroner arter hastalığı risk faktörleri aynı
zamanda. O yüzden belki koroner arter hastalığında bir iki kat artış oldu.
Aşıyla ilgili hani böyle bizim tesadüfi dediğimiz işte mesela altmış beş yaşında
şeker hastası bir hasta günde iki paket sigara içiyor. Acile kalp kriziyle
gelmiş. Şimdi bu beklenmedik bir durum değil bu hastanın kalp kriziyle acile
gelmesi. Bir hafta on gün önce bir Biontech veya Sinovac aşısı yaptırmış olması
bunun kalp krizinin aşıdan olduğunu göstermez. Çünkü bu aşıların yapıldığı
dönem. Bu da zaten kalp krizi geçirecek bir hasta. Yani bu aşıdan önce ya da
sonraya gelmesini aşı da aşıyı suçlayamayız. Bunu yapabilmemiz için bilimsel
olarak sekiz on bin, yirmi bin, belki elli bin hasta üzerinde yapılmış
çalışmaların istatistiksel olarak anlamlı sonuçları lazım. Hani biz bilim adamı
olarak ancak onları görerek öyle konuşabiliriz.' Açıklamalarında bulundu.
Kumru Öngün