• Haberler
  • Edirne
  • Uludağ, ' Tek başına kuraklığa bağlamak doğru değil'

Uludağ, ' Tek başına kuraklığa bağlamak doğru değil'

Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yardımcı Doç Dr. Musa Uludağ, nehir kenarından geçen yolda oluşan çatlakların ve heyelanın kuraklık nedeniyle değil, yamaç dengesinin bozulmasından kaynaklandığını söyledi.

Uludağ, ' Tek başına kuraklığa bağlamak doğru değil'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Edirne’nin gözde turistlik bölgelerinden olan Tunca Nehri Türkiye’nin çeltik üretimini için de oldukça önemli. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden aşırı sıcaklar ve yağışların yetersiz olması nedeniyle tarımsal sulamada kullanılan Tunca Nehri’nin debisi 2 metreküp/saniyeye kadar düştü.

Geçtiğimiz günlerde Tunca Nehri’nin hemen yanındaki yolda 3 metre uzunluğunda çatlaklar ve heyelan  meydana geldi. Yaşanan olayın kuraklıkla bağlı olduğu düşünülüyor. Uzmanlar myaşanan olayın nedeninin farklı olduğunu söylüyor.

Kuraklık ve İklim değişikliği ile ilgili yapılan yorumlara rağmen sorunun daha büyük olduğunu belirten Uludağ, Tunca Nehri çevresinde yaşanan durumun sadece kuraklıkla alakalı olmadığını belirtti. Aşırı kuraklık nedeniyle toprak kayması yaşandığı hakkındaki söylemlere açıklık getiren Doç. Dr. Musa Uludağ, yaşanan çatlakların ve heyelanın  nedenlerini anlattı.  

Toprak kaymasının tek başına kuraklığa bağlamanın doğru olmadığını söyleyen Doç. Dr. Uludağ, kütle hareketlerinin temelinde yamaç dengesinin bozulmasının geldiğini belirtti.

Yamaçtan nehre doğru su akıntısı olduğunu belirten Doç. Dr. Uludağ, yol yapılırken drenajının düzgün olmamasının heyelan ve kütle hareketini tetikleyen en önemli parametre olarak karşımıza çıktığına değindi.

Nehrin su seviyesinin azalması değil yaz kuraklığı olarak aşırı buharlaşma, toprak içerisinde çatlakların oluşması gibi faktörlerin birleşmesi ve yolun araç trafiğine açık olmasının da süreci tetiklediğini belirten Doç. Dr. Uludağ, nehrin karşı tarafındaki yolda herhangi bir yamaç hareketi yaşanmadığına değindi.

Boyut açısından bakıldığında küçük bir kayma olmadığına söyleyen  Doç. Dr. Uludağ, "Ağaçlar yaklaşık 3 metre kadar bir kayma yüzeyi boyunca nehre doğru hareket etmiş. Ağaçlarda herhangi bir kuruma yok. Çünkü kökleri ile birlikte hareket etmişler. Bakıldığı zaman kütlesel bir hareketin olduğu görülüyor. Yamaç boyunca baktığımız zaman nehrin su seviyesi çok düşük olmasına rağmen, taban suyu yüzeye çıktığı zaman heyelanın hareket kazandığını gösteriyor. Bu da taban suyunun etkisini gösteriyor" ifadelerini kullandı.

Kuraklığın küresel bir sorun olduğunu ve akarsuların havza boyutunda etkilendiğine değinen Doç. Dr. Uludağ, “Tunca ve Meriç nehirlerinin havzaları, Bulgaristan’ı da kapsayan geniş bir bölgeyi etkiler. Bulgaristan’daki kayak merkezlerinde yaşanan düşük kar yağışı ve azalmış yağış miktarı, akarsuların beslenmesini doğrudan etkilemiştir. Akarsular, yağmur, kar ve buzul sularıyla beslenir, ancak yer altı suları da önemli bir beslenme kaynağıdır” sözlerine değindi.

Bulgaristan’daki barajların tarımsal sulama ve içme suyu amaçlı kullanıldığını ve bu nedenle suyun sürekli tutulduğunu belirten Doç. Dr. Uludağ, “Bahar ve kış yağışlarının yetersiz kalması, yer altı kaynaklarından elde edilen suyun da sınırlı olmasına neden oldu. Bu durum, su seviyelerinin düşmesine ve akarsuların beslenmesinde azalmaya yol açıyor” sözlerini ekledi.

"YEREL VE KAMU KURUMLARININ ÇALIŞMA YAPMASI GEREK"

Nehirde yeşil yosunlar ve su mercimeklerinin yoğunlaşmasının sebebinin su içerisindeki azot ve fosfor miktarının fazlalaşması olduğunu ifade eden Doç Dr. Uludağ, "Nehirde evsel atıkların ve organik maddelerin çok fazla olması ötrofikasyonu arttırıyor. Yerel ve kamu kurumlarının insan kaynaklı bu çöpleri sağlıklı bir şekilde bertaraf etmesi ve düzenli olarak toplaması gerekir" dedi. Fahrettin Baydar

Fahrettin Baydar