D. Akdeniz'de sorun diplomasiyle çözülmeli
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sismik araştırmalarından dolayı Yunanistan ile yaşanan gerginliği, Edirne'de Tümen Komutanlığı yapan ve daha sonra da Edirne'ye yerleşen Emekli Tümgeneral Ali İhsan Gürcihan GÜNDEM'e değerlendirdi. Konunun istismar edilmeden '˜Ortak bir siyasi zemin' kurularak çözüme kavuşturulması gerektiğini söyleyen Gürcihan, 'Amaç caydırıcı bir güçle önce diplomatik çözüm. Maharet, önce Mısır'la iletişim ve işbirliği. Eş zamanlı olarak İsrail, Lübnan ve Suriye'nin yanımıza çekilmesi ile bölgede dengeleri yeniden kurabilir ve Yunanistan'ı bu konuda yalnızlaştırabiliriz' dedi.
Türkiye ile Yunanistan arasında son dönemde giderek artan Doğu Akdeniz gerginliği hala devam ediyor. Son olarak Yunanistan ile Kıbrıs Cumhuriyeti dışişleri bakanları, Doğu Akdeniz'deki gerginlik konusunda Türkiye'ye daha sert bir tutum takınması yönünde Avrupa Birliği'ne çağrıda bulunmasının ardından, yaşanan gelişmeleri Emekli Tümgeneral Ali İhsan Gürcihan, GÜNDEM'e değerlendirdi.
GERGİNLİĞE YÖNELİK GENEL ANLAMDA NE SÖYLENEBİLİR?
Doğu
Akdeniz'de yaşanan gerginlik açısından öncelikle ifade edeyim ki, bu konu ülkemizin
sadece bugününü değil, geleceğini de ilgilendiren beka sorunu diyebileceğimiz,
partiler ve siyaset üstü milli bir konudur. Ne iktidarı, ne muhalefeti bu
konuyu günlük çıkarları uğruna istismar etmemelidir. Daha da ötesi, sorunu dayanışma
içerisinde göğüsleyecek '˜Ortak bir siyasi zemin' kurulmalı, kişisel irade ve
kararlar yerine, halkın iradesini gerek iç gerekse dış kamuoyuna yansıtacak
şekilde Meclis varlığını ortaya koymalıdır.
BU KONUDA BİR AKSAKLIK MI VAR?
Aksaklık
olarak ifade etmem, biraz önce belirttiğim siyaset üstü yaklaşıma uygun olmayan
bir eleştiri olabilir. Ancak şunu söyleyebilirim, özellikle Meclis süzgecinden
geçerek alınan kararlar, dış politikada daha geçerli, daha ciddiye alınır ve
milli iradeyi arkasına alan siyasi liderlerin elini de çok daha güçlendiren milli
kararlar haline gelir.
YUNANİSTAN'LA İLGİLİ NE SÖYLERSİNİZ?
Aslında
Yunanistan ile bizim hesabımız, emperyalist güçler tarafından maşa olarak
gönderildikleri Anadolu'dan ve Trakya'dan püskürtüldükleri ve İzmir'den
kayıklarla geri kaçtıkları 1922 yılında bitmiştir. Bitmiştir ama ne yazık ki, komşumuz
Yunanistan en ufak bir sorunda Batı ülkelerini yanına alarak sorunu büyütmeye
ve kendi çıkarına konuyu istismara çalışmaktadır. Ama unutmaktadır ki, Batı
onun yanında bir tavır alıyor gözükse de, iş sahaya, gerçeğe döküldüğünde her
seferinde bizimle yalnız başına karşı karşıya kalmaktadır. Şimdi de benzeri bir
durum var ama bunu halen görmemektedir. Bu gerçeği dile getirenler
dışlanmaktadır. Son olarak, Türkiye ilişkilerindeki yanlışı dile getiren 'Milli
Savunma' danışmanı da istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Doğu Akdeniz'de muhtemel
petrol - doğal gaz kaynakları yüzünden, 'Kıta Sahanlığı, Münhasır Ekonomik
Alanlar' konusunda uluslararası hukukta yeri olmayacak ve gerçekleştirmesi
mümkün olmayacak uygulamalar peşinde koşan Yunanistan ile karşı karşıyayız. Mısır'la
ilişkilerimizin bozuk olmasından istifade ile ve özellikle Fransa'yı da
arkasına alarak bizi bölgede saf dışı bırakmaya çalışmaktadır. Peşinen ifade
edeyim bu konu Fransa'nın da Yunanistan'ın da boyunu aşacak, haksız oldukları
bir konudur. Bilindiği gibi, Yunanistan ve Mısır ikili bir anlaşma ile bizi yok
sayarak Doğu Akdeniz'i parsellemeye kalktılar. Kabul edilmesi mümkün olmayan bu
haksız ve hukuksuz son durum karşısında, 'Navtex' bildirimi ile bölgede arama
faaliyetine başlayacağımızı ilan edip, Oruç Reis araştırma gemimizi ve de
beraberinde donanmamızı bölgede görevlendirdik. Orta Doğu konusunda yapmış olduğumuz hataların etkisini şu an
bir kenara koyarsak, haklı olarak Doğu Akdeniz'de başlattığımız bu faaliyet ve
durumdan, artık geri adım atmak mümkün değildir. Dışişleri ve askerimizin bu
meselede sonuç alınıncaya kadar kararlı davranacağına inanıyoruz. Hele bir de
verimli ve tartışmasız uygun yerde bir rezerv tespit edersek ki, bu ihtimal
oldukça yüksektir, o zaman elimizin daha da güçlenmesi mümkündür.
YUNANİSTAN'IN SONUÇ
ALAMAYACAĞINI İDDİA EDİYORSUNUZ?
Bizim Yunanistan ile Ege'de ve Doğu Akdeniz'deki
köklü sorunlarımızın tam anlamı ile ne siyaseten ne de güç kullanarak çözülmesi
mümkün değildir. Her iki ülke de bu gerçeğin farkında olarak bir orta yol
bulmak ve sakin bir siyaset yürütmek zorundadır. Aynı coğrafyayı paylaşan iki ülkenin,
birilerinin desteğine kanıp bir hata yapması, zarardan başka bir şey değildir. Yunanistan
hata edip bize bir şekilde zarar verdiği takdirde, dakikalar içerisinde doğacak
sonuçlara katlanmak zorundadır. Sonuçta kendisi misli ile kayba uğradığı gibi
arkasında kim olursa olsun artık bu coğrafyada rahat yaşaması da mümkün
değildir. Bunu elbette kendileri de değerlendirip krizi komşuluğumuza zarar
vermeyecek şekilde yöneteceklerine inanıyorum. Bu nedenle bence Yunanistan'ın
tavrından ziyade sorumsuzca davranan Fransa'nın tavrı daha dikkatlice ele
alınmalı ve ilişkilerimiz gözden geçirilmelidir. Fransa'nın Güney Kıbrıs'ta
deniz - hava üssü kurması, savaş gemisi ve savaş uçağı konuşlandırması,1960
Zürih - Londra Garanti ve İttifak anlaşmalarına aykırıdır. Hem Türkiye ve hem
de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, BM-AB ve NATO nezdinde tepki göstererek en
azından tarihe not düşülmelidir.
YUNANİSTAN'LA İLİŞKİLERİMİZ
NASIL DÜZELİR?
Yunanistan'la aynı coğrafyayı paylaşıyoruz,
komşuyuz ve komşu kalmak zorundayız. Çıkış yolu ve kazançlı diplomasi
karşılıklı iyi komşuluk ilişkisi geliştirmektir. ABD ve AB'ye güvenerek ya da
emperyalist siyasete araç olarak iş yapmak büyük hatadır ve geçmişte bu tür
hataların bedelini de ödemiştir. Ege'de ve Akdeniz'de huzurla yaşamanın tek
yolu iyi komşuluk ilişkileri ile tesis edilmeye mahkumdur.
BU SORUNDA NATO'NUN TAVRI
NEDİR?
NATO'nun sorunun
çözümünde ciddi bir katkı yapabileceğini düşünmüyorum. NATO'ya değil kendi
gücümüze güvenmeliyiz. Bazıları NATO'dan çıkmaktan bahsediyor, bu da elbette
yanlış olur. Esas maharet kuyruğumuzu dik tutarak NATO'yu taraf konumuna
sokmamalıyız ki; o da zaten böyle bir şeye yanaşmıyor. Taraf olmak yerine, zor da
olsa tam anlamı ile krizin bir parçası haline getirebilirsek sorun uzun vadeye
taşınabilir.
BU
KRİZDE MISIR'IN TAVRI İÇİN NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Bakın Mısır, Yunanistan'la
imzaladığı MEB anlaşması dışında sorunun tarafı gibi sürekli bir tavır devam
ettirmemiştir. Mısır her zaman Türkiye ile bir rekabet içerisindedir ama Mısır'ın
bu noktaya gelişinde, bizim onu dışlamamız ve ikiyüzlü ABD'nin Doğu Akdeniz oyununda
Yunanistan ile birlikte Mısır'ı kullanmak istemesi yatmaktadır. Zor da olsa, Mısır'ı tarafımıza çekmek
için gayret göstermemiz gerekir. Diplomatların gayreti yanında, işadamları,
odalar, borsalar, yapabilecekleri bir şey bulmak zorunda. Olmaz deyip
geçmeyelim. Orta Doğu'da insanlar çabuk düşman olduğu gibi hiç umulmadık bir
noktadan çabuk da kazanılabilir.
SORUNUN ÇÖZÜLMESİ İÇİN NE
YAPILABİLİR?
Güçlüyüz ama elbette amaç caydırıcı bir güçle
önce diplomatik çözüm. Maharet, önce Mısır'la iletişim ve işbirliği. Eş zamanlı
olarak İsrail, Lübnan ve Suriye'nin yanımıza çekilmesi ile bölgede dengeleri yeniden
kurabilir ve Yunanistan'ı bu konuda yalnızlaştırabiliriz. Yunanistan'ın ve
Fransa'nın Batıdan beklediği desteği görememesi bizim işimizi kolaylaştıracak
bir durumdur. Suriye'de olduğu gibi, Libya ve Doğu Akdeniz'de de Rusya'yla
işbirliğini devam ettirerek, yanına Mısır, İsrail ve Lübnan'ı alarak, Doğu
Akdeniz'de siyasi mücadelede elimizi güçlendirmeliyiz diye düşünüyorum. Aslında
bunu söyleyince, açıkçası dolaylı bir şekilde Ortadoğu ve Suriye konusunda
yaptığımız hatalar ve nasıl yalnız kaldığımız da ortaya çıkıyor. Her ne ise
şimdi geleceğe bakma zamanı ve hükümet buna teşvik edilip çıkış yolları
bulunmalı.
SON OLARAK SÖYLEMEK
İSTEDİĞİNİZ BAŞKA BİR ŞEY VAR MI?
Ülkemiz geleceği adına, Doğu Akdeniz için
vereceğimiz bu mücadeleyi, günlük siyaset ötesinde tutarak ve günlük siyasete
alet edilmeyeceğine inanarak milletçe desteklememiz gerekir diye düşünüyorum ve
destekliyorum. Sorunun öncelikle diplomasi ile çözülmesini temenni ederek milletimize
ve ordumuza başarılar diliyorum. Emekli de olsa aynı sıkıntıları yaşamış bir
asker olarak görevdeki meslektaşlarıma ve ailelerine bu fırsat ile kişisel
olarak da şunu iletmek istiyorum. Aile ve özellikle çocuk hasreti ile Akdeniz,
Irak, Suriye, Libya ve diğer kriz bölgeleri ile ülkemizde canları pahasına
görev yapan karacı, denizci, havacı, polis, jandarma, sivil tüm ülke
sevdalılarına, bu çektikleri hasreti bilen biri olarak başarı ve selam diyorum.
Bu güzel söyleşi fırsatı için size çok teşekkür ederim.