ÇYDD'den Lozan açıklaması
24 Temmuz 1923 tarihinde, Türkiye'nin bugünkü sınırlarını çizen ve Ankara'nın Türkiye'nin meşru hükümeti olarak uluslararası alanda tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasının yıldönümü dolayısıyla Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Edirne Şubesi bir basın açıklaması yayınladı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Edirne Şubesi Türkiye'nin bugünkü sınırlarını çizen ve Ankara'nın Türkiye'nin meşru hükümeti olarak uluslararası alanda tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşmasının 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmasının yıldönümünde bir basın açıklaması yaptı. ÇYDD Edirne Şube Başkanı Hasan Tahsin Yılmaz tarafından okunan açıklamada; 'Her toplum, geçmişinden övünç sayfaları arama eğilimindedir. Ancak bilinmelidir ki kutsal tarih yoktur. İrdelenmesi, çözümsel bakışla elden geçirilmesi gereken yüzyıllar vardır Günümüzde artık, '˜fetihler', geçmişteki gibi kitlelere övünme kaynağı olamıyor. Yazık ki türlü çağlardan geçen insanlık, bir türlü '˜barış çağına' ulaşamadı! Bugün '˜barış' hâlâ uzak bir özlem olarak bilincimizde beklemede' ifadelerine yer verildi.
Yılmaz, Endüstri devrimini başlatan ve
kazanımlarıyla zenginleşen uluslar, kabaran iştahları yüzünden, dünyayı
paylaşmak için birbirlerinin boğazına sarıldıklarını belirterek 'Tarım toplumu
niteliğini ısrarla sürdüren Osmanlı imparatorluğu, 20'nci yüzyılda sömürge
arayışındaki Batılı devletlerin hedefindeki '˜moribond' niteliğinde yazgısını
bekler oldu. Zaten 18'nci Yüzyılın ortalarından başlayan, "Türkleri
Anadolu'dan atıp Asya Bozkırlarına sürme" planlarını yapanlar, kendi
güçlerini dengeleyemedikleri için topraklarımızın paylaşımını hep
ertelenmekteydiler. Ta ki 28 Temmuz 1914'e değin. Neredeyse iki yüz yıldan beri
yenilgi ve geri çekilmeden başka varlık gösteremeyen Osmanlı ordusu, genç komutanları
öncülüğünde canını dişine takarak, İtilaf Ordularını, Çanakkale'de, durdurmayı
başardı. Genç subayların yönetimindeki ordumuzun kazandığı Çanakkale Zaferi,
Mondros Ateşkes Anlaşması'nın imzalanmasını engellemeye yetmedi. Çünkü ülkeyi
yönetenlerde o irade ve direnç yoktu. Böylece başkent İstanbul da içinde olmak
üzere yurt işgalleri başladı. Bununla yetinmeyen işgalci devletler, Anadolu
bozkırındaki daracık bir alana sıkıştırılmış bir Türk Devleti bırakan Sevr
Anlaşması'yla umdukları sona ulaştıklarını düşündüler' dedi.
Türkiye Cumhuriyeti
Yirminci Yüzyılın En Büyük Kazanımıdır
Padişahlık 1'nci Dünya Savaşı'nı ağır bir
yenilgi saysa da, Türk Halkının bu durumu reddettiğini belirten H. Tahsin
Yılmaz şu görüşlere yer verdi: 'Mondros Silah Bırakışmasının dağıttığı ordu;
savaşların yiyip tükettiği insan ve ekonomik kaynak, halkın dişinden
tırnağından artırabildikleriyle yeniden ortaya konabildi. Halkımız, 19 Mayıs
1919 günü çılgınca bir serüvene atıldı: 4 yıl, 5 ay, 10 gün sonra Türkiye
Cumhuriyeti olarak tarih sahnesindeki onurlu yerini aldı. Yurt, işgallerden
temizlendi. Yaratılan özgüvenle Lozan Barış Antlaşması bağıtlandı, tüm ulusu
dalga dalda saran bir coşkuyla gelecek hedeflere odaklanıldı. Türkiye
Cumhuriyeti, 20'nci Yüzyılın en büyük kazanımıdır. Çünkü '˜Doğunun bütün mazlum
ulusları', bu utkudan kendilerine pay çıkardılar, umut ürettiler. Onun için
Mustafa Kemal Atatürk, (Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak
için kendinde kuvvet bulacaktır) diyerek bir övünme payı olarak tarihi
gösterebildi. Yüzünü çağdaşlığa yöneltmiş bir devlet ve coşkulu bir ulus
yaratıldı. Kitaplar, ulusu tanımlarken '˜tasada ve kıvançta birlik, ortak ülküde
buluşma, bir arada yaşama isteği' vurgusu yaparlar. Ulusların ortak sevinçleri,
ortak acıları olur. Ortak değerlerde buluşur; onları esirger, yüceltir ve
kıskançlıkla korurlar.'
Yılmaz; 'Ne acıdır ki günümüzün iktidarı,
tarihimizin sayfalarını alt üst etmede yoğun bir çaba içine girmekten kendini
alamıyor. '˜Tarihimizle yüzleşme' operasyonu, Cumhuriyetimizi ve kazanımlarını
karalama kampanyasına dönüştürebildi. Dünyanın tek çocuk bayramını; Ulusal
Egemenlik Ve Çocuk Bayramı'nı, çocuklarımıza yasaklamaktan çekinmedi.
Bayramlarda çelenkleri aynı anda sunmamızdan anlaşılmaz rahatsızlıklar başladı.
Gençlik ve Spor Bayramı'na, '˜soğuk' gerekçesiyle '˜soğuk' bakılıyor. 30 Ağustos,
'˜postal bayramı' diye hor görülüyor. Ulusun bir kesimi '˜Çanakkale Zaferi'
kutlarken, resmi törenlerde '˜Çanakkale Şehitleri Anması' diye kafalar
karıştırılıyor. Emperyalizme başkaldıran Ulusal Kurtuluş Savaşımızı,
birbirimize karşı savunma durumuna düşürüldük. '˜Vatan bir bütündür,
parçalanamaz' diyen Erzurum Kongresi'nin anlamını yeniden anlatmak zorunda olmamalıyız.
Türkiye Cumhuriyeti, '˜bu toprakların meşru sahibidir' diyen Lozan Barış
Antlaşması'nı tartışmaya açarak inkâr edilmeye çalışılmasının bir anlamı var
mı? Yaratılan bu iklim yüzünden işgaller görmüş bir kentin belediye başkanı (30
Ağustos herkesi ilgilendirmiyor) diyebiliyor. Bursa Belediye başkanına anımsatalım;
30 Ağustoslar olmasaydı, '˜Bursa'nın ufak tefek taşları' türküsünü, belediye
törenlerinde söyletebilecek miydin? Bütün çarpıtmalara, karalamalara karşın
Cumhuriyetin aydınlık yüzü, halkın uyanık bilinci geleceğimizin güvencesidir'
ifadelerine yer verdi.
ÇYDD Edirne Şubesinde yapılan açıklamaya,
Cumhuriyet Kadınları Derneği Edirne Şube Başkanı Mine Hepgüllü, Emekli-Sen
Edirne Şube Başkanı Sait Dayıoğlu ve yönetim kurulu üyeleri ve
Çömlekakpınarlılar Eğitim Kültür Dayanışma Derneği Başkanı Mustafa Şentürk de
katılarak destek verdi.