Çidem'den sulak alan uyarısı: 'Marmara Denizi kaybettik'
Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü'nde Trakya bölgesindeki en önemli 2 sulak alan olan Dupnisa Mağarası ve İğneada Longoz Ormanları'nın önemini vurguladı. Çidem, Türkiye'de 50 yılda kuruyan sulak alanlardaki su kütlesi miktarının 1,3 milyar hektar olduğunu açıklarken 'Yani 24 Eğirdir Gölü veya 3 Van Gölü ya da Marmara Denizi kadar alanı kaybettik. Artık daha fazla sulak alan kaybetmeyelim' dedi.
Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal Çidem, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü'nde Trakya bölgesindeki en önemli 2 sulak alan olan Dupnisa Mağarası ve İğneada Longoz Ormanları'nın önemine dikkat çekti. Çidem, Asya ve Avrupa kıtalarının en büyük, dünyanın ise 3'üncü büyük longozu olan İğneada Longoz Ormanları'nın Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi kapsamında olmadığını hatırlattı.
Dupnisa Mağarası'nın ise sit alanı ilan edilmesine rağmen,
alan seçiminde sit olarak sadece mağaranın çıkış kısmının alındığını açıklayan
Çidem; sit alanının yeniden değerlendirilerek
mağara sistemini koruyacak şekilde yeniden belirlenmesi gerektiğini söyledi.
Suyun önemini sık sık hatırlatan Çidem, Türkiye'de 50 yılda kuruyan sulak alanlardaki
su kütlesi miktarının Marmara Denizi kadar olduğunu belirtti.
'LONGOZLAR RAMSAR KAPSAMINDA DEĞİL'
Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi'nin (RAMSAR) 2 Şubat
1971 tarihinde imzaya açıldığını söyleyen Çidem; 'Ülkemiz, 17 Mayıs 1994
tarihinde imzaladı. 1994 yılında sözleşme kapsamına alınan ilk alan Mersin
Göksu Deltası, son alan ise 2013 yılında Bitlis'teki Nemrut Kalderası'dır. İlimiz sınırlarında önemli 2 sulak alan var. Dupnisa Mağarası
ve İğneada Longoz (Su Basar) Ormanları. Asya ve Avrupa'nın en büyük, dünyanın
3'üncü büyük longozu Ramsar kapsamında değil' ifadelerini kullandı.
TERMİK SANTRAL PROJESİNİ HATIRLATTI
Çidem,
İğneada Longoz Ormanları'nın Ramsar kapsamına alınma çalışmalarını yakından
takip ettiklerini belirtirken; 'Ülkemizdeki uluslararası öneme sahip 135
alandan biri olan longoz ormanlarının, Ramsar alanı ilan edilmesi için 24
Temmuz 2012'de sürecin başlatılmasına karar veriliyor. Buraya kadar her şey çok
iyi gidiyor. 18-19 Ekim 2012'de sulak alan koruma bölgeleri 1/25 binlik
haritaya işleniyor. Ancak bölgede bu çalışmayı yapanlar nedense bir anda İğneada
merkezi de sulak alan bölgesinde kaldığını fark ediyorlar. Çok ilginç bir
açıklamaydı. Ancak 2 hafta sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan bir duyuru.
31 Ekim 2012 tarihinde saat 13.00'te İğneada Beğendik Köyü köy kahvesinde
Halkın Katılımı Toplantısı. Ne toplantısı? 2.665,6 MWt kurulu gücünde Trakya
Entegre Termik Santral projesi. Neyse ki bu proje de diğerleri gibi halkın
karşı duruşu ile STK'ların bilim ve hukuk insanlarıyla birlikte yürüttükleri
yaşamı savunma mücadelesi sonunda iptal edildi' dedi.
'TURİZM VE BALIKÇILIĞI BİTİRECEKLERDİ'
İğneada
beldesine ilk gelen tehdidin termik santral projesi olmadığını söyleyen Çidem; 'Çimento
ve kömür limanı projeleri de geldi. Tüm bunlar bölgenin tek geçim kaynağı
turizm ve balıkçılığı bitirecek projelerdi. Şimdilik bunlar da iptal edildi. İğneada'nın
sadece longoz ormanları açısından önemi bir yana, Türkiye balıkçığının yüzde
75'i Karadeniz'de yapılıyor. Yaklaşık yüzde 5 ise Kırklareli kıyılarında.
Burada balığın üreme ve yaşama nedenlerinden biri de buradaki deniz çayırları.
Istranca Ekolojik Yaşam Derneği'nin yürütücüsü olduğu AB projesinde de gördük
ki İğneada bu açıdan da çok çok önemli' sözlerine yer verdi.
'SİT ALANI YENİDEN BELİRLENMELİ'
Çidem,
diğer önemli sulak alanın ise Dupnisa Mağarası olduğunu vurgularken; '2012-2013
yıllarında mağara üzerine mermer ocağı açılmak istenmişti. Bilim insanlarınca
hazırlanan rapor sonucu mağara yıkılmaktan, içindeki onbinlerce yarasa da yok
olmaktan kurtulmuştu. Dupnisa Mağarası ikinci derece sit alanı kapsamındadır.
Uzunluğu 2 bin 720 metre. Ama sit alanı olarak ilan edilen bölge 400 metre.
Sadece mağaranın çıkış kısmı alanıdır. Bu alan seçimi, mağara sistemi tamamen
söz konusu olduğunda, doğru görünmemektedir. Bu bağlamda sit alanının yeniden
değerlendirilerek mağara sistemini koruyacak şekilde yeniden belirlenmesi
gerekmektedir' dedi.
'DOĞAL VARLIK YOK OLACAK'
Yarasaların
yaşadığı ve kış uykusuna yattıkları yerin mağara olduğuna dikkat çeken Çidem; 'Ama
yaşamlarını sürdürebilmek için beslendikleri alan mağara ve çevresidir. Mağara
bölgesinde gündeme gelen yapılaşmayla ilgili olarak konunun uzmanı bilim
insanlarınca yapılan çalışma ve raporlar ilgili kurumlara iletilerek bu
alandaki yapılaşmanın bölgedeki eko sistemi telafisi mümkün olmayacak şekilde
bozacaktır deniliyor. Sonuç olarak bilimsel raporda, '˜Bölgenin yapılaşmaya
açılması Dupnisa Mağara sistemini ve onunla bütün olan çevresini ve bu alanda
bulunan fauna ve flora elemanları için son derece sakıncalıdır ve geri dönüşü
mümkün olmayan habitat bozunumlarına ve tür kayıplarına neden olacağı
aşikardır.' deniliyor. Bilimin çalışmasını ve uyarılarını dikkate almazsak, bir
önemli doğal varlık daha yok olacaktır' ifadelerine yer verdi.
'MARMARA DENİZİ KADAR ALANI KAYBETTİK'
Çidem, Türkiye'de
50 yılda kuruyan sulak alanlardaki su kütlesi miktarının 1,3 milyar hektar
olduğunu açıklarken; 'Yani 24 Eğirdir Gölü veya 3 Van Gölü ya da Marmara Denizi
kadar alanı kaybettik. Artık daha fazla sulak alan kaybetmeyelim. Kaybetmemek
için de bilime inanıp, fakatsız, amasız, ancaksız, kayıtsız şartsız korumak
zorundayız. Korumak için yasalarımız ve kanunlarımız yeterli, yeter ki etkin bir
şekilde uygulansın. Su, bulunduğu havzaya ve oradaki canlılara aittir, doğal
bir varlıktır. Su, tüm canlılar için yaşamın temel koşuludur. 2 Şubat kutlama
değil, kaybettiğimiz sulak alanlardan ders alma, kalanlar için ise '˜nasıl
kurtarırız' diye hesap yapma günüdür' diye konuştu.