Ayrık otu olmaktan korkmayın!
Trakya Üniversitesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen '˜Marka Olmak' konferansı ve '˜Ekonomi Nereye Gidiyor?' paneline konuşmacı olarak katılan kadın ekonomistler, 2019 yılı ekonomisi ile ilgili konuştular. Prof. Dr. Nuriye Zeynep Ökten, Türkiye'nin 2001 krizinin ardından üretmeyi unuttuğunu belirterek 'Yaratılan her sahte refah, sonunda çöker. Şu anda 2018-2019 döneminin kişi başına düşen milli geliri, 2005 yılına gerilemiş' dedi. Doç. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran ise Türkiye'nin 2019 yılını zor geçireceğini ve işsizliğin daha da artacağını açıkladı. Programcı ve Yazar Aslı Şafak ise kadınlara seslenerek 'Ayrık otu olmaktan korkmayın. Bütün markalar ayrık otudur. Önceki kendinizi inşa etmeli ve marka olmalısınız' dedi.
Trakya Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Meslek Yüksek Okulu Bankacılık Bölümü ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü'nün işbirliğinde düzenlenen '˜Marka Olmak' konferansı ve '˜Ekonomi Nereye Gidiyor?' paneli gerçekleştirildi. Balkan Kongre Merkezi'nde düzenlenen etkinliklere Okan Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuriye Zeynep Ökten, İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü İktisat Teorisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran, Kırklareli Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Dr. Öğretim Üyesi Hatime Kamilçelebi, gazeteci, tv programcısı ve yazar Aslı Şafak ve haber sunucusu Buse Biçer konuşmacı olarak katıldılar.
Programın
açılış konuşmasını gerçekleştiren İktisat Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ebru Zümrüt
Boyacıoğlu, konferansa konuşmacı olarak katılan ekonomistlere ve katılımcılara
teşekkür etti. Boyacıoğlu'nun konuşmasının ardından programda bir konuşma da
Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu yaptı. Tabakoğlu, konuşmasında kadın ve ekonomi denildiği
zaman kadınların ev ekonomisi konusunda uzman olduğunu söyleyerek; 'Pek çok
evin ekonomisini onlar götürüyorlar. Biraz ayrıntıya düşkünler. Günümüzün
ortamında da ayrıntıya hâkim olan kazanıyor. Geleceğe yönelik sezgileri de
güçlü. Şimdi ona da çok ihtiyaç var' ifadelerine yer verdi. Tabakoğlu, tüm
katılımcılara teşekkür etti.
Tabakoğlu'nun konuşmasının ardından
'˜Marka Olmak' konferansında katılımcılara seslenen Aslı Şafak, öğrencilere
mesleki deneyimlerini aktardı. Türkiye'de pek çok kişinin markalaşmanın önemini
vurguladığını, fakat hiç kimsenin iyi bir marka olmak için çabalamadığını
belirten Şafak; 'Hiçbir şey yapmıyoruz. Ama oturum ahkâm kesiyoruz. Kendinizi
değiştirmelisiniz. Aynaya bakıp hayran olduğunuz kişi haline getirmelisiniz.
Kendinizi marka yapmalısınız. Önce sen kendini marka yapmalı, sonra serzenişte
bulunmalısın. Bir dil öğren, sabah spor yap, alman gereken bilgileri
alabileceğin bir ortam yarat. Bir marka olabilirsiniz ama sürdürülebilir olmak
için devreye sürdürülebilir itibar giriyor. İtibarlı olmak, randevunuza
vaktinde gitmek, yalancı olmamak, bilgili olmaya heves etmek ve o yola girmekle
başlar. Ondan sonrası sabırla gelecektir' dedi.
'Bütün markalar ayrık otudur'
Marka
olan isimlerin hayatlarına bakıldığını birçok ismin en alt işten başlayarak
markalaştığına dikkat çeken Şafak; 'Ayrık otu olmaktan korkmayın. Bütün
markalar ayrık otudur. Önceki kendinizi inşa etmeli ve marka olmalısınız. Ben,
kişilerin marka olmasına inanan ve bunun da itibarlı olmaktan geçerek başlaması
gerektiğine inanıyorum. Ya bir yerden başlayacaksınız ya da şikâyet
etmeyeceksiniz. Memleketin her yerinde dırdır ağaçları var. Şikâyet
ettiklerimiz, bizim yansımalarımızdır. Hepimiz rantçıyız; sadece rantımız,
bulunduğumuz konumla doğru orantılıdır. Rantçılığa hayır demeye, itibarlı
olmaya sadece kırmızı ışıkta geçmeyerek başlayabiliriz. Neyi örnek aldığımıza
bir bakalım' sözlerine yer verdi.
'En önemli nokta vatandaşlık bilinci'
İnsanların,
kendi markaları yaratması için para gerekmediğini söyleyen Şafak; 'Siz, kendi
hayatınızdan sorumlusunuz. Bu ülkenin eğitim sisteminden sorumlu değilsiniz.
Onu, oy verdikleriniz düşünsün. Ama siz önce kendinizi yaratın. Bu yaratım
sürecinin en önemli noktası vatandaşlık bilincidir. Hesabını soracaksın.
Bireyin gücünün önemini kavrayacaksın. İnsan olmanın gereği budur. Tam
teşekküllü marka, vatandaşlık bilinciyle olur. En son nokta budur. Yerini
bileceksin, senin yerini bilmeyenlere de yerini bildireceksin. İnsan olmak,
hepimizin eşit olduğunu kabul etmek, kimseyi küçümsememek, korkmamak ve bunlara
dikkat etmek önemlidir. Topluma inanmak önemlidir ama birey olarak
başlayacağız. Bu zamanın ruhu, bireyin ruhudur. Bireysellik; vatandaş olma
bilinci, itibar, kendi markanı yaratmadır' dedi.
'Kendi kararlarımıza sahip çıkacağız'
Marka olabilmenin
son maddesinin ise insanların yaptığı her şeyin sorumluluğunu alabilmesi
olduğunu belirten Şafak; 'Kötü bir şey yapabilir, kabul edeceğiz. Girişimlerde
bulunup her seferinde batabiliriz. Bize ait değilmiş gibi yapmayacağız. Suçlu
aramayacağız. Kendi kararlarımıza sahip çıkacağız ve kendi markamızı inşa
edeceğiz' ifadelerine yer verdi. Şafak, konuşmasının sonunda Prof. Dr. Sadi
Uzunoğlu sahneye davet etti. Uzunoğlu, katılımcılara yaptığı konuşmada fark
yaratabilmek için yeni bir adım atmaları konusunda tavsiyelerde bulundu.
'Kendi kendimize üretmeyi unuttuk'
'˜Marka
Olmak' konferansının ardından programda '˜Ekonomi Nereye Gidiyor?' paneli
gerçekleştirildi. Buse Biçer'in moderatörlüğünde gerçekleşen panelin açılış
konuşmasını Prof. Dr. Nuriye Zeynep Ökten yaptı. Ökten, Türkiye'nin 2001
yılında en büyük finansal krizini yaşadığını söyleyerek; '2001'deki kriz bir
bankacılık kriziydi ve yaşadığımız krizle birlikte toparlanmak için yeni bir hikâyeye
ihtiyacımız vardı. 2001'de bankacılık sektörünü deforme ederek, çok kültürlü
bankacılık sektörüne adım attık. Yeni bir hikâye ile enflasyonu düşürerek,
büyük bütçe açıklarını bir tarafa bırakarak yeni bir modele doğru hareket
ettik. Enflasyon, faizler düştü. Ama bu sırada kendi kendimize üretmeyi
unuttuk. Yollar, inşaatlar yaptık ve kendi kendimizden vazgeçtik. Sonra da
gördük ki bütçe açığı bitmiş ama sıra cari açığa geldi. Üretmek yerine
tükettik, ithalatı tercih ettik. Dünyanın en büyük cari açığını veren
ülkelerden biri haline geldik. Ama mutluyuz. O kadar mutluyuz ki aynı ekonomi
devam etsin diye aynı partiye oy vermeye devam ettik. Çünkü yaratılan refah
hoşumuza gitti. Yaratılan her sahte refah, sonunda çöker. Şu anda 2018-2019
döneminin kişi başına düşen milli geliri, 2005 yılına gerilemiş' dedi.
'İş yerleri kapanacak, işsizlik artacak'
Ökten,
Türkiye'nin üretmediği şeyi tüketmekten vazgeçmesi gerektiğini belirterek;
'Çünkü her defasında fakirleşiyoruz. Bir şeyleri üretmeyi öğrenmemiz lazım. Bizim
toplumumuzda bir kadercilik var. Ekonomide riski hesaplayabilirsiniz. Ama
belirsizliği öngörülemez. Belirsizlik olduğu anda şoka giriyoruz. Bu şokları en
çok yaşayan, daha çok kaderciliğe inanan, dinsel duyguları ağır basan
toplumlardır. Kaderi değiştirebiliriz, buna inanmamız lazım. Bu süre içinde
yaşadığımız her şeyin suçunu, başkasına atıyoruz. Şu andaki ekonomi durumu iç
açıcı değil. 2019'u zor geçireceğiz. 2020'ye yüzde 2 büyüme diyoruz. Yüzde 2
büyümenin anlamı; negatif büyümedir. Demek ki iş yerleri kapanacak, işsizlik
artacak. Türkiye'nin ciddi oranda nüfusu var. Şu anda işsizlik yüzde 15'lere,
genç işsizlik yüzde 25'lere dayanmış. Gelecek sene yüzde 2 yetmez. İşsizlik
daha da artacak. Sene sonunda minimum yüzde 17 olacak. Gelecek sene daha da artacak.
Önümüzde ciddi problemler var. Yapabileceğimiz ne varsa yapmak zorundayız'
sözlerine yer verdi.
'En temel problem yapısallardır'
Ökten'in
konuşmasının ardından panelde açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Zahide Ayyıldız
Onaran, politika, toplumu oluşturan insanlar ve ülkenin yapısallarının önemini
vurgulayarak; 'Her şeyden önce bizim yapısallarımız nerede? Herkes yeterli
seviyede eğitim alabiliyor mu? Yeterli derecede sağlık hizmetinden
yararlanabiliyor mu? Gelecekle ilgili kaygılarını gerçekten tamamlayabildi mi?
Tüm bunların toplamında kendilerine düşen görevleri biliyorlar mı? Dünya
liderlerini bir tarafa bırakalım ve önce yapısallarımızı, bir ülkenin gerekli
olduğu şekilde, en baştan en sona kadar sağlanmasını isteyelim. Buna göre
politikalar üretilmesi için talepte bulunalım. Türkiye'nin en büyük temel
problemlerinden bir tanesi yapısallarıdır' dedi.
'Ülkemizde tarım bitti'
Türkiye'nin
2017 ve 2018 yıllarında yüksek miktarda '˜beyaz fil' harcaması yaptığını
açıklayan Onaran; 'Beyaz fil harcaması, devletin kendisine gelir sağlamayacak,
gelir sağlayacaksa da harcadığından çok daha az gelir sağlayacak yatırımlar
yapmasıdır. Bu harcamaları yapısallarımıza harcasak, o maliyete katlansak,
üretimimize harcasak. Kendi ülkesini doyurmayan insan, hangi politikaları
geçirirse geçirsin kendi üretimini sağlayamayan toplum bir noktadan sonra daha
kötüye gider. Bizim ülkemizde tarım bitti. Soğanı, patatesi ithal ediyoruz. Artık
pamuk üretmiyoruz. Toplum olarak kendimizi beslemiyoruz. Bunlar da enflasyon
olarak yansıyor. Toplumdaki hoşnutsuzluk endeksine dikkat etmek gerekiyor.
Politikaların ne kadar fedakarlığa razı olduğuna, enflasyon ile işsizlik
arasında nasıl kombinasyon yapmamız gerektiğine dikkat etmemiz gerekir. Biz
önce bu ülkede yaşayan insanlar olarak bu sorunların, sadece bir sistemin, bir
hükümetin sorunu mu, yoksa bizlerin farkındasızlığının bir sonucu mu olduğuna
bakmalıyız' ifadelerine yer verdi.
'Harcamalarımızı kısmamız gerekir'
Onaran,
Türkiye'nin kötü durumda ve krizde olduğunu söyleyerek; 'Harcamalarımızı
kısmamız gerekir. Telefonlarımızdan, tüketim alışkanlıklarımızdan
vazgeçmiyoruz. Gelirimiz düşse bile '˜takoz etkisi' denilen teori burada
işliyor. Sadece karşı taraftan değil; kendimiz de bir şeyler yapmalıyız. Para
politikası orta vadeli olmalı ama para politikasının bir duruşu olmalıdır.
Çünkü Merkez Bankası, bağımsızlık kriteri içinde yapacağı en büyük hedef,
enflasyon oranını indirmektir. Merkez Bankası'nın verdiği kararlarda duruşu
kesin, çelişkisiz, amacına uygun, uygulanabilir, uygulamada gecikme yaşamaması
önemlidir. Yaşadığı zaman, enflasyon ile işsizlik arasında çok ciddi problemler
yaşar. Biz, bu toplumu oluşturan ve bu politikaların aslında bizim üstümüzden
uygulandığını fark ederek, politikalarımızın neler olduğunu iyice öğrenmemiz
gerekir' dedi. Panel, Dr. Öğretim Üyesi Hatime Kamilçelebi'nin sunumunun
ardından sona erdi. Panele, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan
Tabakoğlu, Uygulamalı Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Sadi
Uzunoğlu, akademisyenler ve öğrenciler yer aldılar.