Suriyelilerin '˜Hudut'u gösterildi

Edirneli yönetmen Batuhan Kurt ile görüntü yönetmeni ve fotoğraf sanatçısı Barbaros Kıskaç tarafından 2015 yılında Suriyeli mültecilerin Edirne'deki eylemlerini konu alan 'Hudut' adlı belgesel film Edirne'de ilk kez gösterildi. Etkinlikte Kıskaç'ın fotoğraf sergisinin de açılışı gerçekleştirilirken etkinliklerin ardından açıklamalarda bulunan Kurt 'Sınır, bizim gördüğümüz şekilde basit bir kavram değilmiş. Sınır ya savaştığın ve bir bombanın altında kalacağın bir bölgeyi ya da hayal ettiğin bir dünyanın ötesini temsil ediyor' dedi.

TAKİP ET

Edirneli yönetmen Batuhan Kurt, yönetmenlik koltuğunda oturduğu, görüntü yönetmenliğini ise aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Barbaros Kıskaç'ın yaptığı '˜Hudut' belgeselinin Edirne'deki ilk gösterimi gerçekleştirildi. Suriyeli mültecilerin Edirne'den Yunanistan'a geçmek amacıyla sosyal medyada organize olarak gerçekleştirdikleri eylemleri konu alan belgeselin gösteriminin ardından etkinlikte Kıskaç'ın fotoğraf sergisinin de açılışı yapıldı.

Trakya Üniversitesi Balkan Yerleşkesi Türkan Sabancı Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinliğe çok sayıda sanatsever katılım gösterdi. Hudut belgeselinin gösterimi öncesi etkinlikte sanatseverlere hitap eden genç yönetmenler, Hudut belgeseli ve fotoğraf sergisi ile ilgili bilgiler paylaştılar. Etkinlikte açılış konuşmasını gerçekleştiren Yönetmen Batuhan Kurt, Hudut belgeselinin 2015 yılı Eylül ayında çekildiğini belirterek; 'Yüzlerce mültecinin sosyal medya üzerinden örgütlenip Edirne'ye yürümesi üzerine her belgeselci gibi refleks olarak olayın içine atıldık ve yaklaşık 7 gün boyunca çekimlerimizi gerçekleştirdik. Mültecilerle yakın temas kurduk. Göç, çok büyük bir travma. Biz, bu genel tablonun çok küçük bir parçasına değindik. Göç gerçeğini en yalın haliyle paylaşmaya, tarihe bir not düşmeye ve belge bırakmaya çalıştık' ifadelerine yer verdi.

Kurt, Hudut belgeselinin ulusal ve uluslararası boyutta yaklaşık 25 festivalde gösterildiğini ve çok önemli ödüller kazandığını açıklayarak; 'Bu gösterimimiz, ilk Edirne gösterimimiz oldu. O yüzden bizim için çok büyük bir önem taşıyor. Bu akşam, Barbaros'un görsel dünyasının somut yansıması ile buluşmak için buradayız. Barbaros, Hudut belgeselinin görüntü yönetmeni, '˜Son Oda' sergisinin de fotoğraf sanatçısıdır' dedi.

'Çok derin hikâyeler duyduk'

Kurt'un konuşmasının ardından katılımcılara hitap eden Görüntü Yönetmeni ve Fotoğraf Sanatçısı Barbaros Kıskaç ise Hudut belgeselinin kurgu ve hazırlık aşamasının 1 yıl sürdüğünü söyleyerek; 'Uzun bir çalışma sonucunda çok güzel etkilerle karşı karşıya kaldık. Belgesel anlayışımızın derinine inmeye başladığımızda hüznün ve anlatımın kuvvetliliği, bizi gerçekten derinden etkiledi. Çünkü çok farklı insanlarla tanıştık ve çok derin hikâyeler duyduk. Normal bir insanın belki de kaldıramayacağı kadar zor ve derin hikâyelerdi. Bu hikâyeler bizi, ekip olarak derinden etkilemişti. Ardından ekibimle, bunun fotoğraf projesini yapabileceğimizi görüştüm. Güzel bir fotoğraf projesi yaptık. Yaklaşık 2 buçuk ay çalıştığımız fotoğraf projesinde 15 tane görseli bir araya koyduk. İnsanlar ne kadar hissederse, sevdiğini anlarsa o kadar insandır. Yaptığımız bu fotoğraf projesinde belki de o insanların düşüncesine ve inançlarına o kadar yaklaşmaya çalıştık' sözlerine yer verdi.

Bir mülteci başarmış

Açılış konuşmalarının ardından Hudut belgeselinin gösterimi gerçekleştirilirken; 32 dakikalık göç temalı belgesel gösteriminin ardından Kurt ve Kıskaç, katılımcıların sorularını yanıtladılar. Katılımcıların belgeselde yer alan isimlerden Avrupa'ya geçiş yapan olup olmadığını sorması üzerine cevap veren Kıskaç; 'Yaklaşık bir hafta boyunca onlarla yaşadık ve bize yardım eden Muhsin adlı bir arkadaşımız vardı. Bize; '˜2 buçuk ay bizden haber alamazsanız öldüğümüzü düşünün' dediler. Bir gün Edirne'den İzmir'e yola çıkarken Muhsin'den bana bir mesaj geldi. Kendisinin Türkiye tarafından ülkesine yollandığını ve tekrar İzmir tarafından Yunanistan'a geçmek istediğini söyledi. İzmir'de kendisiyle görüştüm, kaldıkları yerlere gittim. Ekstradan onlardan da röportaj almıştım. 2 gün sonra Çeşme'den Yunanistan'a kaçtı. Aradan bir hafta sonra Almanya'ya yerleşebildi. Şu anda Almanya'da yaşıyor. Aralarından sadece biri bunu başarabildi' dedi.

'Travmatik bir sergi'

Soru ve cevap bölümünün ardından etkinlikte Kıskaç'ın 15 fotoğrafından oluşan fotoğraf sergisinin açılışı gerçekleştirildi. Sergi açılışında Kıskaç ve Kurt, fotoğraf sergisi ve Hudut belgeseli ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Kıskaç, özgeçmişi ile ilgili bilgiler vererek; 'Edirne Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi mezunuyum. 4 yıl resim eğitimi aldım. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü'nü kazandım ve İzmir'de fotoğraf eğitimime devam ettim. Aldığım eğitimin ardından da böyle bir travmatik fotoğraf serisi çıkarmaya karar verdim. Fotoğraf serisinden önce çektiğimiz Suriyeli belgeseli bir yıl sürdü ve bizim için uzun bir süreydi' ifadelerine yer verdi.

'Çok ağır şeyler yaşadık'

Hudut belgeselinin yapımında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın önemli desteklerde bulunduğunu belirten Kıskaç; 'Onların sayesinde bu kadar kaliteli bir iş çıkartabildik. Belgeselin görüntü yönetmenliği bana ait. Bir hafta boyunca onlarla yaşadık. Elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalıştık, destek verdik. Yeri geldi battaniye bulamadılar ve biz temin ettik. Çok değişik hikâyeler öğrendik. İnsanların tekrar tecrübe edemeyeceği hikâyeler ve normal bir insan bu yaşananları kaldıramazdı. Çok ağır şeyler yaşadık. Ben, üretimimi sanatla yaptığım ve bir şeyleri artık sözle anlatamadığım için fotoğraf serisini ortaya çıkardım. Orada da anlatmak istediğimizi sözle anlatamıyorduk. İnsanlar, bizlere yaşadıklarını fotoğraflarla göstermeye başlamışlardı. Çok kötü durumdaydılar. Bir evleri var ve 24 saat sonra evlerinin olmadığının fotoğrafını gösteriyor. Biraz olsun bunu yansıtmaya çalıştık' dedi.

'Son fotoğrafta her şey bitti'

Sergideki fotoğraf serisinde kullanılan tüm ayrıntıları özenle seçtiğini ifade eden Kıskaç; '2 buçuk ay boyunca uğraştık. Defalarca test çekimleri aldık. Kadeh, şarap, kitaplar, mum, radyo, duvarlardaki fotoğraflar benim için önemli noktalardı. Tüm ayrıntılar detaylı bir şekilde özenle seçildi. Toplumla alakalı olan birçok detay var. Bu objeler, herkesin hayatında bulunması gereken birtakım objelerdir. Bu objeleri boş bir odaya koyup hayatımıza bir anlam yüklediğini oluşturduk. En sonunda ise her şey bitti. Sadece temel şeyler olan koltuk, kitaplarımız, fotoğraf makinemiz ve ağacımız kaldı' sözlerine yer verdi.

'Çok fazla makine kapattım'

Hudut belgeselinin çekimlerinin tamamlanmasının ardından yaşadıklarından dolayı uzun süre üzgün hissettiğini açıklayan Kıskaç; 'Bizim duyduklarımız, normal birisi tarafından anlatıldığında farklı olabiliyor. Ama yaşayandan dinleyince, onların gözyaşını görünce farklı oluyor. Çekimlerde çok fazla makine kapattım. Çünkü bize anlatıyorlar ve kayıt altına alıyoruz. O gözyaşı döküldükten sonra her şeyi silip atabiliyorum. O yüzden çok fazla makine kapattım' dedi.

'Hudut, diğer belgesellerden farklıydı'

Kıskaç'ın ardından Hudut belgeseli ile ilgili sorularımızı yanıtlayan yönetmen Batuhan Kurt ise Suriyeli mülteciler ile ilgili kamplarda, Suriye'de ve İstanbul'da çok sayıda belgesel çekildiğine dikkat çekerek; 'Ama bizim görüntülerimiz, Suriyelilerin sosyal medyadan örgütlenerek gerçekleştirdikleri ilk hareketti. Bu hareketi görüntülemek bizim için çok önemliydi. Hudut'un diğer belgesellerden farkı buydu' ifadelerine yer verdi.

'Hudut ile 25 festival gezdik'

Özgeçmişi ile ilgili bilgiler veren Kurt; 'Yönetmenim ve genellikle belgesel alanında çalışmalar yapıyorum. 2009 yılından 2018 yılına kadar belgesel, reklam ve kısa kurmaca alanlarında faaliyetler gösterdim ve filmler çektim. Şu ana kadar çektiğim filmlerle ulusal ve uluslararası yaklaşık 65 film festivalinde yarıştım ve toplam 17 ödül aldım. Hudut, 2015 yılında çekmeye başladığımız ve Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle hareket ettiğimiz bir projedir. Hudut belgeseli ile de yaklaşık 25 festival gezdik. Boston Türk Filmleri Festivali'nde en iyi belgesel ödülü aldık. Van Gölü Film Festivali'nde de en iyi yönetmen ödülünün sahibi olduk. 9 Eylül Üniversitesi Film Tasarım Bölümü mezunuyum. Belgesel alanında çalışmalar yürütmeye devam ediyorum' dedi.

'Tarihe bir not geçsin istedik'

Hudut belgeselinin yapımına karar verme sürecinde yaşadıklarını aktaran Kurt; '2015 yılı Eylül ayında Suriyeli mültecilerle ilgili kurmaca bir kısa film yapmak için çalışmalar yürütüyordum. Çeşitli araştırmalar yapmış ve bir hikaye taslağı oluşturmuştum. Onun senaryosunu yazarken, Suriyeli mültecilerin sosyal medya üzerinden örgütlenip Edirne'ye yürüdüğünün haberini aldım. Ama bunun geçici bir olay olabileceğini düşündüm. Yaklaşık 3 gün boyunca basından takip ettim. Birinci gün, polisler otobanda önlerine set çekmişlerdi. Etten bir bariyer olarak karşılarında duruyorlardı ve geçmelerine izin vermiyorlardı. İkinci gün, olayların devam ettiğini gördüm. Artık açlık grevine başlamışlardı ve yemek yemiyorlardı. Üçüncü gün, jandarma ile beraber emniyet güçleri de olayın içine dahil oldu ve oradaki sayı binlerce kişiyi buldu. Bunun üzerine bir belgeselci olarak tarihe bir not olarak geçmesi kararını aldık ve akşam 20.00'da kararı verdim, 24.00 gibi de görüntü yönetmenim Barbaros Kıskaç ile görüştüm. Yönetmen yardımcımızı ve sesçimizi bulduk. Akabinde sabah saatlerinde de çekimlere başladık' sözlerine yer verdi.

'Dünyalarına dahil olduk'

Belgesel çekimine başlamalarının ardından birçok acı ve trajedi ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Kurt; 'Oradaki insanların dramı, bizi çok fazla etkiledi. Susuz kalmışlardı, yerlerde yatıyorlar, battaniyelerden çadır kurmuşlar, güneşten korunmaya çalışıyorlardı. Türkiye, yiyecek ve temel ihtiyaçlar konusunda onlara her ne kadar yardımcı olmaya çalışsa da tam olarak yeterli değildi. Mülteciler, İstanbul'a geri dönmek ya da Sarayiçi'ndeki kamp alanına gitmekte kararsız oldukları bir anda görüntü yönetmenim ve yönetmen yardımcımın çekimleri yapmak yerine onlara su taşıdığını gördüm. Onlara Sarayiçi'ndeki kamp alanının güvenli olduğunu fotoğraflar üzerinden göstermeye çalışıyorlardı. Her ne kadar etkilenmemeye çalışsak da her insan duygusaldır. Biz de onların duygu dünyasına çok çabuk dahil olduk ve acılarını paylaştık' dedi.

'Sınır, basit bir kavram değilmiş'

Almanya'ya yerleşmeyi başaran ve belgeselde de yer alan Muhammed Muhsin Al Hais adlı mülteci ile irtibatlarını sürdürdüklerini ve belgeseli ulaştırdıklarını açıklayan Kurt; 'İzledikten sonra çok duygulandığını ve etkilendiğini söyledi. Olayın içindeyken anlamıyorsunuz ama daha sonra izlediğinizde olayın ne kadar zor bir durum olduğunu anlıyorsunuz. Filmi izledikten sonra arkadaşımız da bize olayı daha iyi hissedebildiğini söyledi.Ben Edirneliyim ve sınır bölgesinde olduğumuz için hududu her zaman hissediyoruz. Ama Suriyelilerle beraber hareket ettiğimizde sınırın ne kadar keskin bir kavram olduğunu daha iyi fark ettik. Aslında sınır, bizim gördüğümüz şekilde basit bir kavram değilmiş. Sınırın öteki tarafına geçmek oldukça zormuş. Sınır, aslında içinde yaşayanlar için güvenli bir kavram ama mülteciler için ne kadar farklı olduğunu gördük. Sınır ya savaştığın ve bir bombanın altında kalacağın bir bölgeyi ya da hayal ettiğin bir dünyanın ötesini temsil ediyor' ifadelerine yer verdi.