Rumeli Kıptilerini anlattı
Dumlupınar Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Dingeç, Trakya Üniversitesi Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü'nün düzenlediği '˜Osmanlı'da Kıptiler' konferansında Rumeli Kıptileri ile ilgili açıklamalarda bulundu. Dingeç, Rumeli'deki Kıptilerin Çingane Sancağı'na bağlı olduğunu söyleyerek '14 bin 997 hane olan Rumeli'de Çingenelerin, 4 bin 203 hanesi Müslüman, 10 bin 294 hanesi de Gayrimüslimdir' dedi.
Trakya Üniversitesi Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü, '˜Osmanlı'da Kıptiler' konferansı düzenledi. Devlet Konservatuvarı Sanat Eğitim ve Gösteri Merkezi'nde düzenlenen konferansa Dumlupınar Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Dingeç, konuşmacı olarak katıldı. Konferans, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı. Konferansın açılış konuşmasını Enstitü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Özcan Aygün yaptı. Aygün, konuşmasında Trakya Üniversitesi Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü'nün seri olarak konferanslar düzenlediğini belirterek; 'Bu deneyimleri sizlerle paylaşıyoruz. İlk konuğumuz Başbakan Başdanışmanı Dr. Necdet Subaşı'ydı. Şimdi Dumlupınar Üniversitesi'nin çok değerli akademisyenlerinden Doç. Dr. Emine Dingeç'i ağırlamak istedik ve onun akademik tecrübelerinden faydalanma düşüncesiyle bu konferansı düzenledik' ifadelerine yer verdi.Aygün'ün konuşmasının ardından konferansta bir konuşma da Trakya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Levent Doğan yaptı. Doğan, konuşmasında üniversitelerin şehir yaşamından ayrı duramayacağını belirterek; 'Üniversitelerin birinci amacı, şehir içerisindeki halkla iç içe olmaktır. Trakya Üniversitesi de bu anlamda şehirden ayrı duramayacaktır ve çeşitli etkinliklerle içinde bulunduğumuz, Osmanlı'ya yıllarca başkentlik yapmış Edirne şehrimizin kültürel değerlerini sizlerle paylaşmak adına birtakım faaliyetlerde bulunma çabası içerisindedir. Bugün Roman Enstitümüz de bugün, bu faaliyetlerinden birini daha gerçekleştiriyor' dedi.
'Kıpti ve Çingene olarak geçiyor'Doğan'ın konuşmasının ardından Doç. Dr. Emine Dingeç, '˜Osmanlı'da Kıptiler' konulu sunumunu gerçekleştirdi. Dingeç, sunumunda Osmanlı'da Kıptilerin iki şekilde anlatıldığını söyleyerek; 'Genellikle kaynaklara Kıpti ve Çingene olarak yansıyor. Bunlar, o tarihi dokunun içindeki isimler ve geçmişi ifade ediyor' sözlerine yer verdi.
'İki ana güzergâhta gidiyorlar'Son zamanlarda yapılan çalışmalarla Romanlarla ilgili çalışmaların arttığını söyleyen Dingeç; 'Kıptilerin dilleri incelendiğinde, onların Hindistan'dan geldikleri 19. yüzyılda tespit edildi ve yapılan araştırmalar devam ediyor. Göç yollarında hem dillerini hem de kültürlerini bularak gidiyorlar. Her geçtiği coğrafya hem kendileri yeni bir kültür ediniyorlar hem de o kültüre katkıda bulunuyorlar. Hindistan'dan sonra iki ana güzergahta gittiklerini ifade edebilirim. Bunlar Afganistan ve İran'dır. İran'dan sonra hem güzergâhlar hem de kendi isimleri değişiyor. İran'dan sonra Ermenistan, Rusya, Balkanlar ve Avrupa'ya gidenler var. Yine İran'dan sonra Anadolu, Balkanlar ve Avrupa'ya gidenler var. Yine İran'dan sonra Suriye, Filistin, Mısır ve devamında Kuzey Afrika'dan İspanya'ya geçenler var. Sonuçta Avrupa'da buluşuyorlar' dedi.
'Tzigana ve Egyptus'dan geliyor'İran'dan sonra Orta Doğu'da kalanların '˜Dom' olarak adlandırıldığını söyleyen Dingeç; 'Ermenistan bölgesinde olanlar Lom ve Avrupa'ya gidenler Rom olarak adlandırılıyor. Bu güzergâhlar onların bir anlamda da hem isimlerini hem de göç yollarından esintileri ifade ediyor. Çingene ve Kıpti ifadesinin arkasında 2 temel görüş var; Tzigana ve Egyptus. Tzigana, Hindistan'da olan bir topluluğa verilen bir isimdir. Bu topluluğun aslında evrenselleştiğini görüyoruz. Tzigana, '˜Çingene' isminin kaynağı olarak kabul edilir. Bulgarca'da Ciganin, Romence'de Ciganu, Türkçe'de Çingene, Fransızca'da Tsigane'dir. Çingene ismi, bir topluluğa verilen ismin dönüşmüş halidir' ifadelerine yer verdi.
'Kaldıkları coğrafyayı sembolize ediyor'Romanların uzun süre Mısır'da kaldıktan sonra Osmanlı ve Avrupa'ya geldiğinin de düşünüldüğünü söyleyen Dingeç; 'Mısır'dan geldikleri kabul edilerek Kıpti denilmiştir. Mısır'ın eski yerli ırkından olan halkın adıdır. Kıbti, soy itibariyle o ırktan gelen ve o halka mensup demektir. İngilizce'de Gipsy, İspanyolca'da Gitano, Fransızca'da Gitane ve Osmanlı'da Kıpti kelimeleri buradan gelir. Kıpti ve Çingene isimleri bir anlamda hangi coğrafyada kaldıklarını sembolize eden bir isimdir' dedi.
'Çingane Sancağı'na bağlılar'Günümüzde de Rom ifadesinin Sankritçe'de '˜adam' ve '˜koca' anlamına geldiğini söyleyen Dingeç; 'Rumeli'de bulunan Çingeneler, Osmanlı'da Çingane sancağına bağlılar. Bunun içerisinde de müsellam sancağı var. Burada ise sancak beyi bir tanedir. Çingene sancak beyi, hem sivil olanlara hem de asker olanlara bakıyor. Bunlar geri hizmet grubuna tabi olmuşlar. Geri hizmet grubu, lojistik destek sağlayan bir gruptur. Genellikle bu grubun yetenekleri değerlendiriliyor. Demirciler, çivi kesenler, esirlerin ayaklarına bağlanan zinciri yapanlar, gemi yapanlar, kürekçilik yapanlar var. Tunus ve Kıbrıs seferine katılıyorlar. Kıbrıs seferinde Çingene Sancak Bey'i, Magosa kuşatmasında hayatını kaybediyor. Burada ciddi anlamda geri hizmet grubu olarak faaliyet gösteriyorlar. Bazı kalelerin, camilerin onarılmasında görevlendiriliyorlar' sözlerine yer verdi.
'Rumeli'de 14 bin 997 hane var'Rumeli eyaletinde 1520-1535 yılları arasında 1 milyon 31 bin 799 hane olduğunu açıklayan Dingeç; 'Bu hanelerin 194 bin 958'i Müslüman, 832 bin 707'si Hıristiyan ve 4 bin 134'ü Yahudi'dir. 14 bin 997 hane olan Rumeli'de Çingenelerin, 4 bin 203 hanesi Müslüman, 10 bin 294 hanesi de Gayrimüslim'dir. Buna göre Çingenelerin 3'te 1'i Müslüman'dır. Rumeli Çingenelerinin, Rumeli'de yaşayanlara göre oranı yüzde 1'dir' dedi.
'Yüzde 70'i göçebe, yüzde 30'u yerleşik'Kıptilerin Rumeli'nin her şehrinde var olduğunu söyleyen Dingeç; 'Büyük şehirlerde nüfusları yoğundu. Zağra-i Eskihisar, Filibe, Pınarhisar, Yanbolu, Selanik, Silistre, Akçakızanlık, Edirne, Sofya, Tırhala, Kırkkilise, Köstendil ve Şumnu'da yaşıyorlardı. Bütün bu detaylara rağmen temel unsur olarak yerleşik ve göçebe olmak baz alınırsa Rumeli'de bulunan Kıptilerin cemaat bazında yüzde 70'i göçebe, yüzde 30'u ise yerleşiktir. Kıptilerin göçebelikleri, diğer konargöçer grupların göçebeliklerine benzememektedir. Diğer konargöçerler hayvanlarına bağımlı olarak hareketlilik içindeyken, Kıptiler ürün satmak veya hizmet sunmak üzere hareket halindedirler' ifadelerine yer verdi.
'Yüzde 30'u Müslüman, yüzde 70'i Gayrimüslim'16. yy.'da İstanbul'dan Batı'ya doğru gittikçe Müslümanlığın yerini Hıristiyanlığa bıraktığını söyleyen Dingeç; 'Akçakızanlık'ta bulunan Kıptilerin tamamı Müslüman olarak kayıtlıyken; Pirlepe'nin tamamı Gayrimüslim'dir. Ortalama olarak Kıptilerin yüzde 30'u Müslüman, yüzde 70'i ise Gayrimüslim'dir' dedi.
'Kadınları çalışkandır'Osmanlı'daki Kıpti kadınlarının çalışkanlığıyla dikkat çektiğini açıklayan Dingeç; 'Kadın için zor ve alışılmadık kabul edilebilecek mesleklerde Kıpti kadını, erkeği ile birlikte çalışır. Erkeklerle çivi keser, demircilik yapar ve kocalarına '˜çeküç çalıp, kürek çeker.' Cemaat içinde yaşam kolektif çalışmayı beraberinde getirir. Böylece kadın ve erkek arasındaki işbölümünün sınırları azalır. Kadın, üretim işinde bilfiil yer alır. Bunlara ilaveten kadınların aile içi ve çocuk bakımı ile sorumlulukları eklendiğinde iş yüklerini ağırlığı yadsınamaz' sözlerine yer verdi. Dingeç, sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.
'Kıpti ve Çingene olarak geçiyor'Doğan'ın konuşmasının ardından Doç. Dr. Emine Dingeç, '˜Osmanlı'da Kıptiler' konulu sunumunu gerçekleştirdi. Dingeç, sunumunda Osmanlı'da Kıptilerin iki şekilde anlatıldığını söyleyerek; 'Genellikle kaynaklara Kıpti ve Çingene olarak yansıyor. Bunlar, o tarihi dokunun içindeki isimler ve geçmişi ifade ediyor' sözlerine yer verdi.
'İki ana güzergâhta gidiyorlar'Son zamanlarda yapılan çalışmalarla Romanlarla ilgili çalışmaların arttığını söyleyen Dingeç; 'Kıptilerin dilleri incelendiğinde, onların Hindistan'dan geldikleri 19. yüzyılda tespit edildi ve yapılan araştırmalar devam ediyor. Göç yollarında hem dillerini hem de kültürlerini bularak gidiyorlar. Her geçtiği coğrafya hem kendileri yeni bir kültür ediniyorlar hem de o kültüre katkıda bulunuyorlar. Hindistan'dan sonra iki ana güzergahta gittiklerini ifade edebilirim. Bunlar Afganistan ve İran'dır. İran'dan sonra hem güzergâhlar hem de kendi isimleri değişiyor. İran'dan sonra Ermenistan, Rusya, Balkanlar ve Avrupa'ya gidenler var. Yine İran'dan sonra Anadolu, Balkanlar ve Avrupa'ya gidenler var. Yine İran'dan sonra Suriye, Filistin, Mısır ve devamında Kuzey Afrika'dan İspanya'ya geçenler var. Sonuçta Avrupa'da buluşuyorlar' dedi.
'Tzigana ve Egyptus'dan geliyor'İran'dan sonra Orta Doğu'da kalanların '˜Dom' olarak adlandırıldığını söyleyen Dingeç; 'Ermenistan bölgesinde olanlar Lom ve Avrupa'ya gidenler Rom olarak adlandırılıyor. Bu güzergâhlar onların bir anlamda da hem isimlerini hem de göç yollarından esintileri ifade ediyor. Çingene ve Kıpti ifadesinin arkasında 2 temel görüş var; Tzigana ve Egyptus. Tzigana, Hindistan'da olan bir topluluğa verilen bir isimdir. Bu topluluğun aslında evrenselleştiğini görüyoruz. Tzigana, '˜Çingene' isminin kaynağı olarak kabul edilir. Bulgarca'da Ciganin, Romence'de Ciganu, Türkçe'de Çingene, Fransızca'da Tsigane'dir. Çingene ismi, bir topluluğa verilen ismin dönüşmüş halidir' ifadelerine yer verdi.
'Kaldıkları coğrafyayı sembolize ediyor'Romanların uzun süre Mısır'da kaldıktan sonra Osmanlı ve Avrupa'ya geldiğinin de düşünüldüğünü söyleyen Dingeç; 'Mısır'dan geldikleri kabul edilerek Kıpti denilmiştir. Mısır'ın eski yerli ırkından olan halkın adıdır. Kıbti, soy itibariyle o ırktan gelen ve o halka mensup demektir. İngilizce'de Gipsy, İspanyolca'da Gitano, Fransızca'da Gitane ve Osmanlı'da Kıpti kelimeleri buradan gelir. Kıpti ve Çingene isimleri bir anlamda hangi coğrafyada kaldıklarını sembolize eden bir isimdir' dedi.
'Çingane Sancağı'na bağlılar'Günümüzde de Rom ifadesinin Sankritçe'de '˜adam' ve '˜koca' anlamına geldiğini söyleyen Dingeç; 'Rumeli'de bulunan Çingeneler, Osmanlı'da Çingane sancağına bağlılar. Bunun içerisinde de müsellam sancağı var. Burada ise sancak beyi bir tanedir. Çingene sancak beyi, hem sivil olanlara hem de asker olanlara bakıyor. Bunlar geri hizmet grubuna tabi olmuşlar. Geri hizmet grubu, lojistik destek sağlayan bir gruptur. Genellikle bu grubun yetenekleri değerlendiriliyor. Demirciler, çivi kesenler, esirlerin ayaklarına bağlanan zinciri yapanlar, gemi yapanlar, kürekçilik yapanlar var. Tunus ve Kıbrıs seferine katılıyorlar. Kıbrıs seferinde Çingene Sancak Bey'i, Magosa kuşatmasında hayatını kaybediyor. Burada ciddi anlamda geri hizmet grubu olarak faaliyet gösteriyorlar. Bazı kalelerin, camilerin onarılmasında görevlendiriliyorlar' sözlerine yer verdi.
'Rumeli'de 14 bin 997 hane var'Rumeli eyaletinde 1520-1535 yılları arasında 1 milyon 31 bin 799 hane olduğunu açıklayan Dingeç; 'Bu hanelerin 194 bin 958'i Müslüman, 832 bin 707'si Hıristiyan ve 4 bin 134'ü Yahudi'dir. 14 bin 997 hane olan Rumeli'de Çingenelerin, 4 bin 203 hanesi Müslüman, 10 bin 294 hanesi de Gayrimüslim'dir. Buna göre Çingenelerin 3'te 1'i Müslüman'dır. Rumeli Çingenelerinin, Rumeli'de yaşayanlara göre oranı yüzde 1'dir' dedi.
'Yüzde 70'i göçebe, yüzde 30'u yerleşik'Kıptilerin Rumeli'nin her şehrinde var olduğunu söyleyen Dingeç; 'Büyük şehirlerde nüfusları yoğundu. Zağra-i Eskihisar, Filibe, Pınarhisar, Yanbolu, Selanik, Silistre, Akçakızanlık, Edirne, Sofya, Tırhala, Kırkkilise, Köstendil ve Şumnu'da yaşıyorlardı. Bütün bu detaylara rağmen temel unsur olarak yerleşik ve göçebe olmak baz alınırsa Rumeli'de bulunan Kıptilerin cemaat bazında yüzde 70'i göçebe, yüzde 30'u ise yerleşiktir. Kıptilerin göçebelikleri, diğer konargöçer grupların göçebeliklerine benzememektedir. Diğer konargöçerler hayvanlarına bağımlı olarak hareketlilik içindeyken, Kıptiler ürün satmak veya hizmet sunmak üzere hareket halindedirler' ifadelerine yer verdi.
'Yüzde 30'u Müslüman, yüzde 70'i Gayrimüslim'16. yy.'da İstanbul'dan Batı'ya doğru gittikçe Müslümanlığın yerini Hıristiyanlığa bıraktığını söyleyen Dingeç; 'Akçakızanlık'ta bulunan Kıptilerin tamamı Müslüman olarak kayıtlıyken; Pirlepe'nin tamamı Gayrimüslim'dir. Ortalama olarak Kıptilerin yüzde 30'u Müslüman, yüzde 70'i ise Gayrimüslim'dir' dedi.
'Kadınları çalışkandır'Osmanlı'daki Kıpti kadınlarının çalışkanlığıyla dikkat çektiğini açıklayan Dingeç; 'Kadın için zor ve alışılmadık kabul edilebilecek mesleklerde Kıpti kadını, erkeği ile birlikte çalışır. Erkeklerle çivi keser, demircilik yapar ve kocalarına '˜çeküç çalıp, kürek çeker.' Cemaat içinde yaşam kolektif çalışmayı beraberinde getirir. Böylece kadın ve erkek arasındaki işbölümünün sınırları azalır. Kadın, üretim işinde bilfiil yer alır. Bunlara ilaveten kadınların aile içi ve çocuk bakımı ile sorumlulukları eklendiğinde iş yüklerini ağırlığı yadsınamaz' sözlerine yer verdi. Dingeç, sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.