Karaduman'dan Güvenli Bölge çıkışı

Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, Edirne İl Başkanlığı'nda düzenlenen İl Divan Kurulu toplantısında Suriye'nin kuzeyinde ABD ile kurulması planlanan Güvenli Bölge konusunda açıklamalarda bulundu. Karaduman, ABD'nin bulunduğu hiçbir bölgenin güvenli olmadığını söylerken 'Bu anlaşma, Türkiye'yi, YPG'ye karşı koruyan bir anlaşma değil YPG'yi Türkiye'ye karşı koruyan bir anlaşmadır' dedi. Karaduman, konuşmasında ayrıca Diyarbakır'da HDP binası önünde oturma eylemi yapan anneler ve ekonomik kriz ile ilgili de açıklamalarda bulundu.

TAKİP ET

Saadet Partisi'nin tüm Türkiye çapında başlattığı İl Divan Toplantıları'nın Edirne ayağına Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman katıldı. Saadet Partisi Edirne İl Başkanlığı'nda düzenlenen toplantıya katılan Karaduman, Türkiye'nin gündemine dair açıklamalarda bulundu. Saadet Partisi Edirne İl Başkanı Ali Demirkıran, yönetim kurulu üyeleri ve partililerin de katıldığı toplantıda Karaduman, ekonomik krizden Diyarbakır'da HDP İl Örgütü binası önünde oturma eylemi yapan anneler ve Suriye'de oluşturulacak güvenli bölgeye kadar pek çok konuda açıklama yaptı.

Karaduman, dünyada aşırı popülist hareketlerin ve aşırı sağcı siyasal oluşumların ülkelerde daha da güçlendiği bir dönem yaşandığını belirtirken; 'Göçmen hareketlerinin bunda önemli bir katkısı var. Bununla birlikte ülkemiz de bu anlamda bir krizin içerisinden geçiyor. Bu kriz sadece ekonomik bir kriz değil; bir ekolojik krizdir. Aynı zamanda bir hukuk krizinin içerisiden geçiyoruz. Kronikleşmeye yüz tutan bir ahlak, değerler krizinin içerisinden geçiyoruz. Ülke olarak bu krizlerin en derin hissedildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu dönemin içerisinde şu anda Türkiye'deki siyasi iklim, sorunları çözmek üzere oluşturulan, ülke problemlerinin masaya yatırıldığı, '˜Anadolu insanının sorunlarına nasıl çözüm bulabiliriz?' diye inşa edilen bir iklim değil; bu sorunları örtmek için, '˜Daha büyük nasıl problemler oluşturabilir?', mevcut insanımızın sorunları konuşulmasın diye daha büyük ve suni krizleri nasıl oluşturabileceklerinin üzerine inşa edilen, tamamen popülist bir yönetim mantığı ile karşı karşıyayız' ifadelerine yer verdi.

Türkiye'de kurumsallaşan 3 önemli faktörün bulunduğunu söyleyen Karaduman; 'Ülkede özellikle son 3-4 yıl içerisinde, daha önceden de yapılan ama bu dönem ayyuka çıkan, ayaklar altına alınan, bizatihi iktidarın siyaset etme aracı haline getirdiği ve kurumsallaştırdığı 3 şeyden bahsediyorum. Bu ülkede son 3 yılda birincisi, ulus devlet anlayışının kutsal olarak kabul ettiği ne varsa kurumsallaşmıştır. İkincisi; aşırıcı sağcılığın kurumsal olarak kabul ettiği ne varsa kurumsallaşmıştır. Üçüncüsü ise hamaset ve popülizm kurumsallaşmıştır. Hamaset ve popülizm, sorun çözmek değil; sorunları ötelemektir. Bu sorunları, oluşturulan daha büyük suni krizler içerisinde eritmektir. Bu ülkede vatandaşın ekonomik krizlerini çözemediğiniz için ülkeyi bir savaşın içerisinde göstermek suretiyle, bir beka mücadelesi altında bir gün ABD'nin, öbür gün İsrail'in, öbür gün Rusya'nın, hatta Arjantin'in saldırısı altında olan yedi düvelin savaş açtığı bir ülke görünümü oluşturmak suretiyle ülkenin esas meselelerini buharlaştırmaya çalışıyorsunuz. Eğer bu ülke gerçekten bir savaştaysa, bir kriz varsa ve bu krizin faturasını hep beraber ödeyeceksek, o zaman oturup rasyonel bir gerçekliği hep beraber masanın üzerine yatırmak zorundayız' dedi.

'Harcamalar 4,5 trilyona çıktı'

Karaduman, konuşmasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki harcamalara da dikkat çekerken; 'Eğer biz, bu ülkede krizleri mermiler üzerinden açıklayacaksak, geçtiğimiz 30 Ağustos resepsiyonunda sadece bir bardak meyve suyuna 150 TL para harcanmıştır. Bu 150 TL'ye kaç tane mermi alınabilir? O zaman bunun hesabını hep birlikte yapalım. Eğer bir savaştan geçiyorsak topyekûn bedel ödeyelim. Ama vatandaş bedel öderken, vatandaşa yüzde 3-4 maaş zammı yapmanın endişesi ve tereddütü ile adım atarken; öbür tarafta har vurup harman savuracaksanız anlattığınız şeylerin tamamı ikiyüzlülükten, riyakârlıktan ve safsatadan ibarettir. Eğer biz mermileri açıklayacaksak, geçtiğimiz aylarda Sayıştay'ın açıkladığı bir rapora göre Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın sadece bir günlük harcaması eski parayla 2 trilyon TL'dir. O zaman bu 2 trilyon TL'ye kaç tane mermi satın alabiliriz? Bunun hesabını yapalım. 2-3 gün önce bazı araştırmalar yaptım; o bir günlük harcama eski parayla 4,5 trilyon TL'nin üzerine çıkmış vaziyettedir. Savaştaysak, hep birlikte bu savaşın bedelini ödeyelim. Ama vatandaş, perişan halde yaşarken siz oralarda har vurup harman savurmayacaksınız. Kızılay Güvenpark'ta bir vatandaş, kendisini evine ekmek götüremediği için yakarken, geçtiğimiz 2 hafta öncesinde alınan 4 tane makam arabasına 80 milyon TL para harcadılar. Ama vatandaşa gelince imtihandan bahsediyorlar. Bu popülizmden başka bir şey değildir. Ülkede ifade edilen suni krizlerle, ülkenin asıl meseleleri bunun üzerinden ötelenmeye çalışılıyor. Bu, sorunları çözmek değil; ilerleyen günlerde sorunları daha da büyütecek ve kronikleştirecek bir hadisedir' sözlerine yer verdi.

'Annelerin gözyaşları unutuldu'

Türkiye'nin 2 hafta önce gündeminin Diyarbakır'da HDP binası önünde çocukları için oturma eylemi yapan anneler olduğunu söyleyen Karaduman; '2 hafta öncesinde biz, Türkiye'de gündemin birinci maddesi annelerin Diyarbakır'da döktükleri gözyaşıydı. Bundan 2 hafta sonra geldiğimiz noktada o anneler, yine HDP binası önünde gözyaşı dökmeye devam ediyor ama bugün bu ülke bunu unutmuş vaziyettedir. Biz, Saadet Partisi olarak Diyarbakır'daki HDP binası önünde gözyaşı döken annelerin de, öbür tarafta 19-20 yaşındaki çocuğu hiçbir suçu, günahı olmadığı halde müebbetle yargılanan çocukların annelerinin de mücadelesinin sonuna kadar arkasındayız. Hiçbir annenin acısını, diğer annenin acısından asla üstün ya da altta göremeyiz. Ülkede gözyaşı döken bütün annelerin meşru ve haklı mücadelelerinin sonuna kadar arkasındayız. Ama bugün gelinen noktada Diyarbakır'daki o annelerin gözyaşı unutuldu. Onun üzerinden bile rant devşirmeye, iktidar alanı oluşturmaya çalışan bu anlayış, o annelerin dahi gözyaşını sömürmekten ar ve haya etmedi' dedi.

'ABD'nin olduğu yer güvenli değildir'

Karaduman, konuşmasında terörle mücadele ile ilgili yapılanlara da eleştiriler getirirken; 'Terörle mücadeleden bahsediyorlar. Ülkede sadece AK Parti'nin teröre karşı olduğunu, AK Parti'ye karşı olan herkesin terörle işbirliği yaptığını, terörü desteklediği safsatalarını söylüyorlar; ama öbür taraftan YPG'nin de içerisinde olduğu ABD ile güvenli bölge anlaşması imzalıyorlar. Hangi ABD ile? Bugüne kadar YPG'ye toplam 22 bin TIR silah yardımında bulunan ABD ile güvenli bölge anlaşması imzalıyorlar. Anlaşmanın yapıldığı gün YPG'ye 10 TIR silah yardımında bulunan ABD ile güvenli bölge anlaşması imzalıyorlar. 30-40 kilometre derinliğindeki güvenli bölgede ilk 5 kilometre derinliğindeki yer Türkiye ve ABD'nin kontrolü altında, onun altındaki 9 kilometre derinliğindeki alan ABD ve YPG'nin kontrolü altında, onun altındaki alanlar da yine ABD ve YPG'nin kontrolündedir. Sadece burada ikinci 9 kilometrelik alanda YPG, ağır silahlı makineler bulundurmayacakmış. Bunun sözünü almışlar. Eğer YPG, ağır makineli silah bulundurursa, Türkiye ne yapacak? ABD'ye şikayet edecek. Terörle mücadele diyeceksiniz, öbür tarafta YPG'nin de olduğu bir masada güvenli bölge anlaşması yapacaksınız ve bu anlaşma, Türkiye'yi, YPG'ye karşı koruyan bir anlaşma değil; YPG'yi Türkiye'ye karşı koruyan bir anlaşmadır. Biz, milli görüş hareketi olarak diyoruz ki ABD'nin olduğu hiçbir yer, güvenli bölge değildir. Biz, ABD'nin olduğu hiçbir yeri asla güvenli bölge olarak tanımlayamayız. Sadece Irak'ta 1 milyon insanın kanını döken; varlığı, siyonizmin planlarına hizmet etmek olan, bu uğurda Müslüman kanı dökmeyi kendisi için bir vecibe olarak kabul etmiş olan ABD'nin olduğu hiçbir yer asla güvenli değildir' ifadelerine yer verdi.

Karaduman, AK Parti iktidarının anlayışı ile Türkiye'deki sorunların çözülemeyeceğini söyledi. Karaduman'ın konuşmasının ardından İl Divan Kurulu Toplantısı devam etti.