Engelsiz kent Edirne tepkisi
Edirne Kent Konseyi'nin 2018 yılının son toplantısında 'Sivil Örgütler Konuşuyor' sloganıyla düzenlediği genel kurulunda konuşma yapan Edirne Engelli Gönüllüleri Derneği Üyesi Mübessel Yolalmaz, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan'ın konuşmalarında sıklıkla kullandığı 'Engelsiz kent Edirne' söylemine tepki göstererek 'Belediye Başkanımız sürekli '˜Engelsiz bir Edirne' diyor. Artık bu sözü duymaktan bıktım. Edirne'deki engelliler, evlerinden çıkıp rahat bir şekilde çarşıdaki işlerini halledip evlerine döneceklermiş. Ben 5 yıldan beri işimi halledip eve gidemiyorum' dedi.
Edirne Kent Konseyi, 2018 yılının son toplantısında 'Sivil Örgütler Konuşuyor' sloganıyla düzenlediği genel kurulunda; Edirne Engelli Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Serpil Erkenciler, Edirne Engelli Gönüllüleri Derneği Üyesi Mübessel Yolalmaz ve Edirne Kent Konseyi Çocuk Meclisi Üyesi Levent Tuna Dursun, engelli bireylerin ve çocukların yerel yönetim adaylarından isteklerini açıkladılar.
'˜Sivil Örgütler Konuşuyor' sloganıyla düzenlenen toplantıda söz alan Serpil Erkenciler, Edirne'de yaşayan engelli bireylerin sorunlarına karşılık şikayetlerin dillendirilmesine rağmen kimsenin elini taşın altına sokmadığını söyleyerek; 'Şikâyetçi çok fazla ama bir etkinlikte her baktığımızda tanıdık yüzler var. Engellinin partisi olur mu? Hayır, olmaz ama var. Dünya Engelliler Günü'nde Atatürk Anıtı'ndaydık ve sorunlarımızı hep beraber paylaşmaya çalıştık. Kim vardı? Yine bizler vardık. Engelliyi, engelliye anlatmış olduk. Akülü araç kullanan arkadaşlarımız yola çıktığında, yoldan gitmek zorunda kalıyorlar ve sürekli korna sesleri ile taciz ediliyorlar. '˜Niye kaldırımdan gitmiyorlar?' deniyor. Kaldırımdan gitmiyorlar çünkü gitme imkânları yok. Hiçbir rampa uygun değil. Rampadan geçmeye çalışsalar yola düşecekler. Belediyenin bir engelli aracı almasını istiyoruz. Çünkü akülü araçlarla hastaneye ulaşmada çok zorluk çekiyoruz. Belediye aracı randevu sistemiyle çalışırsa arkadaşlarımız kimseye bağımlı kalmadan hastaneye gidebilirler ve ücreti ne kadarsa vermeye de razılar. Yeter ki ulaşabilsinler' ifadelerine yer verdi.
Erkenciler, engelli teriminin ayrıştırılmaması gerektiğini belirterek; 'Engelli ya da engelsiz gibi bir terim olmaması gerekiyor. Bir olay varsa ya da bir yere ulaşmak istiyorsak engelli ya da engelsiz herkes ulaşabilmelidir. Ruhsat verilirken daha çok önem verilmesini, daha detaylı çalışılmasını istiyoruz. Arkadaşlarımız engelli tuvaletlerine gittiği zaman sürekli anahtar aramak zorunda kalıyor. Nedense engelli tuvaletleri hep kapalı. Ayrıca normal tuvaleti temizleyebiliyorlar da engelli tuvaletini neden temizleyemiyorlar? Yaşadıkça bunları görüyoruz ve kendi açımızdan çözüm üretmeye çalışıyoruz' dedi.
'Engelli rampalarına park ediyorlar'
Derneğin sosyal aktivitelere çok fazla önem verdiğini söyleyen Erkenciler; 'Bizlerin ne istediğini sizlere anlatmaya çalışıyoruz. Broşürler hazırladık. Şoförlerin rampalara araçlarını park etmelerinden şikâyet ediyoruz ve '˜Park etmiyorum, farkındayım' uyarıları hazırladık. Farkında olan şoförlerle beraber çalıştık. Ama geçtiğimiz günlerde 2 ayrı rampaya 2 aracın park ettiğini gördük. Trafik ekiplerine şikâyet ettik ama '˜Geçmenize engel mi? Birini çektirsek olmaz mı?' dedi. Evet, geçmemize engel ve bu sözlere maruz kalıyoruz' sözlerine yer verdi.
'Vicdanlara dilekçe verilmiyor'
ETUS araçlarında engelli rampası sorunu yaşamaya devam ettiklerini söyleyen Erkenciler; 'ETUS'lardaki bu sorunu kendim yaşadım. Daha önce ETUS'u hiç kullanmamıştım ve kızımla beraber kullanmak istedik. 2 defa rampaları açılmadı. Konuyla ilgili gerekli dilekçeleri verdik ama yine aynı durumdalar. Vicdanlara dilekçe verilmiyor. İnsanın vicdanından gelmesi gerekiyor. '˜Buraya bir engelli arkadaşımız binerse ne olur?' diye düşünmeleri gerekiyor. Mucize de beklemiyoruz. Sadece birkaç damla yağlanmasını bekliyoruz ki rampamız açılsın' dedi.
'Engelsiz bir Edirne sözünden sıkıldım'
Erkenciler'in konuşmasının ardından toplantıda söz alan Mübessel Yolalmaz ise Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan'ın '˜Engelsiz bir Edirne' söyleminden sıkıldığını belirterek; 'Edirne'deki engelliler, evlerinden çıkıp rahat bir şekilde çarşıdaki işlerini halledip evlerine döneceklermiş. Ben 5 yıldan beri işimi halledip eve gidemiyorum. Niye? Çok ufak sorunlar, cüzi miktarlarla çözülebilecek sorunlar ama maalesef kale almayan belediyeler var. Bu durum sadece Edirne için değil; her yer böyle ama Edirne'de de çok var. Belediye Başkanımız sürekli '˜Engelsiz bir Edirne' diyor. Artık bu sözü duymaktan bıktım. 1 tuvalet yaptırmak için bile 1 yıl çalıştık. Ufak bir meblağ ile çözülebilecek bir şey için 1 yıl uğraştık. Ben her dışarı çıktığımda düşmek zorunda mıyım? Her insan gibi ihtiyacımı karşılamak istiyorum. Ufacık bir rampa için bile proje istiyorlar. Sadece beton atsa bile yetecek. Kendimiz yapmak için soruyoruz; '˜Belediye izin vermiyor' ya da '˜Yapacağız' diyorlar. Ne zaman yapacaksınız? Ben öldükten sonra mı? Normal bir vatandaş gibi yaşamaya benim de hakkım var. Ama maalesef dışarıda rahat hareket edemediği için evine kapanan, içine kapanık o kadar arkadaşımız var ki' ifadelerine yer verdi.
'Meclis'te engelli üye olsun'
Yolalmaz, konuşmasında engelli bireylerin ETUS araçlarında yaşadığı sıkıntılara da dikkat çekerek; 'ETUS'a rampalı araçlar alındı. Kullanmak istediğimizde rampaların küflü olduğunu söylüyorlar. Onun küfünü çözmek benim işim mi? ETUS Başkanı aynı zamanda Belediye Meclis Üyesi ise hem Meclis Üyeliğini yapacak, hem de ETUS'una bakacak. Ben artık şoförlerle kavga etmek istemiyorum. Hastaneye giderken minibüsle gidemiyorum. Ya rampa açılmıyor ya da çok dolu olduğunu söyleyip almıyor. O zaman engelliye göre bir araç alacak. Benim bütçem taksiye yetiyor ama yetmeyenler nasıl gidecek? Bu yüzden Edirne Belediyesi artık bir şeyler yapmak zorundadır. Bizim 5 yıl daha beklemeye tahammülümüz kalmadı. Belediye Meclisi'nde en azından bir engelli olsun. Çünkü engelli, engellinin sorunlarını biliyor. Çok büyük projelere gerek duymadan çözülebilecek o kadar güzel şeyler var ki. Küçücük bir rampa bile benim için yaşam kaynağı oluyor' dedi.
Floransa'yı örnek verdi
Yolalmaz'ın konuşmasının ardından toplantıya Edirne Kent Konseyi Çocuk Meclisi Üyesi Levent Tuna Dursun'un konuşması ile devam edildi. Dursun, konuşmasında Edirne'nin tarihi eser sayısıyla ilgili yapılan araştırmalara dikkat çekerek; 'Edirne, yapılan araştırmalara göre metrekare yoğunluğuna tarihi eserin en fazla bulunduğu ikinci şehir. Birinci sırada ise Floransa yer alıyor. Geçtiğimiz senelerde Floransa'yı görme imkânım olmuştu. Floransa'ya baktığımızda tarihi yapılarla birlikte tüm mekânların aynı şekilde korunduğunu görüyoruz. Tarihi şehrin sokak lambalarını dahi korumuşlar. Ama Edirne'ye baktığımızda, eski yerleşim bölgesi olan Kaleiçi ve Selimiye civarı bölgelere baktığımızda, tarihi eserlerimizi sadece belirli bölgelerde bırakmışız. Onları birlikte koruyamamışız. Kaleiçi'nde bir sokakta yürüyün. Konakları görüyoruz ama sıra sıra var. Bir sokakta bütünlüklü değiller. Bu durumu, o evlerde yaşayanların anılarının da yok olmasına benzetiyorum. Eski yerleşim bölgelerimizi iyi bir şekilde korumamız gerekiyordu ve bunu başardığımızı söyleyemem' sözlerine yer verdi.
'Selimiye'yi göremiyoruz'
İtalya'nın Roma kentinde San Pietro Bazilikası'nın kubbesinin esas alınarak yerleşim yerlerindeki binaların boyutlarının ayarlandığını söyleyen Dursun; 'Ama Edirne'de Selimiye'nin etrafına baktığınızda ya da Selimiye'yi yüksek bir yerden görmek istediğinizde göremiyoruz. Selimiye'nin çevresinde de gezemiyoruz. Ama bu durum başka ülkelerde korunuyor. Eski yerleşim yerlerine yerleşmedik. Sadece talan ettik ve çıktık gibi görünüyor. Onları korumalıydık. Yeni yerleşim yerlerine baktığımızda ise buradaki binalar ilk olarak 4 kat, daha sonra ise 12 kata kadar çıkmaktadır. Bu binalar sanki sadece işe git-eve gel tarzında, yatakhane gibi tasarlanmıştır. Yollarımızda da her şey çok sıkışık hale getirilmiştir. Bunu, kendimize uygun bulmuyoruz. Yeni yerleşim yerlerindeki evlerimiz, bizi adeta kafes gibi tutuyor. Dışarı çıkmak istediğimizde ise sadece alışveriş merkezleri bize sunuluyor. Bir kafesten çıkıp başka bir kafese gitmiş gibi oluyoruz' dedi.
'Meydanlar şehrin kişiliğidir'
Şehri oluşturan öğelerden en önemlisinin meydanlar olduğuna dikkat çeken Dursun; 'Meydanlar adeta şehrin kişiliğidir. Kötü veya iyi günlerde insanların toplandığı, buralarda duygu ve fikir alışverişinde bulundukları yerlerdir. Gençler olarak yeni yerleşim yerlerinde meydanların daha fazla olmasını istiyoruz. Biz, meydanları oluşturmayarak yerleşim yerlerimizi kişiliksizleştiriyoruz. Meydanlar yapılırken kafeler, heykeller, spor yapılabilecek alanlar olması gerekiyor. Aktivitelerimizi meydanlarda, halkın arasında yapabilmeliyiz. Edirne halkı genellikle aktivitelere ilgi duyan bir halktır. Çoğu insan da çocuklarını bir aktiviteye ya da kursa göndermek için çabalıyor. Ama bunlar genellikle sadece spor salonlarına taşınmıştır. Aslında bunu sokakta da yapabiliriz' ifadelerine yer verdi.
Saraçlar'a heykel önerisi dikkat çekti
Edirne'de bisiklet yolları konusunda sorunlar olduğunu belirten Dursun; 'Bisiklet yolları tam değil. Yeni yapılmaya başlandı ama yarım bırakılmış yerler var. Bir anda otoyola çıkan yerler var. Bisiklet yollarının tam yapılmasını istiyoruz. Heykeller konusunda mutluyum. Edirne'de birçok heykel var. Fakat bu heykelleri yapıp yerleştiriyoruz ama seri üretim, makineleştirme gibi oluyor. Heykeller birbirinin kopyası gibi ve kentimizle özdeşleşmeyen heykeller koyuyoruz. Saraçlar Caddesi'nde turistler heykellerin önünde çekildikleri fotoğrafları birisine gösterdiklerine Edirne'de olduklarını söylemek zorunda kalacaklar. Çünkü şehrimizle özdeşleşmeyen heykeller var. Bedesten'in yanında, çukurda kalmış, gerçek bir heykel var. O heykeli gördüğünüz zaman Edirne'de olduğunuzu hissedebiliyorsunuz. Bu heykeli, etrafında 40 tane de fıskiye ile birlikte Saraçlar Caddesi'ne koyarsak; hem Kırkpınar'ı 12 ay boyunca yaşatmış oluruz, hem de oraya gelenlerin Edirne'de olduklarını hissetmelerini sağlarız' dedi.
'Ağaç bakma bilinci aşılanmalı'
Dursun, Edirne'deki önemli eksikliklerden birinin de ağaçlandırma olduğunu söyleyerek; 'Çünkü ağaçları süs olarak görüyoruz. Ağaç ekmenin, ağaca bakabilmenin bilincini yaşatamıyoruz. İnsanlara ağaç dikmenin ve ağaca bakabilmenin bilincini aşılamak istiyoruz. Örneğin; Bulgaristan, Osmanlı yönetimindeyken çorak bir araziydi. Kırcaali Kent Müzesi'ndeki belgelere bakıldığında çorak bir arazi görürsünüz. Bölge, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Rus etkisine girdiğinde yönetim, çocuklara ağaç diktirmeye başlıyor. Bulgaristan şu anda ormanlık bir coğrafya oluyor. İnsanlara hem ağaç dikmenin önemini, ağaç bakma bilincini aşılamış oluyorlar, hem de ülke topraklarını geliştirmiş oluyorlar. Biz de bunu yaparsak ve maksimum 12 yılda her öğrencinin ağaç diktiğini düşünürsek, ülkemizdeki yeşil alanları artırmış oluruz' sözlerine yer verdi.
'Kent tiyatrosu istiyoruz'
Dursun, konuşmasının son bölümünde ise Edirne'nin kent tiyatrosu ve kütüphane ihtiyacına dikkat çekerek; 'Edirne'deki eksiklerimizden bir diğerleri de tiyatro ve kütüphanedir. Tiyatrolar Edirne'ye gelmektedir. Fakat bunlar, gençler ve öğrenciler için çok pahalı oluyor. Biz Kent Tiyatrosu istiyoruz. Aynı zamanda kütüphane de istiyoruz. Hem gençlere daha fazla kitap okumayı aşılayabilmeyi, hem de daha fazla kitap okunacak yerin olmasını istiyoruz. Bu bölgeyi kapsayacak daha büyük bir kütüphane olmalı. Kültürel anlamda halkımızı geliştirebiliriz. Kentim için birçok şey istiyorum ama bunları kendim ya da arkadaşlarım için değil; benden sonraki nesiller için istiyorum' dedi. Dursun'un konuşmasının ardından toplantı, katılımcı örgütlerin sunumları ile devam etti.