Bin yıllık tarihi 'Dombay Kalesi' yok olma riskiyle karşı karşıya
Edirne'nin Lalapaşa ilçesine bağlı Bulgaristan'a sınır Dombay köyünde bulunan bin yıllık tarihi Bizans Kalesi kaderine terk edildi. Sanat Tarihçi Arkeolog Prof.Dr. Engin Beksaç, kalenin tarihsel olarak çok büyük bir anıt olduğunu söyledi.
Birçok önemli savaşa ev sahipliği yapan bin yıllık tarihi Bizans Kalesi, kaderine terk edilmiş durumda.
Uzmanlar ve bölge halkı Dombay Kalesi olarak anılan kalenin bir an önce koruma altına alınarak tarihine sahip çıkılmasını istiyor.
Lalapaşa ilçesine bağlı Bulgaristan'a sınır Dombay köyünde bulunan tarihi Bizans kalesi, ayakta kalan surları ile tarihe meydan okuyor. Birçok önemli savaşa ev sahipliği yapan ve ‘Dombay Kalesi' olarak anılan kale, ortaçağa kadar uzanan yerleşim alanı ile dikkat çekiyor.
Kalenin bir an önce koruma altına alınarak turizme açılması gerektiğini belirten, Sanat Tarihçi Arkeolog Prof.Dr. Engin Beksaç, “Dombay Kalesi, Edirne'nin sınırları içinde kalan en önemli tarihi merkezlerden biridir. Her ne kadar çok fazla tanınmamış olsa da tarihsel olarak önemi çok büyük bir anıttır. Ne yazık ki kaderine terk edilmiş durumda. Anıtın önemi bir ‘Genç Bizans' yapısı olarak karşımıza çıkıyor. Arazide yapmış olduğumuz yüzey araştırması çalışmaları esnasında çok sayıda demir çağı keramiği bulduk. Yani Taraklar ile bağlantılı keramik parçaları yoğundu, daha sonra erken Roma dönemi malzemesine ve Bizans dönemi malzemesine de rastladık. Hatta tek tük bronz çağı keramikleri de karşımıza çıkmaktaydı ki bu bölgenin daha bronz çağı sonlarından başlayarak orta çağın sonlarına kadar kullanıldığını gösteren bir durumdu. Zaten kalenin kendi yapısına baktığımız takdirde her ne kadar bir Bizans kalesi olarak gözükse de asıl teknik itibarı ile Bizans'tan daha çok Latin bir kimliği olduğunu görebilmekteyiz.” Dedi.
Beksaç, kalenin tarihsel olarak çok büyük bir anıt olduğunu aktardı.
Kalenin haçlı ordusuna karşı Bulgar ve Kuman Türkleri ile birlikte müttefik olarak savaştıklarını hatırlatan Beksaç, kalede Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisinin gerçekleştiğini vurguladı.
Bulgar ve Kuman Türklerinin haçlı ordusuna karşı kaleyi savunduğunu dile getiren Beksaç, “Bu kale esasında bu bölgede vuku bulan bir savaş ile de bağlantılı. Bu savaş 1204 tarihinde ‘4'ncü Haçlı Savaşı' sonrasında İstanbul'u ele geçiren Latin imparatorluğunun tarihsel dönüm noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Ve bu kalenin teşkilat özellikleri de bu nedenle Avrupa özellikleri gösteriyor. Özellikle 1205'ten sonra Trakya'da ve Balkanların belirli bölgelerinde hâkimiyet kurmuş olan Latinlerin, Haçlıların, bu bölgede tutunmak ve yayılmak için gösterdikleri çabalar esnasında bu bölgenin önemli bir çıkış noktası olduğunu anlıyoruz. Zaten daha sonraki aşamada, 13 ve 14 Nisan bin 205 tarihinde vuku bulan Bulgar ve Kumaların, Latinler ile arasında geçen bir savaşın merkezi olduğunu da biliyoruz.” Şeklinde konuştu.
Savaş esnasında Haçlı ordusunun İstanbul'un ardından Balkanları tamamen ele geçirmek istediğini söyleyen Beksaç, şunları kaydetti.
“1204'de İstanbul'u ele geçiren Latinler, yani haçlılar burayla yetinmeyip tüm balkanlar üzerinde hâkimiyet kurma çabasına giriyorlar. Ve bu esnada Bizans'tan kaçan bazı yöneticiler de bir tanesi İznik merkezde olmak üzere krallık kuruyor, gerisi Trabzon'da bir krallık kuruyor. Biz Pontus krallığı kuruyor, Laskanislerin krallığı olarak İznik krallığı karşımıza çıkarken burada tamamen bir Latin yapısı var. Ve buradaki Bizans tebası ile Latinler arasında sürekli bir mücadele olduğunu biliyoruz. Bu esnada Edirne'deki Bizanslıların bir ayaklanma çıkarttığını ve buna karşılık bu ayaklanmayı bastırmak için İstanbul üzerinden gelen Latin ordusunun Edirne'yi kuşattığını biliyoruz. Ve bu esnada bu Bizanslı halk Bulgar krallığından yardım istiyor ve Bulgarlar 'da yanlarındaki Kumal ve Kırçaklar ile birlikte Trakya'ya geliyorlar. Ve yukarıdan aşağı doğru gelmeye başlıyorlar, bunu haber alan Latinlerin bir kısmı kuşatma üzerinde Edirne'de bırakılıyor, diğerleri kuzeye doğru çıkmaya başlıyor. Latinler bilindiği gibi çok ağır bir süvari birliği var, ağır zırhlı. Ve buna karşı Bizans'ın ve diğer müttefik grupların elinde bu kadar ağır zırhlı bir süvari yok. Ama buna karşı Kumalıların yani Kıpçakların hafif süvarisi çok ilginç bir rol oynuyor. Yani savaşın kaderinde esasında değişimi sağlayan Kumalılar ve Kıpçaklar. Kumalılar ve Kıpçaklar Osmanlı öncesi Trakya'sında aktif rol oynayan Türk toplumlarından biri. Yani biz Kumal ve Kıpçakların Türk olduğunu gayet net olarak söyleyebiliriz, hiç kimsenin de şüphesi yok. İşte bu savaşın vuku bulduğu bölge olması bakımından da bu kule önem taşıyor.”
Beksaç, kalenin tarihsel olarak ortaçağa kadar uzanan geçmişi olduğunun altını çizdi.
Kalenin bin yıla uzanan geçmişi olduğunu söyleyen Beksaç, “Kalenin şu andaki durumu itibarı ile yani bin yıllık bir geçmişi var. Teknik özelliklerinden görülüyor. Hatta ve hatta arazideki bulunan keramikler ve altta bulunan yapı kalıntıları göz önüne alındığı takdir de yaklaşık bunun 3 bin yıl öncesine kadar giden bir yerleşim olduğunu biliyoruz. Yani burada bir Trak kimliği de var. Burası maalesef Edirne'nin ve Trakya'nın en çok ihmal edilmiş yerlerinden birisi. Geçen zaman içinde maalesef ağır bir çöküntü içinde olduğunu ve ağır bir çalı dokusu içinde olduğunu görüyoruz. Ve bu gerçekten burası bunu hak eden bir yer değil. Ve buranın hem tanıtılması, hem korumaya alınması ve önemli bir turizm merkezi haline gelmesi için büyük bir kazanç olacağını inanmaktayız.” İfadelerini kullandı.
Beksaç, definecilerin tarihi kaleye altın arama faaliyetinde zarar verdiğini dile getirdi.
Yaklaşık 20 senedir kale ile ilgili çalışmalar yaptığını belirten Beksaç, 2004'ten beri belirli noktalarda defineci çukurlarını gördüklerini ama bölgede yılan olmasından dolayı fazla derine inemediklerini söyledi.
Beksaç, bu şekilde devam ederse definecilerin bu tarihi alanı yok etmeye çalıştıklarını aktardı.
Dombay köyü sakinlerinden Naim Çolak'da, kalenin koruma altına alınması gerektiğini belirtti.
Çolak, tarihi kalenin etrafının açılmasını istediklerini dile getirerek çalı alanlarının temizlenip turizme açılması gerektiğini vurguladı.
Köylülerden İsmail Dilber'de, defineciler büyük zarar verdiği kalenin bir an önce onarılarak turizme açılması istediğini söyledi.
Fahrettin Baydar