2018 şehide 2018 fidan
Edirne İl Genel Meclisi'nin dün gerçekleştirilen toplantısında Şehitlikler ve Şehit Ailelerini Koruma Komisyonu Başkanı Mehmet Geçmiş, 1912 yılında Ede Köy'de Rum çete ve komitacıların gerçekleştirdiği katliamlarda şehit edilen Müslümanlar için şehitlik düzenlemesi gerçekleştireceklerini açıklayarak, katledilen 2018 şehit için 2018 fidan dikileceğini söyledi.
Edirne İli Meriç İlçesi'ne bağlı eski ismiyle Ede Köy olarak bilinen Kadıdondurma Köyü'ne 1. Balkan Savaşı'nda katledilen 2018 şehit için 2018 fidan dikilecek. Edirne İl Genel Meclisi'nin dün gerçekleştirilen toplantısında Şehitlikler ve Şehit Ailelerini Koruma Komisyonu Başkanı Mehmet Geçmiş'in Ede Köy Katliamı ile ilgili gerçekleştirdiği sunumda, Edirne İl Genel Meclisi'nin gerçekleştireceği çalışma ile Kadıdondurma Köyü'ndeki 26 dönümlük alanda şehitlik alanı oluşturulacak. Şehitlik alanının koruma altına alınmasının ardından 1. Balkan Savaşı'ndaki katliamı anlatan bir kitabe ve anıt Kadıdondurma Köyü meydanına konulacak. Şehitlik alanına ise 2018 şehidi temsilen 2018 fidan dikilecek. Geçmiş, Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ortaklığında yürütülen çalışma ile ilgili yaptığı sunumda; 'İl Genel Meclisi'nin Kasım ayı toplantılarının 5'inci birleşiminde komisyonumuza havale edilen Meriç Ede Köy'de 1912 yılında bazı bilgilere göre 900 kişi katledildi. Bazı raporlara göre; bu sayının 4 bin kişiye ulaştığı, bu katliamın Türkleri diri ve canlı yakıldığı ve burada Balkan Savaşı zamanında toplu katliamların olduğu Yöre Dergisi tarafından Edirne gündemine sunulmuştur' ifadelerine yer verdi.
Yaşanan acılarla anlaşıldıDoğup büyüdüğümüz bu topraklarda geçmişle bağımızı güçlendirecek çok şeyler olduğunu söyleyen Geçmiş; 'Bunlar; soyut ve somut türküler, destanlar, ağıtlar, atalarımıza ait mezarlar, bağlar, bahçeler, tarlalar, arkadaşlıklar, komşuluklar, akrabalıklar hatta dostlarımız, düşmanlarımız. Onlar orada vardı, orada bulunmuşlardı. Onların kendi ülkelerinde; yaşama bağlı özgürce, yokluk içinde bir yaşam mücadelesi veriyorlardı. Her ne kadar '˜Ede Köy ovası altın yuvası' denilse de böyle olmadığı zamanla yaşanan acılarla anlaşılmıştır' dedi.
13-20 Kasım tarihleri arasında yaşanmıştırEde Köy'ün, 1912 yılında başlayan 1. Balkan Harbi'nde en çok katliamın yaşandığı yerlerden biri olduğunu söyleyen Geçmiş; 'Suyun öte yanında yaklaşık yüzde 94 Müslüman, yüzde 6 Gayrimüslim vardı. Ancak mübadele döneminde o yüzde 6'lık azınlık, Müslümanlara çok işkence etmişlerdi. Dimetoka'ya bağlı 92 köyde sadece Müslümanlar yaşıyordu. Geri kalan yüzde 6'lık gayrimüslim olan azınlığın ortak yaşam alanları vardı. Katliam, savaşın ilk günlerinde, yani 13-20 Kasım tarihleri arasında yaşanmıştır. Bir hafta süren olaylar sırasında binlerce kişi öldürülmüştür. Katliamı, Ede Köy yakınlarında Sofulu Kasabası çevresindeki Rum çeteciler ve komitacılar yapmıştır. Yaşanan bu katliamda acılar çok büyüktü. Rum çeteleri köye gelip köyün gençlerini, ileri gelenlerini ve kadınları Sofulu Kasabası'na götürmüşler, köyün genç kızlarına ve kadınlarına tecavüz etmişler, götürdükleri insanları her gün bir bir keserek öldürmüşlerdir' sözlerine yer verdi.
2018 Müslüman şehit edildiRum çetelerinin, olaylardan 20 gün sonra köyü basıp kalan erkekleri ve çocukları toplayıp Meriç Nehri'nin kenarına getirerek kafalarını kesip nehre attıklarını söyleyen Geçmiş; 'Nehir kıyısında Şehit edilen Müslümanlar yaklaşık 2018 kişi civarındadır. Komitacılar, öldürdükleri insanları kuyuya atmışlar, camiye doldurup diri diri yakmışlardır. Köylüler, insan aklının almayacağı iğrençliklere maruz kalmışlardır. Bu arada Rumlar, kendi aralarında eğlenceler düzenleyerek köylülerin ziynet eşyalarını toplamışlardır. Köyde kesilecek başka insan kalmayınca köyü de ateşe verip terk etmişlerdir. O katliamdan birkaç kişi dışında kimse sağ kurtulamamıştır. Katliamdan kaçarak kurtulan 88 yaşındaki Kaniye Kalyoncu tarafından anlatılmıştır' dedi.
Taştan güçlü olup hayata devam ettilerYaşanan katliam üzerine Ede Köy ahalisinden Hacı İbrahim, Hacı İsmail, Süleyman Pehlivan ve Ahmet Efendi'nin İstanbul'a telgraf çekerek yardım istediklerini söyleyen Geçmiş; 'Lütfiye nine, yaşadıklarını torunu Nigar'a anlatmıştır. Torun Nigar, öğrendiklerini Dik Akan Bey'e anlatmıştır. Araştırmalar yapıldı. Sanki korkunç katliam kendini unutturmak istemiyordu. Şansımız yanımızdaydı. Çocukları ile birlikte Meriç'ten Sofulu'ya geçip kurtulan Lütfiye Nine, tüm bu olanları şöyle anlatmıştır; Ede Köy, diğer köylere nazaran daha zengin bir köy olduğundan eşkıyalar diğer köylere değil de Ede Köyü'ne baskın yaptı. Baskın yapanlar Ede Köylülerini çok yakından tanıyan, yıllarca Ede Köy Müslümanları ile birlikte yaşamış, çalışan çıraklar, çobanlardı. Ara sıra Türkiye-Yunanistan sınırı olan Meriç'in kıyısına inen Lütfiye Nine, bir sigara yakar, hem ağlar hem de Sofulu'ya ilenirmiş; '˜Kanlı Sofulu, hem canımızı aldın hem malımızı' ama sözünü hep aynı şekilde bağlarmış; '˜İnsanoğlu taştan katıdır.' Kılıcı taşa vurursun taş kırılır ama insan her acıya dayanıyor. Onlar da tüm bu acılara rağmen, taştan pek yani güçlü olup hayata devam etmesini bilmiştir' ifadelerine yer verdi.
Bulgar tarihçi de şahitKatliamın korkunçluğunu teyit edenler arasında sadece Türkler olmadığını söyleyen Geçmiş; 'Bulgar tarihçi 1. Miletich de tarihin kanlı katliamına şahit olmuştur. Bulgar tarihçi, Bulgarların bu katliamda rolü olmadığını, Rumların katliamı yaptığını iddia eder. Osmanlı Yüzbaşısı ise raporunda, katliamın Sofulu'yu işgal eden Bulgar ordusunun komutanının Rum eşkıyayı yönlendirmesi ve izin vermesi sonucu olduğunu yazar. Bulgar ordusunun bir hafta kadar süren katliamı fark etmemiş olması mümkün değildir. Balkan Savaşı'nda en büyük gaddarlıkları onlar yapmış olmasına rağmen, Ede Köy katliamında Yunanlıların gölgesinde kalmışlardır. Bunu da pek sevmedikleri Yunanlıların ne kadar gaddar olduklarını tarihe not etmek için kullanmayı bilmişlerdir' dedi.
Rumlar bir şey olmamış gibi davranmaktaOsmanlı arşivlerinin bu konuda en kıt kaynaklardan biri olduğunu söyleyen Geçmiş; 'Türk tarihinin belki de en korkunç mağlubiyeti ve mağduriyeti olan Balkan Harbi'ni kaydeden toplum iki adam vardır. Rumlar ise böyle bir şey olmamış gibi davranmakta ve dünyanın en eski medeniyetine sahip Batı'nın hayranlık duyduğu çağdaş Yunan halkı rolünü güzel oynamaya devam etmektedir. Bu mübarek ve mukaddes topraklarda yaşamanın bedeli her daim ağır olmuştur. Bu bedeli aziz milletimiz dün olduğu gibi bugün de ödemeye devam etmektedir. Tarihi kahramanlık destanlarıyla dolu aziz milletimiz; gün geldi Malazgirt'te bu toprakları yurt yapmak için destan yazdı, gün geldi Sırp Sındığı'nda, Niğbolu'da, Kosova'da, İstanbul'un surlarında bu toprakları vatan yapmak için destan yazdı. Bitmedi; Sarıkamış'ta yokluğun, Edirne'de zulmün, Çanakkale'de zaferin destanını yazdı. Sakarya'da kurtuluşun, 15 Temmuz'da demokrasinin tarihini yazdı. Selam olsun bu toprakları yurt yapanlara, selam olsun bu toprakları vatan yapanlara, selam olsun vatanı, bayrağı ve milleti için şahadet şerbeti içenlere, tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyoruz. Ailelerinin her daim yanlarında ve destekçisi olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Gazilerimize bundan sonraki yaşamlarında sağlık ve afiyet diliyoruz' sözlerine yer verdi.
Şehitlik kurulacakGeçmiş, sunumunun sonunda Kadıdondurma Köyü'nde yapılacak şehitlik ile ilgili bilgiler vererek; 'Şehitlik alanının temizlenerek, sınırlarının koruma altına alınarak olayı anlatan tarihi geçmişine uygun bir anıtın ve kitabenin Kadıdondurma Köyü meydanına konulması ve şehitlik alanına 2018 şehidimizi temsilen fidan dikilmesini, bu çalışmaların Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile birlikte yürütülmesine komisyonumuzca karar verilmiştir' dedi.
Binlerce insanı kestilerGeçmiş'in sunumunun ardından Ede Köy Katliamı ile ilgili bir konuşma da Yöre Dergisi İmtiyaz Sahibi Ayhan Tunca yaptı. Tunca, konuşmasında Ede Köy'ün Sofulu'nun ambarı olduğunu söyleyerek; 'Neden bu köyü kesiyorlar? Zenginleri öldürmek gibi bir hedefleri var. Yapanlar kim? O köyde çırak, çoban olarak çalışan Rumlar. Rum çetelerinde işbirlikçiler. Bulgar işgalindeyiz. Edirne, Şükrü Paşa'nın öncülüğünde direnmektedir. 155 gün direnecektir. Bulgar aşağıları almıştır ama denetim onda değildir, Yunan çetelerindedir. Arka taraflardan gelenler Ede Köy'e sığınırlar. Çünkü arka taraflarda yangın vardır, Yunan ve Bulgar çeteleri binlerce insanı kesmektedirler. Sofulu bir Rum memleketidir ve Kozacılar diyarıdır' ifadelerine yer verdi.
Edirne Milletvekili yazmışHarbin ilanından sonra Ede Köylüler'in toplanarak kaçmak istediklerini anlatan Tunca; 'Keşan'dan Gelibolu'ya inmek için yola çıkmışlardı. Sofulu'nun en kibar ve en zengin tüccarlarıyla köyün en ileri gelenleri arkalarından koştular. Geçen Rus muharebesinde Ede Köy'de bir kişinin bile burnu kanamamıştı. '˜Nereye gidiyorsunuz? Sizi salmayız. Bizim için ayıptır, kılınıza hata gelmeyecektir.' derler. Ede Köylü Hacı Mehmet Ağa, Sofulu'nun en zengin, hibesi altın dolu olan kişi, en çalışkan adamıdır. Sofulu'da Rum tacirleri vardır. Müslümanlar zaten kısmen kaçmaktadır. Fakirler mecburen kalmıştır. Köyün erkeklerini birer birer bağlayarak dizdiler. Bir saat evvel merhamet vaadiyle yoldan çevirdikleri Hacı Mehmet Ağa'yı ortaya aldılar. Bir gözünü oydular. Ne kadar parası varsa hepsini gasp ettiler. Zavallının bir tarafta gözü oyulurken, öteki tarafta gözünün önünde kızının ırzı yırtılıyordu. Bunlar doğru arkadaşlar, çok vahim günler. Kadınlarımızın üzerlerine hücum ettiler. Bunları yazan Edirne'nin milletvekilliğini yapmış biridir. Artık burası kan ve irinle dolu bir meydan haline geldi. Ede Köy yangın yerine döndü. Tüten dumanların arasında tamamı 1440 ki bu sayı çok tartışılır, 900 diyen de 4 bin diyen de vardır. Ama benim gönlüm Mehmet Şeref Aykut'un telaffuz ettiği rakam neden bu kadar çok? Çünkü arkalardan sığınmak için gelenler var. Hepsi Ede Köylü değildir, sığınmak için gelenleri de kesiyorlar. Çoluk çocuğu ahırda yakmışlar. Erkekleri camide yakmışlar' dedi.
4 defa işgal edilmişToplantıda son konuşmayı ise Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Faruk Çiftçi yaptı. Çiftçi, Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, son 5 yılda kuruluş hedeflerine ilave olarak Edirne'nin tarihine, Edirne'ye ve şehitlere hizmet etmek anlamında Edirne'nin şehitlikleri ile ilgili çalışmalar yapma kararı aldığını ve bunu tüzüğüne aktardığını söyleyerek; 'Tüzükte yer alan hususlarda Edirne'nin tarihi, geçmişi, şehitlikleri ile ilgili çalışmalar yapmaya başladık. Biz, yaptığımız araştırmalarda Edirne'nin gerçekten zulmü yaşayan, gerçekten zulmü hisseden ve gören bir şehir olduğunu gördük. 4 defa işgal edilmiş. Bunu bilmek, görmek lazım. Bu şehirde yaşayan ecdadımız, buralarda neler yaşadı? Bunları hissetmek lazım ki ona göre yola çıkmak lazım' sözlerine yer verdi.
32 şehitliğini bulmamız lazımEdirne'nin, 32 şehitliğinde 300 bin kahraman vatan evladını bağrında barındıran mübarek ve mukaddes bir toprak olduğunu söyleyen Çiftçi; '300 bin rakamı çok önemlidir. Bu sayı, 2 yerde kayıtlarda geçiyor. Bugün, bu coğrafyada Çanakkale en çok şehidi olan şehir olarak gözüküyor. Ama Edirne'de 300 bin şehidin olduğunu biliyoruz. Ancak biz, konuşma yaptığımız toplantılarda Edirne'nin, Türkiye'nin ikinci büyük şehitliği olduğunu ifade ediyoruz. Sayısal olarak 300 bin şehidimiz var ama Türkiye'nin ikinci büyük şehitliğidir. Çünkü Çanakkale ile yarışmak gibi ileride sıkıntı yaratacak bir hususun önceden önüne geçmek istiyoruz. Çanakkale zaferin, Edirne zulmün destanıdır. İkisini birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Sarıkamış da yokluğun destanıdır. Bir tarafta yokluk, bir tarafta zulüm, bir tarafta da zafer varken birbirlerini yarıştıramazsınız. Biz daha büyüğüz diyemezsiniz. Sakarya da Kurtuluş'un destanıdır. Bu millet bin yıldır bu coğrafyada desten yazıyor. Ama bize düşen görev şudur; Edirne'nin 32 şehitliğini bulmamız lazım. Bunların yerlerini tespit etmemiz, noktalamamız lazım. Bunların etrafını tel örgü ile çevirmemiz lazım. Bugün bu şehitliklerde, verimli topraklar olduğu için altında yatana bakmadan üstünde buğday ekenler var. Buralara İl Genel Meclisi'ne yeni çıkan yönetmelik bu yetkiyi veriyor. Bu yetkiyi İl Genel Meclisi kullanıyor. Son dönemde de toparlanmaya başladı ve çalışmalar iyi gidiyor. Edirne'nin 32 şehitliğinin yerlerini tespit etmemiz, yerlerini tescil etmemiz ve tapularını Özel İdare'ye almamız gerekiyor. Bu 32 şehitlikte yatan 300 bin şehidin de isimleri şu anda elimizde var. Bunların 220 bini doküman olarak kurşun kalemle yazılmış şekilde elimizde var. Ama bunların dijital bir ortama aktarılması gerekiyor. Bu konuda İl Genel Meclisi'nin de bir çalışma içerisine girmesi gerekiyor' dedi.
Yaşanan acılarla anlaşıldıDoğup büyüdüğümüz bu topraklarda geçmişle bağımızı güçlendirecek çok şeyler olduğunu söyleyen Geçmiş; 'Bunlar; soyut ve somut türküler, destanlar, ağıtlar, atalarımıza ait mezarlar, bağlar, bahçeler, tarlalar, arkadaşlıklar, komşuluklar, akrabalıklar hatta dostlarımız, düşmanlarımız. Onlar orada vardı, orada bulunmuşlardı. Onların kendi ülkelerinde; yaşama bağlı özgürce, yokluk içinde bir yaşam mücadelesi veriyorlardı. Her ne kadar '˜Ede Köy ovası altın yuvası' denilse de böyle olmadığı zamanla yaşanan acılarla anlaşılmıştır' dedi.
13-20 Kasım tarihleri arasında yaşanmıştırEde Köy'ün, 1912 yılında başlayan 1. Balkan Harbi'nde en çok katliamın yaşandığı yerlerden biri olduğunu söyleyen Geçmiş; 'Suyun öte yanında yaklaşık yüzde 94 Müslüman, yüzde 6 Gayrimüslim vardı. Ancak mübadele döneminde o yüzde 6'lık azınlık, Müslümanlara çok işkence etmişlerdi. Dimetoka'ya bağlı 92 köyde sadece Müslümanlar yaşıyordu. Geri kalan yüzde 6'lık gayrimüslim olan azınlığın ortak yaşam alanları vardı. Katliam, savaşın ilk günlerinde, yani 13-20 Kasım tarihleri arasında yaşanmıştır. Bir hafta süren olaylar sırasında binlerce kişi öldürülmüştür. Katliamı, Ede Köy yakınlarında Sofulu Kasabası çevresindeki Rum çeteciler ve komitacılar yapmıştır. Yaşanan bu katliamda acılar çok büyüktü. Rum çeteleri köye gelip köyün gençlerini, ileri gelenlerini ve kadınları Sofulu Kasabası'na götürmüşler, köyün genç kızlarına ve kadınlarına tecavüz etmişler, götürdükleri insanları her gün bir bir keserek öldürmüşlerdir' sözlerine yer verdi.
2018 Müslüman şehit edildiRum çetelerinin, olaylardan 20 gün sonra köyü basıp kalan erkekleri ve çocukları toplayıp Meriç Nehri'nin kenarına getirerek kafalarını kesip nehre attıklarını söyleyen Geçmiş; 'Nehir kıyısında Şehit edilen Müslümanlar yaklaşık 2018 kişi civarındadır. Komitacılar, öldürdükleri insanları kuyuya atmışlar, camiye doldurup diri diri yakmışlardır. Köylüler, insan aklının almayacağı iğrençliklere maruz kalmışlardır. Bu arada Rumlar, kendi aralarında eğlenceler düzenleyerek köylülerin ziynet eşyalarını toplamışlardır. Köyde kesilecek başka insan kalmayınca köyü de ateşe verip terk etmişlerdir. O katliamdan birkaç kişi dışında kimse sağ kurtulamamıştır. Katliamdan kaçarak kurtulan 88 yaşındaki Kaniye Kalyoncu tarafından anlatılmıştır' dedi.
Taştan güçlü olup hayata devam ettilerYaşanan katliam üzerine Ede Köy ahalisinden Hacı İbrahim, Hacı İsmail, Süleyman Pehlivan ve Ahmet Efendi'nin İstanbul'a telgraf çekerek yardım istediklerini söyleyen Geçmiş; 'Lütfiye nine, yaşadıklarını torunu Nigar'a anlatmıştır. Torun Nigar, öğrendiklerini Dik Akan Bey'e anlatmıştır. Araştırmalar yapıldı. Sanki korkunç katliam kendini unutturmak istemiyordu. Şansımız yanımızdaydı. Çocukları ile birlikte Meriç'ten Sofulu'ya geçip kurtulan Lütfiye Nine, tüm bu olanları şöyle anlatmıştır; Ede Köy, diğer köylere nazaran daha zengin bir köy olduğundan eşkıyalar diğer köylere değil de Ede Köyü'ne baskın yaptı. Baskın yapanlar Ede Köylülerini çok yakından tanıyan, yıllarca Ede Köy Müslümanları ile birlikte yaşamış, çalışan çıraklar, çobanlardı. Ara sıra Türkiye-Yunanistan sınırı olan Meriç'in kıyısına inen Lütfiye Nine, bir sigara yakar, hem ağlar hem de Sofulu'ya ilenirmiş; '˜Kanlı Sofulu, hem canımızı aldın hem malımızı' ama sözünü hep aynı şekilde bağlarmış; '˜İnsanoğlu taştan katıdır.' Kılıcı taşa vurursun taş kırılır ama insan her acıya dayanıyor. Onlar da tüm bu acılara rağmen, taştan pek yani güçlü olup hayata devam etmesini bilmiştir' ifadelerine yer verdi.
Bulgar tarihçi de şahitKatliamın korkunçluğunu teyit edenler arasında sadece Türkler olmadığını söyleyen Geçmiş; 'Bulgar tarihçi 1. Miletich de tarihin kanlı katliamına şahit olmuştur. Bulgar tarihçi, Bulgarların bu katliamda rolü olmadığını, Rumların katliamı yaptığını iddia eder. Osmanlı Yüzbaşısı ise raporunda, katliamın Sofulu'yu işgal eden Bulgar ordusunun komutanının Rum eşkıyayı yönlendirmesi ve izin vermesi sonucu olduğunu yazar. Bulgar ordusunun bir hafta kadar süren katliamı fark etmemiş olması mümkün değildir. Balkan Savaşı'nda en büyük gaddarlıkları onlar yapmış olmasına rağmen, Ede Köy katliamında Yunanlıların gölgesinde kalmışlardır. Bunu da pek sevmedikleri Yunanlıların ne kadar gaddar olduklarını tarihe not etmek için kullanmayı bilmişlerdir' dedi.
Rumlar bir şey olmamış gibi davranmaktaOsmanlı arşivlerinin bu konuda en kıt kaynaklardan biri olduğunu söyleyen Geçmiş; 'Türk tarihinin belki de en korkunç mağlubiyeti ve mağduriyeti olan Balkan Harbi'ni kaydeden toplum iki adam vardır. Rumlar ise böyle bir şey olmamış gibi davranmakta ve dünyanın en eski medeniyetine sahip Batı'nın hayranlık duyduğu çağdaş Yunan halkı rolünü güzel oynamaya devam etmektedir. Bu mübarek ve mukaddes topraklarda yaşamanın bedeli her daim ağır olmuştur. Bu bedeli aziz milletimiz dün olduğu gibi bugün de ödemeye devam etmektedir. Tarihi kahramanlık destanlarıyla dolu aziz milletimiz; gün geldi Malazgirt'te bu toprakları yurt yapmak için destan yazdı, gün geldi Sırp Sındığı'nda, Niğbolu'da, Kosova'da, İstanbul'un surlarında bu toprakları vatan yapmak için destan yazdı. Bitmedi; Sarıkamış'ta yokluğun, Edirne'de zulmün, Çanakkale'de zaferin destanını yazdı. Sakarya'da kurtuluşun, 15 Temmuz'da demokrasinin tarihini yazdı. Selam olsun bu toprakları yurt yapanlara, selam olsun bu toprakları vatan yapanlara, selam olsun vatanı, bayrağı ve milleti için şahadet şerbeti içenlere, tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yad ediyoruz. Ailelerinin her daim yanlarında ve destekçisi olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Gazilerimize bundan sonraki yaşamlarında sağlık ve afiyet diliyoruz' sözlerine yer verdi.
Şehitlik kurulacakGeçmiş, sunumunun sonunda Kadıdondurma Köyü'nde yapılacak şehitlik ile ilgili bilgiler vererek; 'Şehitlik alanının temizlenerek, sınırlarının koruma altına alınarak olayı anlatan tarihi geçmişine uygun bir anıtın ve kitabenin Kadıdondurma Köyü meydanına konulması ve şehitlik alanına 2018 şehidimizi temsilen fidan dikilmesini, bu çalışmaların Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile birlikte yürütülmesine komisyonumuzca karar verilmiştir' dedi.
Binlerce insanı kestilerGeçmiş'in sunumunun ardından Ede Köy Katliamı ile ilgili bir konuşma da Yöre Dergisi İmtiyaz Sahibi Ayhan Tunca yaptı. Tunca, konuşmasında Ede Köy'ün Sofulu'nun ambarı olduğunu söyleyerek; 'Neden bu köyü kesiyorlar? Zenginleri öldürmek gibi bir hedefleri var. Yapanlar kim? O köyde çırak, çoban olarak çalışan Rumlar. Rum çetelerinde işbirlikçiler. Bulgar işgalindeyiz. Edirne, Şükrü Paşa'nın öncülüğünde direnmektedir. 155 gün direnecektir. Bulgar aşağıları almıştır ama denetim onda değildir, Yunan çetelerindedir. Arka taraflardan gelenler Ede Köy'e sığınırlar. Çünkü arka taraflarda yangın vardır, Yunan ve Bulgar çeteleri binlerce insanı kesmektedirler. Sofulu bir Rum memleketidir ve Kozacılar diyarıdır' ifadelerine yer verdi.
Edirne Milletvekili yazmışHarbin ilanından sonra Ede Köylüler'in toplanarak kaçmak istediklerini anlatan Tunca; 'Keşan'dan Gelibolu'ya inmek için yola çıkmışlardı. Sofulu'nun en kibar ve en zengin tüccarlarıyla köyün en ileri gelenleri arkalarından koştular. Geçen Rus muharebesinde Ede Köy'de bir kişinin bile burnu kanamamıştı. '˜Nereye gidiyorsunuz? Sizi salmayız. Bizim için ayıptır, kılınıza hata gelmeyecektir.' derler. Ede Köylü Hacı Mehmet Ağa, Sofulu'nun en zengin, hibesi altın dolu olan kişi, en çalışkan adamıdır. Sofulu'da Rum tacirleri vardır. Müslümanlar zaten kısmen kaçmaktadır. Fakirler mecburen kalmıştır. Köyün erkeklerini birer birer bağlayarak dizdiler. Bir saat evvel merhamet vaadiyle yoldan çevirdikleri Hacı Mehmet Ağa'yı ortaya aldılar. Bir gözünü oydular. Ne kadar parası varsa hepsini gasp ettiler. Zavallının bir tarafta gözü oyulurken, öteki tarafta gözünün önünde kızının ırzı yırtılıyordu. Bunlar doğru arkadaşlar, çok vahim günler. Kadınlarımızın üzerlerine hücum ettiler. Bunları yazan Edirne'nin milletvekilliğini yapmış biridir. Artık burası kan ve irinle dolu bir meydan haline geldi. Ede Köy yangın yerine döndü. Tüten dumanların arasında tamamı 1440 ki bu sayı çok tartışılır, 900 diyen de 4 bin diyen de vardır. Ama benim gönlüm Mehmet Şeref Aykut'un telaffuz ettiği rakam neden bu kadar çok? Çünkü arkalardan sığınmak için gelenler var. Hepsi Ede Köylü değildir, sığınmak için gelenleri de kesiyorlar. Çoluk çocuğu ahırda yakmışlar. Erkekleri camide yakmışlar' dedi.
4 defa işgal edilmişToplantıda son konuşmayı ise Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Faruk Çiftçi yaptı. Çiftçi, Edirne Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, son 5 yılda kuruluş hedeflerine ilave olarak Edirne'nin tarihine, Edirne'ye ve şehitlere hizmet etmek anlamında Edirne'nin şehitlikleri ile ilgili çalışmalar yapma kararı aldığını ve bunu tüzüğüne aktardığını söyleyerek; 'Tüzükte yer alan hususlarda Edirne'nin tarihi, geçmişi, şehitlikleri ile ilgili çalışmalar yapmaya başladık. Biz, yaptığımız araştırmalarda Edirne'nin gerçekten zulmü yaşayan, gerçekten zulmü hisseden ve gören bir şehir olduğunu gördük. 4 defa işgal edilmiş. Bunu bilmek, görmek lazım. Bu şehirde yaşayan ecdadımız, buralarda neler yaşadı? Bunları hissetmek lazım ki ona göre yola çıkmak lazım' sözlerine yer verdi.
32 şehitliğini bulmamız lazımEdirne'nin, 32 şehitliğinde 300 bin kahraman vatan evladını bağrında barındıran mübarek ve mukaddes bir toprak olduğunu söyleyen Çiftçi; '300 bin rakamı çok önemlidir. Bu sayı, 2 yerde kayıtlarda geçiyor. Bugün, bu coğrafyada Çanakkale en çok şehidi olan şehir olarak gözüküyor. Ama Edirne'de 300 bin şehidin olduğunu biliyoruz. Ancak biz, konuşma yaptığımız toplantılarda Edirne'nin, Türkiye'nin ikinci büyük şehitliği olduğunu ifade ediyoruz. Sayısal olarak 300 bin şehidimiz var ama Türkiye'nin ikinci büyük şehitliğidir. Çünkü Çanakkale ile yarışmak gibi ileride sıkıntı yaratacak bir hususun önceden önüne geçmek istiyoruz. Çanakkale zaferin, Edirne zulmün destanıdır. İkisini birbirinden ayırt etmek gerekiyor. Sarıkamış da yokluğun destanıdır. Bir tarafta yokluk, bir tarafta zulüm, bir tarafta da zafer varken birbirlerini yarıştıramazsınız. Biz daha büyüğüz diyemezsiniz. Sakarya da Kurtuluş'un destanıdır. Bu millet bin yıldır bu coğrafyada desten yazıyor. Ama bize düşen görev şudur; Edirne'nin 32 şehitliğini bulmamız lazım. Bunların yerlerini tespit etmemiz, noktalamamız lazım. Bunların etrafını tel örgü ile çevirmemiz lazım. Bugün bu şehitliklerde, verimli topraklar olduğu için altında yatana bakmadan üstünde buğday ekenler var. Buralara İl Genel Meclisi'ne yeni çıkan yönetmelik bu yetkiyi veriyor. Bu yetkiyi İl Genel Meclisi kullanıyor. Son dönemde de toparlanmaya başladı ve çalışmalar iyi gidiyor. Edirne'nin 32 şehitliğinin yerlerini tespit etmemiz, yerlerini tescil etmemiz ve tapularını Özel İdare'ye almamız gerekiyor. Bu 32 şehitlikte yatan 300 bin şehidin de isimleri şu anda elimizde var. Bunların 220 bini doküman olarak kurşun kalemle yazılmış şekilde elimizde var. Ama bunların dijital bir ortama aktarılması gerekiyor. Bu konuda İl Genel Meclisi'nin de bir çalışma içerisine girmesi gerekiyor' dedi.