2018, Edirne Kırmızısı olsun
Araştırmacı gazeteci ve yazar Orkun Akman'ın Hudut Gazetesi'ndeki araştırma yazılarıyla Edirne'de yeniden gündeme gelen ve Trakya Üniversitesi'nin çalışmalarıyla '˜Mükemmel Edirne Kırmızısı' isimli kitabın Amerika'dan getirtilerek Merkez Kütüphanesi'ne kazandırılmasıyla devam eden '˜Edirne Kırmızısı' çalışmalarına bir yenisi eklendi. '˜Edirne Kırmızısı' çalışmaları, '˜Edirne Kırmızısı Çalıştayı' ile taçlandırılırken, çalıştayda konuşma yapan Orkun Akman 'Onu hep beraber 2018'e yayalım ve 2018 yılı Edirne Kırmızısı Yılı olsun diye buradan bir öneride bulunuyorum' dedi.
Hudut Gazetesi'ndeki haber ve yazılarıyla Edirne'ye unutulmaya yüz tutmuş bir değerini, '˜Edirne Kırmızısı'nı hatırlatan araştırmacı gazeteci ve yazar Orkun Akman, '˜Edirne Kırmızısı' çalışmalarını ilerleterek '˜Edirne Kırmızısı Çalıştayı' düzenlenmesini sağladı. Trakya Üniversitesi Rektörlüğü, Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği ile araştırmacı gazeteci ve yazar Orkun Akman'ın çalışmalarıyla Trakya Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen Edirne Kırmızısı Çalıştayı'na Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Türk Kültür Vakfı ve Marmara Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Recep Karadağ, Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Bacıoğlu ile Edirne Kırmızısı konusunda çalışma gerçekleştiren kurum temsilcileri ve davetliler katıldılar.Çalıştay'ın açılış konuşmasını Araştırmacı Gazeteci ve Yazar Orkun Akman gerçekleştirdi. Akman, konuşmasında Edirne Kırmızısı Çalıştayı'nın Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği öncülüğünde, Trakya Üniversitesi'nin destekleriyle düzenlendiğini belirterek; 'Girişte görmüş olduğunuz kitabın Üniversite Kütüphanesi'ne kazandırıldığı törende de söylemiştim; biz gazeteciler, iki şeyi çok iyi beceririz. Biri polemik yaratmak, biri gündem yaratmak. 17'nci yüzyıldan itibaren uğruna casusluk faaliyeti yapılan bir rengi de gündeme getirmek bana nasip oldu. Var olan bir şeyi gündeme getirmiş olduk. Rengin gündeme gelmesiyle birlikte şehirde çok güzel bir sinerji oluştuğunu gözlemledim. Bugünkü çalıştayın amacı da bu sinerjiyi nasıl etkili ve doğru bir şekilde kullanabiliriz için bir aradayız' ifadelerine yer verdi.
'Yurtiçi ve yurtdışından akademisyenlerle görüştüm'Akman, konuşmasında Edirne Kırmızısı Çalıştayının sürecinden bahsederek; 'Çalıştay için biraz acele ettik açıkçası. Aslında daha uzun, daha geniş bir zamana yayılıp, daha hazırlıklı bir şekilde olabilirdi. Fakat Dernek olarak 2018 yılını Edirne Kırmızısı Yılı ilan etmek istediğimiz için senenin başında çok da geç kalmadan bu Çalıştay için bir girişimde bulunalım istedik. Bu çalıştay süreci içinde yurtdışından ve yurtiçinden akademisyenlerle internet üzerinden görüşme fırsatım oldu. Bunlardan biri de şu anda aramızda olan çok değerli Recep Karadağ hocamızdır. Bizi kırmadı ve İstanbul'dan geldi. Onun dışında İskoçya, Yunanistan ve Fransa'dan akademisyenlerle görüştüm. Fakat hepsi böyle bir şeyin yapılmasından ötürü çok sevinç duyduklarını, ancak zamanın kısıtlı olması nedeniyle üzülerek katılamayacaklarını belirttiler. Fakat bundan sonraki süreçte her türlü desteği yurtdışından da vereceklerini dile getirdiler' dedi.
'2018, Edirne Kırmızısı yılı olsun'Edirne Kırmızısı Çalıştayı'nın yapılma nedenlerini açıklayan Akman; 'Çalıştay'ın asıl amacı; şehirde oluşan sinerjiyi etkili ve doğru bir şekilde kullanabilmek. Edirne Kırmızısı hakkında sağlıklı bir yol haritası çıkarmak. Bu rengin, değerin; gerek tarihsel, kültürel, gerek turistik hatta ticari anlamda şehre nasıl bir kazanım sağlayabileceğinin yol haritasını çıkarmak. Bu değeri, kent hafızasına nasıl dahil edebiliriz? Bu doğrultuda oluşturabileceğimiz sinerji ve yol haritasını nasıl etkili ve yetkili bir şekilde kullanabiliriz? Bunlar için bir aradayız. Her zaman ve olayın başından beri bu işe sahip çıkan, bundan sonra da sahip çıkacağına inandığım çok değerli Rektörümüz Erhan Tabakoğlu'na, Dernek Başkanımız Bülent Bacıoğlu'na, bu rengin gündeme getirilmesinde çok büyük emeği olan ve başından itibaren hem bana hem de araştırmalara destek veren sevgili Aydemir Ay'a, bugün aramızda yok fakat bu Çalıştay'ın da gizli, görünmeyen kahramanlarından çok değerli ağabeyim Recep Zogo'ya teşekkür ediyorum. Ben bu yazı dizisini hazırlarken '˜Paylaşılamayan Renk' yazı dizisini kullanmıştım. Şimdi bu paylaşılamayan rengi, hep beraber nasıl paylaşırız, nasıl fikir birliği yaparız, onu tartışacağız. Kırmızı, enerjinin ve tutkunun rengi. Bu tutkuyla bu enerjiyi nasıl birleştirelim? Onu hep beraber 2018'e yayalım ve 2018 yılı Edirne Kırmızısı Yılı olsun diye buradan bir öneride bulunuyorum' sözlerine yer verdi.
'Kırmızı, Edirne için tartışılmazdır'Akman'ın konuşmasının ardından Çalıştay'da bir konuşma yapan Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği Başkanı Bülent Bacıoğlu ise ev sahibi olan kurumlardan biri olarak bütün kurumları davet etmeye çalıştıklarını belirterek; 'Hepimizin de sahip çıktığı bir renk üzerine buradayız. Bu anlamda bu rengi nasıl yüceltebiliriz? Nasıl ileriye doğru taşırız? Şehrimizin ekonomisine, sosyal hayatına, kültürüne ve turizmine de değerli kılarız diye buradayız. Bir söz vardır; renkler ve zevkler tartışılmaz diye. Ama Edirne için tartışılmayacak bir şey vardır; Kırmızı. Neden? Hepimizin kullandığı bir söz vardır; kırmızı olsun 3 para fazla olsun. Ayrıca davetkar özelliğinden dolayı kırmızı, Edirne'ye davet etme unsurunu da ortaya koyarsak Kırkpınar'da kullandığımız kırmızı dipli mumumuz vardır' dedi.
'Gerekirse yenisini düzenleriz'Edirne ile kırmızının birbirine çok yakıştığına dikkat çeken Bacıoğlu; 'Tüm dünyada çok kullanılan bir renk ama Edirne Kırmızısı'nın da şehrimize gerçekten değer katacağını, turizmde çok önemli bir artı değer olacağını düşünüyorum. Şehirde belki de hiç bilmediğimiz, bizden daha çok bu konuya eğilmiş, bilimsel katkısı ve bilgisi olan, tarihsel yönünü araştırmış arkadaşımız vardır. Belki buraya davet edememişizdir. Acelecilik yaptığımızı düşünmüyorum çünkü Orkun arkadaşımız öyle söyledi ama bir yerden başlamak lazım. Gerekirse yenisini ileride yeniden düzenleriz ve daha çok katılımla olur. Buradan çıkan sonuçlarla zaten bu olacaktır. Bu işbirliğinde ve son 1 yıl içinde çok katkıları olan, çok çalışma yapmaya çalışan Edirne Belediyesi'ne, Trakya Üniversitesi Rektörlüğü'ne, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne ve bağımsız olarak el sanatlarında çalışan arkadaşlarımıza, bu fikri bizimle beraber harmanlayan buradaki salonda bu fikri daha ileri götürebileceğimiz tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Umarım başarılı ve sağlıklı bir çalışma olur' ifadelerine yer verdi.
'Kayıtsız kalamazdık'Bacıoğlu'nun konuşmasının ardından bir konuşma yapan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ise Trakya Üniversitesi'nin, içinde '˜Edirne' geçen her konuyu, kendisinin bir ana konusu olarak almış bir Üniversite olduğunu belirterek; 'Sevgili Orkun kardeşimin başlattığı ve bu kitabın bulunup getirilmesiyle ivme kazanmış konuya, Üniversite'nin kaygısız kalması mümkün değildi. Çok büyük bir sevinçle bunu karşıladık. Kütüphanemize aldık ve şehirde bir farkındalık oluştu. Sevgili kardeşim bunu büyüterek devam ettiriyor, paydaşları arttırıyor, '˜Paylaşılamayan Renk' olarak paylaşılmaya hazır olduğumuzu ifade ediyor. Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği buna sahip çıktı. Değerli Emel hocam, Turizm Bölümü Başkanı olarak konunun içerisinde yer aldı. Siz diğer paydaşları da buraya davet ederek bu sofrayı daha nasıl büyütürüz, Edirne'ye bunu daha iyi nasıl kazandırırız anlamında bir Çalıştay yapılacak. Hepiniz, bir şekilde katkı vereceksiniz. Biz de buna ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyuyoruz' dedi.
'Edirne'ye kazandırma çabasındayız'Edirne'nin hazineler şehri olduğunu vurgulayan Tabakoğlu; 'Yanından geçerken belki de fark edemediğimiz, caminin yanında ufak bir figür ya da ufak bir renk, hızla geçip gittiğimiz ama altında inanılmaz öyküler taşıyan muhteşem bir şehir. Şimdi bu şehrin bir küçük ayrıntısını, kırmızısını masaya yatırıyoruz. Bu şehir 4 işgal gördü, büyük göçler gördü, sarayı yandı ve yıkıldı, büyük tahribatlar yaşadı. Ama şimdi bir define bulucu gibi kendi değerlerimizi, belki Amerikan kütüphanesinden, Glassgow kataloglarından tekrar Edirne'ye kazandırma çabasındayız. Bu çok kutlu, önemli ve güzel bir çaba. Katkı gösteren tüm katılımcılara teşekkür ediyorum' sözlerine yer verdi.
'Patentini aldık'Tabakoğlu'nun konuşmasının ardından Edirne Kırmızı Çalıştayı'na sunum gerçekleştirmek amacıyla katılan Prof. Dr. Recep Karadağ, '˜Türk Kırmızısı' olarak da bilinen '˜Edirne Kırmızısı'nın asıl mekanında olmaktan dolayı son derece mutlu olduğunu belirterek; 'Edirne Kırmızı ile ilgili çalışmama baktığım zaman, 1993 yıllarına dayanır. O dönem çalıştım, araştırma görevlisiydim. Tam neticeye hâkim olamadım ve bıraktım. 2007 yılı oldu, tekrar denedik ve yine istediğimizi yakalayamadık. 2017 yılı itibariyle de 3,5 yıllık bir hem laboratuvar desteğiyle hem maddi ve manevi desteklerle en son haline getirerek patentini de almış bulunduk. Bundan son derece memnunum' dedi.
'2 önemli bitki mevcut'Türk Kırmızısı'nın dünyaya yayılışını anlatan Karadağ; 'Türklerin dünyaya kazandırdıkları en önemli kelimelerden birisi 'Türk Kırmızısı' ya da 'Edirne Kırmızısı'dır. Baktığınız zaman tekstilin akla geldiği konulardan biri, yaklaşık olarak herkesin söylediği Türk Kırmızısı'dır. Aslında Türk Kırmızısı bazen yanlış anlaşıldı. Oysa dünyanın anladığı ve Türkiye'de de üretilmiş olan bu kırmızı, pamuklu kumaşın ya da pamuklu elyafın kök boya dediğimiz boyayla boyanması sürecine dayanır. Bu süreç için önemli olan iki tane bitki vardır. Birisi kök boyadır. Bütün Batı Anadolu'da ve Edirne'de oldukça mevcuttur. Türkiye'de önemli bir bitkidir. 2 yıllık bir bitkidir. İkinci olarak da bunu sabitlemek için kullandığımız Mazı Gomalağı dediğimiz bitkidir. Bu iki bitki olduktan sonra boyamak artık bize ya da üreticilere kalmıştır. Bu teknik 16'ncı yüzyılda Osmanlı'da biliniyor. Birçok makalede, '˜Türkler, Türk Kırmızısı'nı Hintliler'den öğrenmişlerdir.' diye genel kanı vardı. Hindistan'da yetişen Rubia türü bitki, alizarin içermiyordu. Bizim yöremizde yetişen bitki, en önemli doğal maddesi alizarindi. Bütün analizlerde de alizarin kompleksini yakaladığımız için bunu da iddia ederek o savı çürüttük. Türk Kırmızısı'nı, Türklerin Hindistan'dan öğrenmediğini, kendi bildikleriyle yaptıkları ile ilgiliydi. Bu nedenle dünyadaki yaygın kanıyı da bertaraf ettik' ifadelerine yer verdi.
'En büyük arşiv Glasgow'da'1746 yılında 2 Osmanlı tebaasına ait ustanın, Fransa'ya götürüldüğünü söyleyen Karadağ; 'Ardından orada bu laylar yapılmaya başlıyor. Burada Türk Kırmızısı üretilmeye başlanıyor. Daha sonra Almanya'ya yayılıyor. Fransa'dan sonra Almanya'da Türk Kırmızısı boyanmaya başlanılıyor. İskoçya'da ve İsviçre'deki Glaris Kantonu'nda daha sonra başlıyor. İsveç'te de başlamasının ardından gittikçe yayılmaya başlıyor. Hollanda ve İngilizler de Almanya ve Fransa'ya oradaki Türk Kırmızısı boyamacılığını öğrenip kendi ülkelerine transferi ile ilgili casus gönderiyorlar. Sonra İskoçya'da Türk Kırmızısı boyayan fabrikalar kuruluyor. 19'uncu yüzyılda Glasgow'da 6 tane Türk Kırmızısı boyayan fabrika vardı. Şu anda onun üretmiş olduğu yer, Glasgow Üniversitesi kataloglarında mevcuttur. En büyük arşiv de orasıdır' dedi.
'Ekonomik değeri çok yüksek'Edirne Kırmızısı'nın Türkiye'de ise Harbiye Askeri Müzesi'nde özellikle çadırlarda mevcut olduğunu söyleyen Karadağ; 'Diğeri ise Topkapı Sarayı Müzesi'nde mevcuttur. Türk Kırmızısı boyaması, geçmişte son derece ekonomik olarak çok para kazandıran bir olaydı. Ekonomik değeri çok yüksektir. 1794-1800'ler arasında Selanik'te konsolosluk yapan Fransız, anılarında şöyle der; '˜Oradaki koku ve çevre şartlı çok zordu Ama orada yalnızca boyacılar, boyama yapan ustalar ve onların aileleri yaşıyordu. Yine de son derece memnunlardı. Çok mutlulardı, ekonomik olarak kazandırıyordu. Dolayısıyla tarihteki en büyük Türk Kırmızısı tekniğinin gelişmesi 1810 yılına rastlıyordu. Bunu izleyen yıllarda da özellikle Fransa'nın doğusunda kurulan fabrikalardı. Böylece Türk Kırmızısı, yalnızca kırmızı boyamacılığından geçip üzerinde istenilen desenlerin çok seri bir şekilde verilmeye başlanılıyor' sözlerine yer verdi.
Fransa'dan Afrika'ya..1810 yılından önce Osmanlı'da da Edirne ve İzmir'de desenlendirme çalışmalarını yapıldığını söyleyen Karadağ; 'Ama özellikle el baskı yöntemiyle yapılıyordu. Fransa'dakiler ise daha geliştirilerek bir sanayi ürününe doğru gitmiştir. Avrupa'ya yayılmasının ardından Türk Kırmızısı, Moskova'ya geçmeye başlıyor. Daha sonra Amerika'ya kadar yayılıyor. Türk ya da Edirne Kırmızısı, Edirne ya da İzmir'den çıkan toprakla ilk önce Fransa, ikinci Almanya, üçüncü İsviçre ve İsveç'e, dördüncü Hollanda, beşinci İngiltere ve İskoçya, altıncı Rusya, yedinci Kuzey Amerika ve Batı Hint Adaları ve son olarak da Hindistan, Çin ve Afrika'ya yakın doğu ülkelerine kadar yayıldı' dedi.
'Toksik özelliği yok'Edirne Kırmızısı'nın analiz ve patentlendirme çalışamalarını açıklayan Karadağ; 'Biz öncelikle 1 miligram kadar küçük bir örneği hem askeri müzeler hem Topkapı Sarayı hem de Avrupa'daki müzelerden alarak bunları analiz ettik. Mikroanaliz sistemiyle bu çalışmayı yaptık. Elde ettiğimiz boyamaları geriye doğru reçetelendirmeye başladık. Bu değeri Türk tekstiline ve sanayisine nasıl kazandırmak için ne gibi çalışmalar yaparız diye girişimlerde bulunmaya başladık. Türk Kırmızısı orijinalinde 38 basamaktan geçerek boyanan bir renk. Oldukça zorlu bir süreç. Bugün bunu yapmak çokta kolay değil. Dolayısıyla biz projemiz kapsamında 38 basamağı ayrı ayrı yaparak rengi elde ettik. Sonra da bu basamakları kısaltarak sektöre nasıl daha ekonomik ve hızlı kazandırırız bunun planlamasını yaptık. Analizler sonucunda çıkan tüm renk değerlerini ölçtük. Elde ettiğimiz boya ile karşılaştırdık. Antibakteriyel ve antimikrobiyel testlerini yaptık. Bir de haslık testlerini yaptık. '˜Boyadıktan sonra soluyor mu?' diye test yaptık. Sonra bu ölçümleri tarihteki kumaşlarla karşılaştırıp elde ettiğimiz en yakın değerlerle bunu bir reçeteye bağladık. Bunun bir patentini aldık. Aldığımız patentte geçmişte boyanmış bir Türk Kırmızısı renginin on binde bir sapma olabilir. Bunun yanında yaşlandırma testleri de yaptık ve bu testlerin tamamına yakını pozitif çıktı. Bunun neticesinde bu reçeteyle bu rengin patentini aldık. Kök boya deyip geçmemek lazım. Türk Kırmızısı'nın en önemli iki bitkisi kök boya ve gomalağı bitkisi antibakteriyel ve antifungal özellikler sahiptir. Bunlarla ilgili tüm testler yapıldı. Baktığımızda Türk Kırmızısı ile boyanmış bir kumaşın bakteri üretmediğini, mantar üretmediğini görüyoruz. Bu nedenlerle bunun sürdürülebilir olması gerekiyordu. Bunun için modern sisteme entegrasyonu anlamında yöntemler geliştirdik. Yaptığımız çalışmalarla rengin oluşmasındaki 38 basamaktan oluşan uzun süreci sanayiye uygun olarak 1 gün gibi kısa süreye düşürdük. Burada yaptığımız çalışmalarda hiçbir zaman toksik bir madde kullanılmadı zaten geçmişte de toksik bir özelliği yoktu' ifadelerine yer verdi.
'Yurtiçi ve yurtdışından akademisyenlerle görüştüm'Akman, konuşmasında Edirne Kırmızısı Çalıştayının sürecinden bahsederek; 'Çalıştay için biraz acele ettik açıkçası. Aslında daha uzun, daha geniş bir zamana yayılıp, daha hazırlıklı bir şekilde olabilirdi. Fakat Dernek olarak 2018 yılını Edirne Kırmızısı Yılı ilan etmek istediğimiz için senenin başında çok da geç kalmadan bu Çalıştay için bir girişimde bulunalım istedik. Bu çalıştay süreci içinde yurtdışından ve yurtiçinden akademisyenlerle internet üzerinden görüşme fırsatım oldu. Bunlardan biri de şu anda aramızda olan çok değerli Recep Karadağ hocamızdır. Bizi kırmadı ve İstanbul'dan geldi. Onun dışında İskoçya, Yunanistan ve Fransa'dan akademisyenlerle görüştüm. Fakat hepsi böyle bir şeyin yapılmasından ötürü çok sevinç duyduklarını, ancak zamanın kısıtlı olması nedeniyle üzülerek katılamayacaklarını belirttiler. Fakat bundan sonraki süreçte her türlü desteği yurtdışından da vereceklerini dile getirdiler' dedi.
'2018, Edirne Kırmızısı yılı olsun'Edirne Kırmızısı Çalıştayı'nın yapılma nedenlerini açıklayan Akman; 'Çalıştay'ın asıl amacı; şehirde oluşan sinerjiyi etkili ve doğru bir şekilde kullanabilmek. Edirne Kırmızısı hakkında sağlıklı bir yol haritası çıkarmak. Bu rengin, değerin; gerek tarihsel, kültürel, gerek turistik hatta ticari anlamda şehre nasıl bir kazanım sağlayabileceğinin yol haritasını çıkarmak. Bu değeri, kent hafızasına nasıl dahil edebiliriz? Bu doğrultuda oluşturabileceğimiz sinerji ve yol haritasını nasıl etkili ve yetkili bir şekilde kullanabiliriz? Bunlar için bir aradayız. Her zaman ve olayın başından beri bu işe sahip çıkan, bundan sonra da sahip çıkacağına inandığım çok değerli Rektörümüz Erhan Tabakoğlu'na, Dernek Başkanımız Bülent Bacıoğlu'na, bu rengin gündeme getirilmesinde çok büyük emeği olan ve başından itibaren hem bana hem de araştırmalara destek veren sevgili Aydemir Ay'a, bugün aramızda yok fakat bu Çalıştay'ın da gizli, görünmeyen kahramanlarından çok değerli ağabeyim Recep Zogo'ya teşekkür ediyorum. Ben bu yazı dizisini hazırlarken '˜Paylaşılamayan Renk' yazı dizisini kullanmıştım. Şimdi bu paylaşılamayan rengi, hep beraber nasıl paylaşırız, nasıl fikir birliği yaparız, onu tartışacağız. Kırmızı, enerjinin ve tutkunun rengi. Bu tutkuyla bu enerjiyi nasıl birleştirelim? Onu hep beraber 2018'e yayalım ve 2018 yılı Edirne Kırmızısı Yılı olsun diye buradan bir öneride bulunuyorum' sözlerine yer verdi.
'Kırmızı, Edirne için tartışılmazdır'Akman'ın konuşmasının ardından Çalıştay'da bir konuşma yapan Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği Başkanı Bülent Bacıoğlu ise ev sahibi olan kurumlardan biri olarak bütün kurumları davet etmeye çalıştıklarını belirterek; 'Hepimizin de sahip çıktığı bir renk üzerine buradayız. Bu anlamda bu rengi nasıl yüceltebiliriz? Nasıl ileriye doğru taşırız? Şehrimizin ekonomisine, sosyal hayatına, kültürüne ve turizmine de değerli kılarız diye buradayız. Bir söz vardır; renkler ve zevkler tartışılmaz diye. Ama Edirne için tartışılmayacak bir şey vardır; Kırmızı. Neden? Hepimizin kullandığı bir söz vardır; kırmızı olsun 3 para fazla olsun. Ayrıca davetkar özelliğinden dolayı kırmızı, Edirne'ye davet etme unsurunu da ortaya koyarsak Kırkpınar'da kullandığımız kırmızı dipli mumumuz vardır' dedi.
'Gerekirse yenisini düzenleriz'Edirne ile kırmızının birbirine çok yakıştığına dikkat çeken Bacıoğlu; 'Tüm dünyada çok kullanılan bir renk ama Edirne Kırmızısı'nın da şehrimize gerçekten değer katacağını, turizmde çok önemli bir artı değer olacağını düşünüyorum. Şehirde belki de hiç bilmediğimiz, bizden daha çok bu konuya eğilmiş, bilimsel katkısı ve bilgisi olan, tarihsel yönünü araştırmış arkadaşımız vardır. Belki buraya davet edememişizdir. Acelecilik yaptığımızı düşünmüyorum çünkü Orkun arkadaşımız öyle söyledi ama bir yerden başlamak lazım. Gerekirse yenisini ileride yeniden düzenleriz ve daha çok katılımla olur. Buradan çıkan sonuçlarla zaten bu olacaktır. Bu işbirliğinde ve son 1 yıl içinde çok katkıları olan, çok çalışma yapmaya çalışan Edirne Belediyesi'ne, Trakya Üniversitesi Rektörlüğü'ne, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne ve bağımsız olarak el sanatlarında çalışan arkadaşlarımıza, bu fikri bizimle beraber harmanlayan buradaki salonda bu fikri daha ileri götürebileceğimiz tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Umarım başarılı ve sağlıklı bir çalışma olur' ifadelerine yer verdi.
'Kayıtsız kalamazdık'Bacıoğlu'nun konuşmasının ardından bir konuşma yapan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ise Trakya Üniversitesi'nin, içinde '˜Edirne' geçen her konuyu, kendisinin bir ana konusu olarak almış bir Üniversite olduğunu belirterek; 'Sevgili Orkun kardeşimin başlattığı ve bu kitabın bulunup getirilmesiyle ivme kazanmış konuya, Üniversite'nin kaygısız kalması mümkün değildi. Çok büyük bir sevinçle bunu karşıladık. Kütüphanemize aldık ve şehirde bir farkındalık oluştu. Sevgili kardeşim bunu büyüterek devam ettiriyor, paydaşları arttırıyor, '˜Paylaşılamayan Renk' olarak paylaşılmaya hazır olduğumuzu ifade ediyor. Edirne Tanıtım ve Turizm Derneği buna sahip çıktı. Değerli Emel hocam, Turizm Bölümü Başkanı olarak konunun içerisinde yer aldı. Siz diğer paydaşları da buraya davet ederek bu sofrayı daha nasıl büyütürüz, Edirne'ye bunu daha iyi nasıl kazandırırız anlamında bir Çalıştay yapılacak. Hepiniz, bir şekilde katkı vereceksiniz. Biz de buna ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyuyoruz' dedi.
'Edirne'ye kazandırma çabasındayız'Edirne'nin hazineler şehri olduğunu vurgulayan Tabakoğlu; 'Yanından geçerken belki de fark edemediğimiz, caminin yanında ufak bir figür ya da ufak bir renk, hızla geçip gittiğimiz ama altında inanılmaz öyküler taşıyan muhteşem bir şehir. Şimdi bu şehrin bir küçük ayrıntısını, kırmızısını masaya yatırıyoruz. Bu şehir 4 işgal gördü, büyük göçler gördü, sarayı yandı ve yıkıldı, büyük tahribatlar yaşadı. Ama şimdi bir define bulucu gibi kendi değerlerimizi, belki Amerikan kütüphanesinden, Glassgow kataloglarından tekrar Edirne'ye kazandırma çabasındayız. Bu çok kutlu, önemli ve güzel bir çaba. Katkı gösteren tüm katılımcılara teşekkür ediyorum' sözlerine yer verdi.
'Patentini aldık'Tabakoğlu'nun konuşmasının ardından Edirne Kırmızı Çalıştayı'na sunum gerçekleştirmek amacıyla katılan Prof. Dr. Recep Karadağ, '˜Türk Kırmızısı' olarak da bilinen '˜Edirne Kırmızısı'nın asıl mekanında olmaktan dolayı son derece mutlu olduğunu belirterek; 'Edirne Kırmızı ile ilgili çalışmama baktığım zaman, 1993 yıllarına dayanır. O dönem çalıştım, araştırma görevlisiydim. Tam neticeye hâkim olamadım ve bıraktım. 2007 yılı oldu, tekrar denedik ve yine istediğimizi yakalayamadık. 2017 yılı itibariyle de 3,5 yıllık bir hem laboratuvar desteğiyle hem maddi ve manevi desteklerle en son haline getirerek patentini de almış bulunduk. Bundan son derece memnunum' dedi.
'2 önemli bitki mevcut'Türk Kırmızısı'nın dünyaya yayılışını anlatan Karadağ; 'Türklerin dünyaya kazandırdıkları en önemli kelimelerden birisi 'Türk Kırmızısı' ya da 'Edirne Kırmızısı'dır. Baktığınız zaman tekstilin akla geldiği konulardan biri, yaklaşık olarak herkesin söylediği Türk Kırmızısı'dır. Aslında Türk Kırmızısı bazen yanlış anlaşıldı. Oysa dünyanın anladığı ve Türkiye'de de üretilmiş olan bu kırmızı, pamuklu kumaşın ya da pamuklu elyafın kök boya dediğimiz boyayla boyanması sürecine dayanır. Bu süreç için önemli olan iki tane bitki vardır. Birisi kök boyadır. Bütün Batı Anadolu'da ve Edirne'de oldukça mevcuttur. Türkiye'de önemli bir bitkidir. 2 yıllık bir bitkidir. İkinci olarak da bunu sabitlemek için kullandığımız Mazı Gomalağı dediğimiz bitkidir. Bu iki bitki olduktan sonra boyamak artık bize ya da üreticilere kalmıştır. Bu teknik 16'ncı yüzyılda Osmanlı'da biliniyor. Birçok makalede, '˜Türkler, Türk Kırmızısı'nı Hintliler'den öğrenmişlerdir.' diye genel kanı vardı. Hindistan'da yetişen Rubia türü bitki, alizarin içermiyordu. Bizim yöremizde yetişen bitki, en önemli doğal maddesi alizarindi. Bütün analizlerde de alizarin kompleksini yakaladığımız için bunu da iddia ederek o savı çürüttük. Türk Kırmızısı'nı, Türklerin Hindistan'dan öğrenmediğini, kendi bildikleriyle yaptıkları ile ilgiliydi. Bu nedenle dünyadaki yaygın kanıyı da bertaraf ettik' ifadelerine yer verdi.
'En büyük arşiv Glasgow'da'1746 yılında 2 Osmanlı tebaasına ait ustanın, Fransa'ya götürüldüğünü söyleyen Karadağ; 'Ardından orada bu laylar yapılmaya başlıyor. Burada Türk Kırmızısı üretilmeye başlanıyor. Daha sonra Almanya'ya yayılıyor. Fransa'dan sonra Almanya'da Türk Kırmızısı boyanmaya başlanılıyor. İskoçya'da ve İsviçre'deki Glaris Kantonu'nda daha sonra başlıyor. İsveç'te de başlamasının ardından gittikçe yayılmaya başlıyor. Hollanda ve İngilizler de Almanya ve Fransa'ya oradaki Türk Kırmızısı boyamacılığını öğrenip kendi ülkelerine transferi ile ilgili casus gönderiyorlar. Sonra İskoçya'da Türk Kırmızısı boyayan fabrikalar kuruluyor. 19'uncu yüzyılda Glasgow'da 6 tane Türk Kırmızısı boyayan fabrika vardı. Şu anda onun üretmiş olduğu yer, Glasgow Üniversitesi kataloglarında mevcuttur. En büyük arşiv de orasıdır' dedi.
'Ekonomik değeri çok yüksek'Edirne Kırmızısı'nın Türkiye'de ise Harbiye Askeri Müzesi'nde özellikle çadırlarda mevcut olduğunu söyleyen Karadağ; 'Diğeri ise Topkapı Sarayı Müzesi'nde mevcuttur. Türk Kırmızısı boyaması, geçmişte son derece ekonomik olarak çok para kazandıran bir olaydı. Ekonomik değeri çok yüksektir. 1794-1800'ler arasında Selanik'te konsolosluk yapan Fransız, anılarında şöyle der; '˜Oradaki koku ve çevre şartlı çok zordu Ama orada yalnızca boyacılar, boyama yapan ustalar ve onların aileleri yaşıyordu. Yine de son derece memnunlardı. Çok mutlulardı, ekonomik olarak kazandırıyordu. Dolayısıyla tarihteki en büyük Türk Kırmızısı tekniğinin gelişmesi 1810 yılına rastlıyordu. Bunu izleyen yıllarda da özellikle Fransa'nın doğusunda kurulan fabrikalardı. Böylece Türk Kırmızısı, yalnızca kırmızı boyamacılığından geçip üzerinde istenilen desenlerin çok seri bir şekilde verilmeye başlanılıyor' sözlerine yer verdi.
Fransa'dan Afrika'ya..1810 yılından önce Osmanlı'da da Edirne ve İzmir'de desenlendirme çalışmalarını yapıldığını söyleyen Karadağ; 'Ama özellikle el baskı yöntemiyle yapılıyordu. Fransa'dakiler ise daha geliştirilerek bir sanayi ürününe doğru gitmiştir. Avrupa'ya yayılmasının ardından Türk Kırmızısı, Moskova'ya geçmeye başlıyor. Daha sonra Amerika'ya kadar yayılıyor. Türk ya da Edirne Kırmızısı, Edirne ya da İzmir'den çıkan toprakla ilk önce Fransa, ikinci Almanya, üçüncü İsviçre ve İsveç'e, dördüncü Hollanda, beşinci İngiltere ve İskoçya, altıncı Rusya, yedinci Kuzey Amerika ve Batı Hint Adaları ve son olarak da Hindistan, Çin ve Afrika'ya yakın doğu ülkelerine kadar yayıldı' dedi.
'Toksik özelliği yok'Edirne Kırmızısı'nın analiz ve patentlendirme çalışamalarını açıklayan Karadağ; 'Biz öncelikle 1 miligram kadar küçük bir örneği hem askeri müzeler hem Topkapı Sarayı hem de Avrupa'daki müzelerden alarak bunları analiz ettik. Mikroanaliz sistemiyle bu çalışmayı yaptık. Elde ettiğimiz boyamaları geriye doğru reçetelendirmeye başladık. Bu değeri Türk tekstiline ve sanayisine nasıl kazandırmak için ne gibi çalışmalar yaparız diye girişimlerde bulunmaya başladık. Türk Kırmızısı orijinalinde 38 basamaktan geçerek boyanan bir renk. Oldukça zorlu bir süreç. Bugün bunu yapmak çokta kolay değil. Dolayısıyla biz projemiz kapsamında 38 basamağı ayrı ayrı yaparak rengi elde ettik. Sonra da bu basamakları kısaltarak sektöre nasıl daha ekonomik ve hızlı kazandırırız bunun planlamasını yaptık. Analizler sonucunda çıkan tüm renk değerlerini ölçtük. Elde ettiğimiz boya ile karşılaştırdık. Antibakteriyel ve antimikrobiyel testlerini yaptık. Bir de haslık testlerini yaptık. '˜Boyadıktan sonra soluyor mu?' diye test yaptık. Sonra bu ölçümleri tarihteki kumaşlarla karşılaştırıp elde ettiğimiz en yakın değerlerle bunu bir reçeteye bağladık. Bunun bir patentini aldık. Aldığımız patentte geçmişte boyanmış bir Türk Kırmızısı renginin on binde bir sapma olabilir. Bunun yanında yaşlandırma testleri de yaptık ve bu testlerin tamamına yakını pozitif çıktı. Bunun neticesinde bu reçeteyle bu rengin patentini aldık. Kök boya deyip geçmemek lazım. Türk Kırmızısı'nın en önemli iki bitkisi kök boya ve gomalağı bitkisi antibakteriyel ve antifungal özellikler sahiptir. Bunlarla ilgili tüm testler yapıldı. Baktığımızda Türk Kırmızısı ile boyanmış bir kumaşın bakteri üretmediğini, mantar üretmediğini görüyoruz. Bu nedenlerle bunun sürdürülebilir olması gerekiyordu. Bunun için modern sisteme entegrasyonu anlamında yöntemler geliştirdik. Yaptığımız çalışmalarla rengin oluşmasındaki 38 basamaktan oluşan uzun süreci sanayiye uygun olarak 1 gün gibi kısa süreye düşürdük. Burada yaptığımız çalışmalarda hiçbir zaman toksik bir madde kullanılmadı zaten geçmişte de toksik bir özelliği yoktu' ifadelerine yer verdi.