'˜Şarkın Senyör'ü Fatih

'˜Edirneli Fatih Sultan Mehmed Han Etkinlikleri' kapsamında '˜Fatih ve Edirne' konferansında konuşma yapan ünlü Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Fatih Sultan Mehmet'e '˜Şarkın Senyör'ü benzetmesi yaparak Yunanca bildiğine dikkat çekti. Ortaylı, Edirneli Mehmet'in kendini '˜Sezar', Roma İmparatoru, Türklerin Hakanı ve Halife olarak tabir ettiğini açıkladı. Bugünkü Edirne Sarayı'nın, Topkapı'nın annesi olduğunu söyleyen Ortaylı, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almasına rağmen Edirne'den ayrılamadığını söyledi.

TAKİP ET
Edirne Valiliği'nin Fatih Sultan Mehmet'in doğumunun 586'ncı yıldönümünü kutlamak amacıyla düzenlediği '˜Edirneli Fatih Sultan Mehmed Han Etkinlikleri' kapsamında Edirne Belediyesi ve Trakya Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen '˜Fatih ve Edirne' konferansına ünlü Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı konuşmacı olarak katıldı.Balkan Kongre Merkezi'nde gerçekleşen konferansa Edirne Valisi Günay Özdemir, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Edirne İl Emniyet Müdürü Ali Kemal Kurt, Edirne İl Jandarma Komutanı J. Alb. Alpaslan Doğan, Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Geçmiş, çok sayıda akademisyen, kurum ve kuruluş müdürleri ile öğrenciler katılırken; katılımcı yoğunluğu nedeniyle Balkan Kongre Merkezi'nde izdiham yaşandı. Yoğunluk nedeniyle çok sayıda katılımcı konferansı salon dışında dinlemek zorunda kalırken, salona girmeyi başaranlar ise Ortaylı'yı ayakta dinlemek zorunda kaldılar.Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerin anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan konferansın açılış konuşmasını Edirne Valisi Günay Özdemir yaptı. Özdemir, konuşmasında '˜Edirneli Mehmet'in doğum kutlama etkinliklerini ikinci kez düzenlediklerini belirterek; 'Bu programı Belediyemiz, Valiliğimiz, diğer kurumlarımız ve sivil toplum örgütlerimizin katkılarıyla her yıl bu şekilde kutlayacağız. Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı'nın zirvesini oluşturan ve İstanbul'u fetheden medeniyeti kuran tarihimizdeki önemli şahsiyetlerdendir. Eğer biz İstanbul'u fetheden medeniyeti anlayamazsak, Edirne'de kurulan Osmanlı medeniyetini anlayamazsak; ne İstanbul'un fethini anlayabiliriz ne de Osmanlı'yı anlayabiliriz. Onun için Fatih Sultan Mehmet bizim, dünyanın ve insanlığın tarihinde çok önemlidir. Edirne'de öyle bir medeniyet kurulmuş ki farklı inanç ve düşüncedeki insanlar, kendi inanç ve düşüncelerini yaşamışlar ve aynı zamanda da ortak yaşama şuurunu geliştirmişler' ifadelerine yer verdi.
'Doğu Avrupa İmparatorluğu haline getirdi'Özdemir'in konuşmasının ardından ünlü Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, '˜Fatih ve Edirne' konulu konferansına başladı. Prof. Dr. Ortaylı, Fatih Sultan Mehmet'in Osmanlı'nın Edirne Sarayı'nda dünyaya geldiğini belirterek; 'Kendisi, Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde en öne çıkandır. Birinci vasfı itibariyle sınırlarımızı aşar. 19 yaşında babasının ardından ikinci kez tahta çıkmıştır. İmparatorluğun ilk toplu, büyük fetihlerini yapmıştır. Balkan imparatorluğu olan Osmanlı Devleti, çok kısa bir zamanda Doğu Avrupa İmparatorluğu haline dönüşmüştür' dedi.
'˜Mareşal hastalığı'ndan vefat etmişFatih Sultan Mehmet'in iki deniz ve iki kıtanın sahibi unvanını taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Ortaylı; 'Fatih Mehmet diye bahsedilir. Bu ismi Hristiyan dünyası vermiştir. Korkutucu bir portre olduğuna hiç şüphe yoktur. Bir anda küçük Asya bulunmaları bile hazmedilemeyen yeni bir ırk, Müslüman bir kuvvet, Avrupa'nın kurulu düzenini alt üst etmiştir. Ölümünden bir süre evvel öncüsü Gedik Ahmet Paşa, ilk defa Adriyatik'teki İyonya Adalarını almış ve İtalya'nın topuk kısmı Türklerin elindedir. Asıl Fatih'i beklemektedir. Fatih'in 1481 sefere çıktığı malum. Kendisinin zehirlendiğine inananlar da var. Büyük tehlike, ömrünün 49'uncu yaşında hekimin verdiği ilaçla ortadan kalkmıştır. Hastalığı çaresiz bir hastalıktır. Tipik bir mareşal hastalığıdır. Gut hastalığı dediğimiz şeydir. Çizmeleriyle ömrünü at üzerinde geçiren mareşallerin ilki değildir' sözlerine yer verdi.
'Deniz ürünlerine düşkün' Fatih Sultan Mehmet'in gut hastalığı rejimine dikkat etmediğini ve deniz ürünlerine düşkün olduğunu açıklayan Prof. Dr. Ortaylı; 'Topkapı Sarayı'nın mutfak menüsü ve tetkik edilmeye muhtaç yemek listelerinde deniz ürünlerinin çok yer tuttuğu görülmektedir. Fatih Sultan Mehmet, bugünkü fetihlerin dışında deniz savaşlarıyla Osmanlı'yı ünlendirmektedir. Türkler o tarihte henüz 2 asırlık bir deniz kuvvetidir. Asya'nın içlerinden geldik. Büyük at sürülerini yöneten, çok hızlı hareket eden bir kavimiz. Bu bakımda Mogollarla komşuyuz ve onlara benzeriz. Fakat devlet anlayışımız onlarınki kadar yumuşak değil, daha serttir' dedi.
'Kardeş katli yapılması gerekendir'Kardeş katlinin hükümdarların keyfine ve karakterine bağlı bir olay olmadığı söyleyen Prof. Dr. Ortaylı; 'Yapılması gereken bir müessesedir. Osmanlı hükümdarının kardeşi, sizin kardeşiniz demek değildir. Sizin, kardeşinizle miras kavgasına tutuşmanız çok ayıp olabilir ama Osmanlı hükümdarının kardeş sevgisinin ve toleransının sınırlı olması gerekmektedir. Çünkü memleketin veraset kurumları ve iktidar anlayışı bugünkü gibi oturmamıştır. Hatta Cengiz Han'ın bile veraset anlayışında bizimkine göre çok yumuşak bir sistem görülmektedir' ifadelerine yer verdi.
'İstanbul kuşatma rakamları uydurmadır'İstanbul kuşatması için verilen asker rakamlarının efsanevi olduğunu ve doğru olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ortaylı; 'Surların etrafında 300 bin askerin yer aldığını düşünürseniz, bunların bir savaşçı işlevliği göstermesi bir yana, günlük dışkılarından dolayı hastalığın yayılmaması bile mucize olur. Bu gibi rakamları rastgele uydurmanın hiçbir anlamı yoktur. İstanbul'un kuşatması için yazılan ciddi eserler maalesef yabancılarındır. Bizde yazılanlara göre çok daha uygarca şeylerdir. İstanbul savunulurken içeride 10 bin tane kadın ve çocuk var. Dışarıdan 200 bin asker saldırıyor. Bu fevkalade uydurma bir şeydir. Dışarıdan 200 bin asker saldırmıyor. Kırklareli civarında dökülen toplar, bunların açtığı ateş, başlarında 21 yaşında ilk defa düzenli silahlar ordusu mareşali ve doğrudan doğruya surlara saldıranlar. Ulubatlı Hasan, bir tarihçi yaratmasıdır. Bir sürü Ulubatlı Hasan var. Birileri surların tepesine tırmanacak. Yoksa geçmenin imkânı yok. İçeride de bir savunma var. En başta imparatorun kendisi, uzun zaman Bizans'ta görülmeyecek şekilde iyi bir asker. İtalya'nın bazı devletleri, bilhassa Cenova ve Katalunya, 1204'te harap ettikleri İstanbul'u bu sefer sahipleriyle birlikte yeni gelene karşı savunurlar. Bu hiç kolay bir kuşatma değil. Kuşatma 53 günün sonunda bitiyor' dedi.
'Türkler endüstriye düşkündür'Osmanlı ordusunun Fatih Sultan Mehmet dönemindeki imalatının çok önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ortaylı; 'Yüzde 95'i köylü ve göçebelerden oluşan bir imparatorluğun tophane ve tersane sayısı şaşılacak derecededir. Türkler aslında endüstriye düşkün, metali kullanmaya müstait ve savaş sanatını da bu şekilde taşımaya niyetli bir ırk olarak görülmektedir' sözlerine yer verdi.
Edirneli Mehmet'e '˜Şarkın Senyör'ü benzetmesiFatih Sultan Mehmet'in Yunanca kaynaklardan yararlandığını söyleyen Prof. Dr. Ortaylı; 'Dönemin İtalyanları, Bizanslılar ve Cenovalı İtalyanlar bahsediyor. '˜Şarkın Senyör'ü eski Yunanca biliyor. 15. asrın ortasında Batı'da bile çok nadir rastlanan bir özelliktir. Herkes Yunanca bilmez, bazıları bilir. Daha da fazlasıyla İtalyanca konuşuyor. Arapçayı çok iyi biliyor ve Farsça yazıyor. Edirne Sarayı'nda bir Enderun vardır. Ama bu Enderun nasıldı? Ders programı neydi? Şehzadeler, devşirmelerle, iç oğlanlarıyla birlikte Enderun'da eğitim görüyorlardı. İmtiyazlı ve kapalı bir eğitim olmaması dolayısıyla müthiş bir sınıf ve öğretim rekabeti vardı. Padişah çocukları da bu rekabetin içindeydiler. 15. yüzyılın sarayında bir Osmanlı şehzadesi belki Fatih Sultan Mehmet kadar renkli ve parlak olmasa da bilgili adamdı. II. Bayezid, Çağatayca ve Uygurca'yı çok iyi bilenler biridir. Bugün bilim âleminde öylesi pek yok. Yavuz Sultan Selim Han, Farsça ve Arapça'yı çok iyi bilen birisidir. Enderun sisteminin çöküşü daha sonraki zamanlardır' dedi.
'Sevilen bir hükümdar değildi'Fatih Sultan Mehmet'in döneminde sevilen bir hükümdar olmadığı söyleyen Prof. Dr. Ortaylı; 'Millet, kendisini sıkan adamdan pek haz etmez. Hele Türk milleti hiç haz etmez. Tarih yazımı onu ileride methedecek diye sürgüne yollanan Karaman köylülerini, Trakya'da Balkanlar'da sıkıntı çeken reayanın onu içten alkışlaması hiç şart değildir. İlme düşkündür. Hakkında yerel ulema '˜Padişah hurufilere düşkündür' diye dedikodu çıkarmıştır. Bu yüzden bir devşirme olan, Hristiyan bir ruhani âleminden gelen Mahmut Paşa onları toplayıp yaktırdığı için herkesin sevgilisi olmuştur. Yaptığı iş pek İslam'a uymuyor. Adam yaktırıyor, tam engizisyon metodu. Fakat hurufileri yok etmiştir' ifadelerine yer verdi.
'Fatih Sultan Mehmet halifedir'Fatih Sultan Mehmet'in imparatorluğun başındaki '˜Grand Senyör', kendi kullandığı tabir ile '˜Sezar', Roma İmparatoru, Türklerin Hakanı ve Halife olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ortaylı; 'Hilafetin Yavuz Sultan Selim tarafından getirildiği gibi bir efsane 18'inci asırda uydurulmuştur. Fakat Fatih'in yaptığı camiler ortadadır. Son derece mütevazı, güzel kubbeli eserlerdir. Fatih'in sarayı ortadadır. Bugünkü Topkapı'nın yarısı, harem kısmı yok. Kanuni devrinde de yoktu. Hürrem Sultan zorladı diye Sinan tarafından simetriyi bozacak şekilde oraya ilave edildi. Topkapı Sarayı, dünyanın en güzel çinileri, en güzel doğrama eserleri, en zengin kumaş koleksiyonu ve Osmanlı mutfağını zirveye ulaştıran büyük mutfaklarıyla ortadadır. Ama bu saray, bizim bildiğimiz saraylardan değil. 19'uncu asrın devleti, bu sarayda yaşayamazdı. Çünkü çok dardı. 60 kişiye orkestralı ziyafet verecek bir salon yok. Bunlar hep efsanelerdir. Efsaneleri bilmeyen insanlar, Topkapı Sarayı'nda ilave müzeler kurmaya kalktılar. Hepsi yanlış girişimlerdir' dedi.
'Edirne Sarayı, Topkapı'nın annesidir'Osmanlı Sarayı'nın sadece ve sadece devletin temsili demek olduğuna dikkat çeken Osmanlı Sarayı herhangi bir önemli kışladan daha ucuza mal olan bir şeydir. Zamana sanatların ve atölyelerin gelişmesiyle göze batan bir yerdir. Bugünkü Edirne Sarayı, Topkapı'nın annesidir. Yangın geçirmese zaten onun da ne olduğunu görecektiniz. Osmanlı Sarayı, fonksiyonel bir yerdir ve 19. asrın şaşaalı devlet protokolü için yeni bir saray yapmak gerekti. Bütün olay da budur. 19. yüzyıl borçlarının nedeni saraylar değildir, Kırım Savaşı'dır, Osmanlı-Rus Savaşı'dır. Çünkü muharebeler çok para götürür' sözlerine yer verdi.
'İstanbul'u aldı ama gidip oturmuyor'Fatih Sultan Mehmet devrinin ilginç olayları olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ortaylı; 'Mesela; 9 Ocak 1454. İstanbul'u aldı ama gidip oturmuyor, buradan ayrılamıyor. Kolay değil, şehir berbat. Devamlı yenilenmesi, kurulması, boş yerlerin yapılması gerekiyor. Gidip, bakıp geliyor. Tam oturamıyor. Gidip gelirken insanlarla nasıl geçinecek diye dikkat ediyor. Eski eser toplamaya çok meraklı. Sarayda hâlâ devasa sütun başlıkları var. Onları taşımış belli ki. Müthiş bir heykel koleksiyonu vardır. Bunlar satıldı. Müthiş bir tablo, portre koleksiyonu vardır. Maalesef Bayezid devri bunları sevmiyor, bu işten anlamıyor. Fakat bir koleksiyon kaldı; çini. Dünyanın en büyük çini koleksiyonu Çin'de değil, bizdedir. 11 bin parçadır. Bunlar çok nadide parçalardır' dedi. Konferansın sonunda Edirne Valisi Günay Özdemir, Prof. Dr. Ortaylı'ya hediye takdim etti.