ABD'ye mahkûm kalamayız
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Edirne İl Başkanlığı'nda düzenlenen basın toplantısında Türkiye'nin tarım politikası, Suriyeli göçmenler, eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın Türkiye'ye iadesi, S-400 tartışmaları ve erken seçim iddialarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, üreticinin kâr edememesi durumunda üretmeye devam edemeyeceğini söylerken Suriyeli göçmenler için Suriye'de barış sağlaması gerektiğini ifade etti. Atilla'nın Türkiye'ye iade edilmesinden memnun olduğunu açıklayan Karamollaoğlu, S-400'lerle ilgili olarak hükümete destek vererek 'ABD'ye mahkûm kalamayız' dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Yunanistan'da Batı Trakya Türklerinin haklarını savunmak amacıyla parti kuran ve 24 Temmuz 1995 yılında şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybeden Dr. Sadık Ahmet'in Gümülcine'de düzenlenen anma törenlerine katılmadan önce Edirne'yi ziyaret etti. Karamollaoğlu, Saadet Partisi Edirne İl Başkanlığı'nda düzenlenen toplantıda basın mensupları ile bir araya geldi. Toplantıya Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, İl Başkanı Ali Demirkıran ve partililer de katıldılar.
Temmuz
ayının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir ay olduğuna dikkat
çekerken; 24 Temmuz Basın Bayramı'nı
kutladı. 24 Temmuz tarihinin aynı zamanda Erzurum Kongresi'nin de yıldönümü
olduğunu söyleyen Karamollaoğlu; 'Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun en önemli
adımlarından biri olan Erzurum Kongresi'nin 100'üncü hayırla yâd ediyoruz'
dedi. Lozan Barış Antlaşması'nın yıldönümünün de 24 Temmuz tarihine denk
geldiğini söyleyen Karamollaoğlu; 'Lozan Antlaşması da Cumhuriyet'in kuruluşunu
teyit eden bir anlaşmadır' ifadelerine yer verdi. Karamollaoğlu, toplantının
ardından Gümülcine'de 24 Temmuz 1995'te hayatını kaybeden Dr. Sadık Ahmet'in
ölüm yıldönümü etkinliklerine de katılacağını açıklarken; 20 Temmuz tarihinin
ise Kıbrıs Barış Harekâtının yıldönümü olduğunu ifade etti.
Edirne'nin
sınır şehri olması nedeniyle turizmde önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen
Karamollaoğlu; 'Edirne'miz şu anda en çok turist alan 3'üncü şehir. Özellikle
komşu ülkelerden gelen turistler Edirne'mizin ticaret hayatına da ciddi bir katkı
sağlıyorlar. Bu sadece Edirne için değil, ülkemiz için önemli bir durumdur.
Çünkü gelenler Edirne'ye geliyor ama aynı zamanda Türkiye'mize de katkı sağlıyor.
Son zamanlarda Yunanistan ile ilgili gelişmeleri de dikkate aldığımızda,
ticaret hacmimiz 4 milyar Dolar seviyesini yeni yakaladı. Ama biz maalesef eksideyiz.
Yunanistan ile olan alışverişlerimiz düşünüldüğünde aldığımız, sattığımızdan
fazladır. Hedef olarak bunun en az 10 milyar dolar seviyesine çıkmasını arzu
ederiz. Bizi üzen, aslında Türkiye'nin en verimli topraklarından bir kısmı
Trakya'mızdadır. Hayvancılıkta önemli bir noktada, tarımda buğday ve
ayçiçeğinde, çeltik üretiminde önemli bir yere sahiptir. Ancak Yunanistan ve
Bulgaristan ile mukayese ettiğimizde, son zamanlarda tarım ürünlerinin oradan
bize ithal edilmiş olmasını ben hazmedemiyorum. Biz niye ihraç konumunda
bulunmayalım ki? Bizim neyimiz eksik? Maalesef iktidar tarımla nasıl
ilgilenilmesi gerektiğini farkında değil. Yanlış politikalar izliyor. Çiftçi
para kazanırsa çiftçiliğine devam eder. Para kazanmayan çiftçi zarar ettiği
zaman, '˜Hayvancılığa ya da tarıma devam edeyim' demez. Kendi karnını
doyuramayan insan, ülkeyi nasıl doyursun? Çiftçinin cebinde para kalması lazım.
Bir iktidar bunu idrak edemezse tarımı nasıl kalkındırır, ayağa kaldırır? Bir
sürü kararlar alınıyor, '˜dağları devireceğiz' deniliyor ama sonunda çiftçi,
besici dağın altında kalıyor' sözlerine yer verdi.
'Çiftçi para kazanmazsa devam edemez'
Satış
fiyatının, çiftçi giderinin altında kalmaması gerektiğini belirten
Karamollaoğlu; 'En azından çiftçiye yüzde 15-20 kâr payı bırakmalı ki gelecek
sene daha büyük bir şevkle topraklarını eksin. Trakya'da topraklarımız ekilip
biçiliyor. Ama Anadolu'da toprakların neredeyse artık yüzde 80'i ekilip
biçilmiyor, boş duruyor. Çiftçi, '˜Ekmezsem hiç olmazsa zarar etmem' diyor. Bunu
iktidar idrak etmez mi? Çiftçi, bir hasat mevsiminin arkasından cebinde para
kalmazsa çiftçiliğe devam edemez. Besici de aynı şekildedir. Et fiyatları
senede bir buçuk misli artmazsa, çiftçi orada kar edemiyor. Süt fiyatları bu
rakamı tutturamıyor. Binlerce süt hayvanı kesime gönderildi. Bu durum, bundan
sonra bizim hayvan ithal etmeyeceğimiz, süt ithal edeceğimiz anlamına gelir.
Besicilik yapan insan da, tarımla ilgilenen insan da mutlaka mevsim sonunda
cebinde para görmeli. Borçlarını ödedikten sonra para görmeli. Bütün çiftçi,
besici borçlu. İktidarın her şeyden önce bunu görmesi lazım. Tarımla böyle
ilgilenilmez. Tarımla hiç ilgileri yok. Çiftçinin derdini ne sormuyorlar. Eğer
siz çiftçinin derdini sormazsanız, çözüm üretemezsiniz' dedi.
'Suriye'de barış sağlansın'
Basın
mensuplarının toplantıda İstanbul Valiliği'nin, İstanbul'a kayıtlı olmayan
Suriyelilere kayıtlı oldukları illere geri dönmeleri için 20 Ağustos'a kadar
süre vermesiyle ilgili düşüncelerini sorması üzerine Karamollaoğlu, 'Tahmin
edilen 3 buçuk milyon Suriyeli olduğu söyleniyor ama belki de 4 buçuk milyon
var. Sayı tam olarak bilinmiyor. Çünkü ciddi bir kontrol yok. Daha doğrusu
hükümetin, kendisinin kontrol ettiğinin dışında ciddi bir rakam var deniliyor.
İstanbul'da çok yoğun bir Suriyeli göçmen olduğu söyleniyor. Bugün Suriye
probleminin sorumlularının başında iktidarın yaptığı yanlış politikaları gelir.
Biz, başka ülkenin iç işlerine, hele ki oradaki ayaklanmaya destek
vermemeliydik, teşvik etmemeliydik. Çünkü ihtilaller her yere yayılır, masum
insanlar katledilir. Esad'a karşı olduğunuz için Esad karşıtlarına ciddi destek
verirseniz, bunun neticesinde insanlar orada yaşayamaz ve en yakın Türkiye'ye
geldiler. Bu noktada hükümetin gösterdiği tavrı dışlamıyorum. Katliamdan
kaçarken onlara kucak açmak makul bir yaklaşımdır. Artık Türkiye bu yükü
kaldırmakta zorlanıyor. Bu da bir gerçektir. Bu meselenin kökten çözümü;
Türkiye'de bunların hayat şartlarını düzenlemekten değil, Suriye'de barışın
tesisinden, buraya göç eden insanların kendi memleketlerine dönmesini
sağlayacak ortamı oluşturmaktan geçiyor. '˜Esad ile konuşmam' diyorlar. Konuşma,
ne yapacaksın? Esad orada bir varlık, Rusya destekliyor. Bizim de Suriye
meselesinde en yakın müttefiklerimizden birisi. İran da destekliyor. İran da en
ciddi müttefiklerimizden birisidir. Suriye'de barış sağlansın. Barış sağlansın
ki buradaki insanlar Suriye'ye tekrar gidebilsinler' ifadelerine yer verdi.
'Atilla'nın dönmesinden memnunuz'
ABD'deki
İran yaptırımları davasında suçlu bulunan ve tutuklu bulunduğu cezaevinden
tahliye edilen eski Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın
Türkiye'ye gelmesiyle ilgili açıklamalarda bulunan Karamollaoğlu; 'Hakan
Atilla'nın, Türkiye'ye dönmesinden memnuniyet duyuyoruz. Onların Amerika'da
tutuklanmaları, hukukun gereği olduğu kanaatinde değilim. Tamamen politik bir
tavırdı. Biz de politik bir tavır sergiledik. Bronson'u bıraktık, adaletin
gereği miydi? Sonra başka bir papaz daha bırakıldı. Şimdi Hakan Atilla geri
geldi. Bundan memnuniyet duyarız ama onların Amerika'da uzun zaman tutuklanmış
olmalarını da doğru bulmuyoruz. Bunun da yanlış olduğu kanaatindeyiz. Ama bu
noktada '˜Biz mi kazandık, Amerika mı kazandı?' derseniz, bizim kazandığımız
kanaatinde değilim. Ama Hakan Atilla'nın Türkiye'ye dönmüş olmasından, bu
esaretten kurtulmuş olmasından memnun olduğumuzu ifade ediyorum. Amerika ile
olan münasebetlerimizi bu şekilde düzeltemeyiz' dedi.
'S-400'ler, S-400'den ibaret değildir'
S-400'ler
konusunda AK Parti hükümetinin tavrına Saadet Partisi'nin tam destek verdiğini
açıklayan Karamollaoğlu; 'Destek verdiğimizi de 2 senedir söylüyoruz. Buradaki
tavrı isabetlidir. Biz, kendi savunmamız konusunda Amerika'ya mahkûm kalamayız.
Bundan dolayı da S-400'ler ve arkasından gelen F-35'ler de hepsi hikâyedir. Kendi
savunmamızı, kendi imkânlarımızla sağlamak mecburiyetindeyiz. Bu bir
politikadır ve arkası gelmelidir. Bu noktada hükümetin ortaya koyacağı ciddi
her projeye destek veririz. Bizim desteğimiz psikolojik ve siyasidir ama
önemlidir. S-400'ler, S-400'den ibaret değildir, bu politikanın arkasının
gelmesi icab eder. Önemli olan, bizim kendi ayaklarımızın üzerinde duracak bir
noktaya gelmemizdir. Kendi savunma silahlarımızı kendimiz üretmek
mecburiyetindeyiz. Savunma sanayi, 50 yıldır üzerinde durduğumuz bir konudur.
Ama bu arkadaşlarımız, bu konuda geri kaldılar. Son zamanlarda İHA'larla olumlu
adımlar atılıyor, bu da bize memnuniyet veriyor ama bir tank konusu geliyor
gündeme ama hâlâ motoru yok. Helikopter diyoruz ama ne olduğu belli değil.
Şimdi de eğitim yakın destek uçağı yapıyoruz. Eğitim yakın destek uçağı,
1976'larda gündeme geldi. Projeler belirlendi. Ama ondan sonra bizim önümüzü
kesmek için ihtilal bile yapıldı' sözlerine yer verdi.
'İktidar İstanbul'dan ders almadı'
Karamollaoğlu, toplantının sonunda erken seçim iddialarıyla ilgili de düşüncelerini açıklarken; 'Ben şahsen önümüzdeki sene bir seçim olacağı kanaatinde değilim. Çünkü bu seçimi gerektirecek şartlar henüz iktidar yönünden olgunlaşmadı. İstanbul seçimleri de iktidara bir ihtar verdi. İktidar bundan ders aldı mı? Ders aldığı kanaatinde değilim. İktidar diye bir şey yok zaten, Sayın Cumhurbaşkanı var. Artık bir kişi var. Bu sistem, tek adam sistemidir. Parlamentonun, bakanların bir kıymeti yok. Hâkim de, savcı da Cumhurbaşkanının kendisidir. Karar verecek olan da, kararı değiştirecek olan da sadece kendisidir. Arada sırada bakanlar kurulu diye bir kurul toplanıyor. Kim bu kurul? Bu kurulun bir karar alma yetkisi yok. Bakanlar, alacakları kararları Cumhurbaşkanına arz ediyorlar; Cumhurbaşkanı '˜tamamdır' derse imzalıyor, Cumhurbaşkanının kararı haline geliyor. Bu sistemin kökten değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Ama şunu da söyledik; biz, başkanlık sistemine karşı değiliz. Denetlenemeyen bir başkanlık sistemine karşıyız. İkisinin arasında dağlar kadar fark var. Meclis, Cumhurbaşkanını denetleyecek bir güce gelsin, başkanlık devam etsin. Yeri geldiği zaman bakanlardan hesap sorabilsin. Bakanlar, Meclis'e bile inemiyor. Bakandan bile hesap soramayan bir Meclis'in hangi gücü kalır? O yüzden şu anda ekonominin düzeleceğine dair bir kanaat bizde oluşmadı' dedi. Karamollaoğlu, açıklamalarının ardından Gümülcine'deki Dr. Sadık Ahmet programına katılmak amacıyla Edirne'den ayrıldı.