2 bin yıllık Edirne tarihi

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Güner, Tematik Arkeoloji Sempozyumu'nun 6'ncısındaki Hadrianopolis'ten Edirne'ye Mekânsal Devamlılık konusundaki sunumda Edirne Kastrumundan lokasyonunun önemine, Edirne'nin Osmanlı hâkimiyetine geçmesinden sur dışına çıkmasına, kilise camiinden Gazi İlber Bey Mescidi'ne kadar Edirne'nin 2 bin yıllık kent tarihini açıkladı.Trakya Üniversitesi'nin '˜Toplumsal Değişim ve Devamlılık' başlığıyla Balkan Kongre Merkezi Senato Salonu'nda düzenlediği Tematik Arkeoloji Sempozyumu'nun 6'ncısında Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Güner, Edirne'nin 2 bin yıllık kent tarihi içerisindeki kırılma noktaları ve fiziksel dönüşümlerini anlattı.

2 bin yıllık Edirne tarihi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Hadrianopolis'ten Edirne'ye Mekânsal Devamlılık' konusunda sunum gerçekleştiren Dr. Güner, Edirne'nin 2'nci yüzyılda kurulduğuna dikkat çekerek; 'Edirne'nin yaklaşık 2 bin yıllık kent tarihi içerisinde bazı kırılma noktalarıyla, kentsel bağlamda fiziksel dönüşümlerine beraber bakalım istedim. Bunlar sadece birer değişim miydi? Yoksa dönüşüm olarak değerlendirilmeli miydi? Bu noktada ilk bilgi olarak; 2'nci yüzyılda Edirne'nin lokasyonunda kurulmuş bir kastrum söz konusudur' ifadelerine yer verdi.

Edirne'de kastrum kuruluyor
Dr. Güner, Edirne'nin kurulduğu dönemde problemli ve güvenlik açısından ciddi sorunları olan bir alan olduğunu belirterek; 'Bölgeye adını veren Traklar ve bunların yaşam biçiminin Roma tarafından kontrol altına alınamaması gibi bir sürü uzayan nedenle burada bir iç şehir olmasına karşı Roma da bir güvenlikli alan yaratma eğilimindeydi. Burada var olduğu kabul edilen, bir köy yerleşiminin üzerine bir kale çevirerek bir kent, '˜kastrum' kuruluyor. 2'nci yüzyılda Roma tarafından inşa edilmiş pek çok '˜kastrum' var. Özellikle Kuzey'de İngiltere coğrafyasında ve Kuzey Afrika'da sınır bölgelerinde var. Bunların neredeyse her biri 3'üncü yüzyıl itibariyle sur dışında çıkmayı başarmış alanlardır. Ama Edirne böyle değil. Başardıysa da buna ilişkin arkeolojik bir veri yok' dedi.

Her yüzyıl istila edilmiş
Edirne'nin 3'üncü yüzyıl itibariyle sur dışına çıkamadığına dikkat çeken Dr. Güner; 'Bunun nedeni, bulunduğu enteresan lokasyondur. İstanbul'a olan yakınlığı, İstanbul ile Doğu Avrupa arasındaki yani Belgrad üzerinden Orta Avrupa'ya açılan yol üzerindeki kilit noktası ve tek geçit veren alan olmasıyla ilgili olduğu kanaatindeyim. Çünkü İstanbul gibi önemli bir merkeze ilişkin sürekli akınların yaşandığı ve neredeyse tüm Orta Çağ boyunca her yüzyıl en az bir defa olmak üzere istilaya maruz kalmış bir kenttir Edirne. 4'üncü yüzyıldan başlayan Avarlar, Hunlar, Bulgarlar, Peçenekler, Kumanlar ve bunların hepsinin hedefi İstanbul'a ilişkin bir istila politikasını yürütmekti ve güzergâhları Edirne üzerinden geçiyordu. Bölgenin bu durumu, aktif askeri durum ve güvenlik problemleri nedeniyle olduğu söylenebilir. Değişimin kuvvetli olmaması, radikal bir değişime ulaşmaması nedeni olarak bu durum gösterilebilir' sözlerine yer verdi.

Edirne önemli ve kilit bir nokta
Edirne'nin lokasyonunun sunumundaki harita üzerinden açıklayan Dr. Güner; 'Edirne'nin bulunduğu lokasyonda şöyle bir durum var; haritada görünen mavi hat, Meriç Nehri'dir. İstanbul'dan gelen yol Perinthos'tan ayrıldıktan sonra Kuzey'e doğru dönüyor ve Edirne üzerinden Belgrad'a ve Orta Avrupa'ya gidiyor. Burada böyle bir askeri yol var.  Bunun yanı sıra Samakov'dan doğan Enez'de denize dökülen Meriç Nehri var. Meriç Nehri'nin ticaret amacıyla kullanıldığını biliyoruz. 3'üncü yüzyıla ait Edirne darplı sikkelerde birtakım kalyon betimlemeleri görüyoruz. Dolayısıyla Edirne, hem Meriç havzası ve vadisi, hem de İstanbul'dan gelen yol üzerindeki bu karakol görevi nedeniyle bölge açısından fevkalade önemli ve kilit bir noktadadır' dedi.

İktidar tanımı ortaya çıkıyor
Edirne'nin Osmanlı hâkimiyetine geçişini değerlendiren Dr. Güner; '1350'li yıllarda Trakya hâkimiyeti, Süleyman Bey'in karşıya geçmesi ve istila sürecinin başlaması, İstanbul ve Edirne arasındaki bugünkü Tekirdağ ve Kırklareli coğrafyası gibi pek çok Trakya kalesinin ele geçirilmesi ve en önemlisi 1350'lerde Meriç havzasına hâkim Dimetoka'nın ele geçirilmesinin hemen ardından; 1361-62 yıllarında Edirne'nin Osmanlıların hâkimiyetine geçmesiyle bölgede çok net bir bölgesel iktidar tanımı ortaya çıkıyor. Bunun, güvenlik problemini bir nebze azalttığını söylemek mümkündür. Ancak bu durum, 1360'tan 15'inci yüzyıl başına kadar stabil bir durumdan, ciddi bir hareketlilik ile fiziksel ve mekânsal değişikliklerde çok önemli bir faaliyet alanı olarak karşımıza çıkmıyor. Nitekim bu sadece Türkiye Trakya'sı ile ilgili bir durumdu. Sözünü ettiğimiz 1360 ile 1400'lü yıllar arasındaki 30-40 yıllık periyod önemlidir. Bu periyodda Edirne, Osmanlı için Batı'ya doğru gerçekleştireceği fütuhat hareketinin merkezi haline gelir. Edirne'nin de Batı'sında, Balkanlar'da pek çok toprağın Osmanlı iktidarı altına geçmesiyle 30-40 yıllık periyodda Edirne; güvenli bir iç şehir haline gelir' ifadelerine yer verdi.

Surun dışına çıkar
15'inci yüzyılın başında Osmanlı'da ikinci kuruluş olarak kabul edilen Fetret Devri'nin sona ermesiyle beraber Edirne'nin durumunu değerlendiren Dr. Güner; 'Siyasi anlamda bir iç huzur, dışarıya ilişkin önemli bir genişleme ve bütün bunların kontrol altına alındığı bir dönemde sadece 30-40 yıllık bir periyodda, yani II. Murat hâkimiyeti olarak 1440-1450 yılları arasında, Edirne'de fevkalade büyük bir mekânsal değişim söz konusudur. Edirne surun dışına çıkar ve çok kısa süre içerisinde geniş bir alana yayılır' dedi.

Kilise Camii Mahallesi'ni anlattı
1360 ile 1400'lü yıllar arasında Edirne'de sur içinde iki tane mahalle tespitini yapabildiğini açıklayan Dr. Güner; 'Bu mahallelerden bir tanesi Edirne Ayasofyası'nın etrafında şekillenmiştir ve bir Osmanlı mahallesidir. Daha da ilginç olan, Mahalle-i Kilise Camii'dir. Mahallenin adı Kilise Camii'dir. Bizans'tan devraldığı kentteki mevcut 2 tane kiliseyi, cami formuna dönüştürüp ki dönüştürüp dememek lazım çünkü cami ile kilisenin fonksiyon olarak kentin fiziksel çevresinin şekillenmesi bağlamında hiçbir farkı yoktur, adını da değiştirmez. Ona cami diyecek ve adı ne olacak? Kilise camii olacak. Mahallenin adı da Mahalle-i Kilise Camii'dir. Çok pragmatik bir devamlılık örneğidir. Dolayısıyla bunun bir değişim olduğunu söylemek yanlışlık olur' sözlerine yer verdi.

Gazi İlber Bey Mescidi ile dönüşüm başlıyor
Edirne'de dönüşümün 1412 yılında sur dışındaki ilk mescitle başladığını açıklayan Dr. Güner; 'Osmanlı, bugün 3 Şerefeli Camii olarak bilinen yerin hemen önünde küçük bir mescit kuruyor. Bu mescit, 1412 tarihli Gazi İlber Bey Mescidi'dir. Bu mescidin lokasyonunu şu açıdan önemsiyorum; 2'nci yüzyılda inşa edilen kalenin 10'uncu yüzyılda ihya edilen köşe burçlarından biri olan Roma kulesinin hemen yanı başıdır. Burasının, Kilise Camii'nde olduğu gibi benzer bir kültürel devamlılıkla, buna ilişkin hiçbir arkeolojik verinin olmamasına karşı, sur dışı Pazar alanının Gazi İlber Bey Mescidi'nin olduğu alanda olması ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Nitekim topografik olarak değerlendirdiğinizde de farklı bir durum söz konusu değildir' dedi.

Çarşı, Edirne'dir
Edirne'nin kent merkezinin 1412 ile 1450 yılları arasında büyük ölçüde tamamlandığına dikkat çeken Dr. Güner; 'Bugün Edirne kent merkezi olarak tarif ettiğimiz meşhur üçgende yani Eski Cami-Üç Şerefeli Camii-Balık Pazarı arasındaki üçgen, tüm Osmanlı döneminde üretilmiş olan ticaret yapılarının neredeyse tamamı 15'inci yüzyılın ilk yarısında bu nokta içerisinde tesis edilmiştir. Osmanlı, kalenin dışına çıkıyor, bir değişim gerçekleştirmiş oluyor, güvenlik problemlerini aştığı için artık ekonomik bir zenginlik alanı da var ve bütün yapılaşmasını bu noktada gerçekleştiriyor. Ama bu noktada kentin toplumsal değişimi var mıydı? Buna dönüşüm diyebilir miyiz? Çok emin değilim. Bu bir değişim olarak karşımıza çıkıyor. Bugün hâlâ bu kültürel devamlılığın bir ürünü olarak TOKİ kavramsallaşması olarak yapılan binalarını bir kenara bırakırsak Edirne'nin kent merkezi, 15'inci yüzyılın ilk yarısında II. Murat döneminde şekillenmiş olan bu yoğun alandır. Edirne'de yaşayanlar bilir, çoğumuz '˜Çarşıya gidiyoruz' deriz. Aslında '˜çarşı' kelimesinin yerine Edirne'yi koyabilirsiniz. Bizim aslında söylediğimiz şey; '˜Edirne'ye gidiyorum'dur' ifadelerine yer verdi.