İnsan, sosyal bir varlık olmasının yanı sıra aslında hep “yalnız” olduğunu ya
da en çok kendinden kaçamayacağını bir kez daha çok net bir biçimde gördü
sanıyorum.
Herkesin bu süreçte yaşadığı kişisel deneyimleri var.
Geçen yıl bu zamanları düşününce insan bir “tuhaf” oluyor.
Yaşanacak onca şeyden habersiz planlar yapıyorduk.
Ben mesela kendim için bir seyahat planlıyordum.
Şimdi o planımı yeniden hayal edecek kadar bile önümü göremiyorum.
Dahası salgın öncesi hayata dair bazı şeyleri de bölük pörçük hatırlıyorum.
“Yahu hepi topu bir yıl oldu” dediğinizi duyar gibiyim.
Ama vallahi sanki çok yaşlı biriymişim de benden genç insanlara “Eskiden bilmem
ne yoktu, biz de şöyle yapardık” diye anlatıyormuş gibi hissediyorum.
Bu arada ben artık “hep böyleyiz galiba” diye düşünürken yetkililer tarih
veriyor.
1 Mart itibarıyla kademeli normalleşecekmişiz.
Normalleşmenin bir anda ülke genelinde değil de iller bazında yavaş yavaş
olacağı söyleniyor.
Herhalde bu hafta içinde ya da en geç hafta sonuna kadar nerede ne olacağını
öğrenmiş oluruz.
Ancak tekrar dikkat çekmek istediğim nokta önceki dönemlerden farklı olarak
yaşadığımız ildeki durumu biz belirleyeceğiz gibi gözüküyor.
Birden fazla kaynaktan derlediğim bilgilere göre, şimdilik kesin olarak çizilen
yol haritası belirtilmediği için anladığım kısmını yazıyorum;
Özetle; Valinin başkanlığında toplanacak İl Hıfssısıhha Kurulu belirlenen
kriterlere göre birtakım uygulamaların devamına karar verecek.
Bu kriterler vaka ve aşı sayısı, yoğun bakım doluluk oranı gibi verileri
içeriyor.
Bunlara göre Edirne olarak “düşük, orta, yüksek ve çok yüksek riskli”den
hangisiyiz önce buna karar verilecek.
Ardından yine vaka sayılarına göre kafe, lokanta, AVM ve diğer dükkanlar
açılacak.
Vaka sayısı durumuna göre bunlar yeniden kapatılabilecek.
Yine vaka sayısına göre sokağa çıkma kısıtlamaları da tamamen kaldırılabilecek
ya da gün ve saatleri azaltılabilecek.
Artış durumunda sokağa çıkma kısıtlama uygulamasına tekrar başvurulabilecek.
Ve tabi vaka sayısına bakılmaksızın maske, mesafe ve temizlik uygulaması devam
edecek.
Yakın gelecekte maskelerden kurutulmak gibi bir beklentimiz zaten yoktu.
Maskeler uzun bir süre daha bizimle, sosyal mesafesiz ve dezenfektansız bir
yakın gelecek de henüz yok.
Tek dileğim yeniden kapanma gerektirmeyecek şekilde normalleşmek.
Buraya kadar iyi kötü geldik, bundan sonra yeniden başa dönmeyelim.
Çünkü bu filmi daha önce gördük, en ufak bir gevşemede daha ağır bir şekilde
başa dönüyoruz.
Aşılamada istenilen seviyeye ulaşana kadar yine kişisel önlemlere sıkıca sarılmak
o hayalini kurduğumuz “normal” günlere bizi daha çok yakınlaştırır gibi.
Bakalım, yine birlikte yaşayıp, göreceğiz.
***
Bu arada bu “normalleşme” sürecinde bir Edirneli olarak beni en çok ne
rahatlatır diye düşünüyorum.
“Ortak çalışma” diyorum kendi kendime.
Belediyenin, STK’ların vb. kurumların birbirini dışlamadığı bir ortak çalışma.
Gerçekleri söyleyenlerin hemen düşman ilan edilmediği, herkesin kentte
yaşayanlar dahil topu birbirine atmadan koordinasyonla çalışması.
Yani bu normalleşme döneminde kurumlar bizi doğru bilgilendirsin, şov ve göz
boyama yerine gerçekten iş yapsın, STK’ların ve hemşerilerinin kentle ilgili
çağrılarına kulak versin.
Düzeltmek için “gerçek” çaba göstersin.
Biz de kentliler olarak dayanışalım.
Kentimiz için daha çok bir araya gelelim.
Salgın sonrası normalleşme bahanemiz olsun, “eski normal günlere” değil de
“daha güzel günlere” dönelim.
Bu çağrının biraz(!) ütopik olduğunun da farkındayım.
Ama denemekten zarar gelmez.
Neler yapabiliriz, bunları birlikte konuşalım sevgili okur, buranın kapısı size
her zaman açık.