Bölgedeki bütün üniversitelerin kuruluş kaynağı olmasına
rağmen Trakya Üniversitesi, kendisinden ayrılarak kurulmuş olan çoğu
üniversitenin ardında yer alıyor.
Bilimde, sporda, politikada yarış iyidir; başarılı olmak,
çok çalışmayı gerektirir.
Son zamanlarda Stanford Üniversitesi’nden John Ioannidis ve
arkadaşları tarafından Plos Biology dergisinde yayınlanan dünyanın en etkili
bilim insanları listesinde yer alan bilim insanlarına baktım.
Trakya Üniversitesi’nden Mehmet Kanter, Metin Aydoğdu, Mümin
Şahin ve Gürkan Tuna var.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden bir isim var; Murat
Ateş.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden tam 7 kişinin ismi
var.
Kırklareli Üniversitesi’nden tek bir isim bile yok.
Trakya Üniversitesi’nden bu listede yer alanların adlarını
verdim.
Orada dikkat çeken bir isim var; Mümin Şahin.
Prof. Dr. Şahin, Trakya Üniversitesi’nde yıllarca çalıştı
sonra Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’ne rektör olarak atandı.
Giderken de yanına Trakya Üniversitesi’nden bir ekip
oluşturdu öyle gitti.
Ancak kadrosu hala Trakya Üniversitesi’nde.
Zaten etkili bilim adamları listesinde yer alırken isminin
karşısında Trakya Üniversitesi yazması da ondan.
Bu 4 hocayı tebrik ederiz.
Ancak ilgimi çeken ve bugün GÜNDEM’in birinci sayfasında
hatta sürmanşetinde okuyacağınız bir haber için Trakya Üniversitesi’nin
sayfasına girdiğimde yazımın bir bölümüne konu ettiğim “etkili bilim adamları
listesi” ile ilgili bir yazı – duyuru göremedim.
Oysa insan böyle bir listeye giren akademisyenlerine
teşekkür eder, katta onları kutlar, değil mi?
Eğer burada bir farkında olmama hali varsa bilemem ama böyle
bir şey biliniyor da kayıtsız kalınmışsa bu neyin kıskançlığı anlamadım.
***
Korona ile ilgili hiçbir şey yazmak istemezdim.
“İçimiz dışımız korona oldu” diyeceğim ama bu insanlığın baş
belası musibetin gündemden düşeceği yok.
Kahvehaneler, pastaneler, kafeler lokantalar kapandı.
İnsanların yoğun olarak buluştukları yerler belki de birbirlerine
korona virüsü bulaştırdıkları mekânlar.
Kahvehaneyi, lokantayı, kafeyi kapatıyorsun ama toplu
ulaşımda bu koronaya önlem almak zor.
Devlet ne yaptı, toplu ulaşımda HES kodu zorunluluğu
getirdi.
Bir önceki yazımda ben de bu konuyu irdeledim.
Yazımın bu bölümünü, Edirne Belediyesi Ulaşım Hizmetleri
Müdürü Erdal Uygun’un (muhtemelen benim yazım üzerine) twitter’da paylaştığı
eski tarihli bir gazete haberinin üzerine yazıyorum.
Uygun’un paylaştığı haberden anlıyoruz ki, HES kodu
tanımlanmamış kartlar toplu ulaşımda kullanılamayacak yani böyle bir kartla
toplu ulaşım aracına binilemeyecek.
Muhtemelen ileride doğacak zararları düşünerek “Ben
sorumluluğu üzerimden attım” diyor.
Erdal Bey kardeşim öyle bir twitle kurtulmak yok, şimdiye
kadar gereğini yaptın mı mesela?
Ben yazımda dedim ki, “Sen HES kodu istiyorsun ama HES kodu
tanımlanmamış kent kartla binişler serbest. Parayla binişler de serbest. O
zaman bu HES kodunun ne önemi kaldı?”
GÜNDEM muhabirleri toplu taşıma araçlarında HES kodu
tanımlanmamış kent kartlarla seyahat edildiğini saptadılar.
HES kodu tanımlanmamış kent kartı bırakın adam üç buçuk lira
para veriyor, geçip oturuyor.
Kovid-19’lu mu değil mi ne soran var ne de bu kişi o virüsü
taşıyorsa işin sonunun nereye varacağını düşünen.
Yani toplu taşımada kullanılan kent karta HES kodu tanımlama
hikâye.
Çünkü tanımlı olmayan kartlar da rahatlıkla kullanılıyor, üç
buçuk lira verince hiçbir engelle karşılaşmadan o araca biniyor.
Zaten toplu taşıma araçlarının bağlı bulunduğu kooperatifin
(sistemin) başkanı da “Arabaya binmiş olana ‘in’ diyemeyiz” diyor, samimi ikrar
var yani.
Peki “in” diyememek toplu taşımayı kullanan vatandaşa “öl”
demek değil mi?
Yani “in” diyemiyorsun ama “öl” diyebiliyorsun.
Belediye, valilik ve emniyet de bunu seyrediyor.
Yazı bu kadar, dağılabilirsiniz…