“Tarihte bugün;
17 Kasım 2019
Çin Hükümeti, dünya üzerindeki ilk Kovid-19 vakasının Wuhan kentinde
görüldüğünü açıkladı.”
Resmi ilk Kovid-19 vakasının açıklanmasının üzerinden tam bir yıl geçmiş.
Hay açıklanmaz olaydı!
Ama hayat işte sevgili okur.
Bir yıl olmuş bile…
Gözümde canlanır koskoca mazi!
Hepi topu bir yıl geçmiş abartma diyebilirsiniz ama insan istemsizce bir kafasında
yeniden oynatıyor filmi, sevgili okur.
Bu virüsü en başında tabi ki ben de hiç kale almamıştım.
Çin’in hiç bilmediğim duymadığım bir kentinde ölümcül bir hastalık çıkmış en
fazla domuz gribi, Ebola gibi bir şey olur; ülke sınırları içerisinde birkaç vaka
görülür ardından unutulur gider diye düşünüyordum.
Ocak ayında da aynı şeyleri düşünüyordum.
Kendimce işte yediğimize içtiğimize dikkat ederiz, sık sık ellerimizi yıkarız,
bunu da atlatırız kafasındaydım.
Sonuçta kişisel tarihimde Ankara’da yurtta kalırken ve hafta içi -neredeyse her
gün- gideceğim yere 2 farklı toplu taşıma aracı kullanırken bir Domuz gribi
salgınından hastalanmadan kurtulmuştum.
Çünkü elleri sık yıkayınca bir şey olmuyordu.
Ne kadar da iyimsermişim!
Başımıza geleceklerden habersiz öyle minnoş minnoş beklerken art arda gelen
açıklamalar, “mecbur olmayan dışarı çıkmasın”dan mecburi eve kapanmaya, esnek
çalışma derken evden çalışma şeklinde değişik bir kaosun içinde bulduk
kendimizi.
Virüs, Türkiye’ye gelirse şöyle bir kapıdan bakar, selam verir geçer, vaka
olursa da büyükşehirlerde olurdan; her eve bir vakaya evrildi olay.
Bakıyorum da bir tek yaz aylarını biraz nefes alarak geçirebildik sanırım.
Son günlerdeki tablonun ise hepimiz farkındayız.
Bir yılda tüm dünyayı psikolojik olarak da kırdı geçirdi, Kovid-19.
Hayatımızı “Virüs öncesi ve sonrası” diye ikiye böldü şu kısacık zamanda.
“Kalabalık fobisi” oluşturdu.
Bendeniz sevgili okur, kapalı bir odada ikiden fazla insanla bir aradaysam
kendimi tedirgin hissediyorum.
“Virüs öncesi” zamandan çekilmiş kalabalıkların (ki benim için artık bu 3
kişinin aynı yerde bulunması) olduğu fotoğrafları, videoları, filmleri izlerken
aklımda tek bir soru “Bu kadar insan nasıl dip dibe durabiliyor?”
İçimdeki anneanne de geri durmuyor tabi bu tarz görüntüler izleyince onun da
yorumu; “Bak şimdicikin görüyor musun hepsi hasta olacak kesin!”
Kontrollü sosyal hayata daha yeni alışmaya başlamışken, yeniden başa dönmek
insanda tarifsiz duygular uyandırıyor.
Hayalimiz yazdan sonra yavaşça normale dönmek, 2021’de de eski hallerimize
dönmekti.
Şimdi bu hayali, hayatın gerçekleri parçaladı bir kenara koydu, gitti.
Başa döndük.
O endişeli dönem geri geldi.
Bu arada hiç yol almadık diyemeyiz, sonuçta önceki dönemden edindiğimiz birkaç
tecrübe var. (Yani inşallah vardır.)
Bu tecrübelerden en önemlisi de “virüsün şakasının olmadığı”na artık ‘gerçekten’
ikna olmuş olmamız.
Biliyorum artık çok sıkıldık; yüzsüz misafir, misafirlikten çıktı neredeyse evi
üstüne geçirecek…
Ama şimdi ilkinden daha fazla dikkatli ve tedbirli olmak zorundayız sevgili
okur.
Bu sefer bir başa döneceksek eski virüssüz zamanlarımızın başına döneceğiz.
Az kaldı sevgili okur, güzel günler ileride…
Sağlıkla kalın.