Bir zamanlar, çocukken, köyde yaşarken (Türk
nüfusunun çoğunluğu köylerde yaşardık) babam yurt dışında (Rusya, erkeklerin
çoğunlukla para kazandıkları ülkeydi) çalışırdı. Aslında köyde birçok erkek bu
şekilde para kazandığı için biz çocuklar annelerimiz, babaanne, anneanne, dede
ile birlikte yaşardık. Babalarımız yılda bir veya iki kez gelir, bazen kargo
ile farklı ihtiyaçlarımızı gönderirlerdi, çoğu zaman gönderilen eşyalar yolda
bir şekilde kaybolur ve bize ulaşmazdı. Babalarımızın yurt dışında çalışmasının
bir sebebi vardı aslında. Daha fazla kazanıp, biriktirip şehirden ev almak.
Herkesin ortak gayesi buydu. Köyde tarla işi var, bahçe işi var, var da var.
Okul, ortaokula kadar var. Doktor haftanın belirli günleri gelir. Yani köyü
biliyorduk, çünkü köyde yaşıyorduk. Şehir ise hayallerimizdeki güzel yer, bir
üst seviye. Neyse 2 sınıfı bitirdikten sonra şehirden alınan daire artık
hazırdı. Taşınma zamanı gelmişti. Birden bahçeli evden bir kutuya kapanmıştık
resmen. Çok zor gelmişti köyden, aile büyüklerimizden ayrılmak. Bunun dışında
okulda, bazı komşular tarafından köyden gelenler pek hoş karşılanmazdı. Okulda
öğretmen ‘köy güzel mi’ diye sormuştu bir kez. ‘Evet’ diye cevap verdikten
sonra, ‘neden geldiniz o zaman’ diye bir tepki ile karşı karşıya kalmıştım. Bir
komşuyu duymuştum, bir diğerine şöyle derken ‘geldiler yine köylerden, Türkçe
konuşuyorlar, zaten doğru düzgün Bulgarca da bilmiyorlar.’ Farklı insanlar,
farklı düşünce ve yorumlar. Bunlar normal aslında. Beni bir yandan daha iyi
Bulgarca konuşma yönünden motive etti. Okulda da başarılı ve notları iyi olan
bir öğrenci oldum. Sonuç olarak uyum sağladık. Köyde yaşayan herkes zaman içinde
şehri tanıdı öyle veya böyle. Gel gelelim şimdiki zamana; Bulgaristan’a pandemi
sürecinden sonra gidince köylerimizi ziyaret ettik. Yolculuk ederken birçok
köyden geldik, geçtik. Türk erkeklerin çoğunluğu yine yurt dışında çalışıyor
(bu sefer Belçika, Almanya, İngiltere, Danimarka.) Bu sefer biriken paralarla
köylerde evler yapılıyor. Öyle küçük evler değil. Kocaman evler. Artık okul
veya şehrin cazibeli gelen hiçbir şeyi şehirde yaşama isteğini uyandırmıyor
insanlarda. Mesafeler kısaldı. Herkeste araba var. Sonuç olarak aslında burada
en önemli ve değişmemiş olan şey Türk erkeklerin (babaların) çoğunluğu hala
yurt dışında çalışmaya devam ediyor. Yani ailelerini yılda belirli bir süre
görüyor. Çocuklar babalarına hasret bir şekilde yaşıyor…