Marşımızda anlatılan duygu ve düşüncelerin kökleri,
kanaatime göre, o duyuruya kadar uzanır. Olayın akışı kısaca şöyledir:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti üç temel
üzerinde yükselmiş görkemli bir yapıdır. Bu temelleri şöyle sıralayabiliriz: 1)
Millî Mücadele, 2) Osmanlı mirası, 3) Çağdaş yönetim anlayışı. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ni yakından tanımak, sahiplenmek ve onu daha ileri ve
çağdaş bir devlet durumuna getirmek isteyen her genç, bu temelleri, birinci
elden kaynaklara dayanarak, özlerine uygun biçimde tanımak durumundadır.
Bu temellerin başında Millî mücadele
gelir. Millî Mücadele’nin birinci elden kaynakları, başta Mustafa Kemal Paşa
olmak üzere bu mücadeleyi verenlerin ve yürütenlerin, mücadele boyunca
yayınladıkları beyannameler (bildiriler), yaptıkları konuşmalar ve verdikleri
beyanatlardır. Onlar bu vasıtalarla bu topraklarda var olma veya yok olma
savaşına nasıl başladıklarını, ilerlediklerini ve onu nasıl sona erdirdiklerini
ortaya koymuşlardır.
Bunların yanında yine o ölüm – kalım
mücadelesine katılan din adamı, bilgin, düşünür ve sanatçılar da yaşadıklarına
ve gözlemlerine dayalı olarak Türk milletinin hayatta kalma çırpınışlarını,
başta hatıraları olmak üzere, çeşitli eserlerinde anlatmışlardır. Bütün bir
milletçe verilen bu “mücahede” zaferle sonuçlandıktan sonradır ki o mücadeleyi
yürütenler, Türkiye’nin zengin tarihsel, kültürel birikim ve deneyimlerinden
yararlanarak yeni bir devlet kurmuş ve ona çağdaş bir görünüm
kazandırmışlardır.
Şimdi bize düşen, bu büyük macerayı, önce
özüne uygun olarak doğru bir şekilde kavramak, sonra da onların uğruna
öldükleri değerleri, bu toraklarda sonsuza kadar yaşatmaktır.
Millî Mücadele’nin birinci elden ilk
kaynağı, İstiklal Marşı’mızdır. İstiklal Marşı, Millî Mücadele’yi yürütenlerin
isteğiyle ortaya çıkmış bir metindir. 1920 yılının sonlarında, savaşın en
kızıştığı günlerde Türk ordusu cephelerdeki askerleri şevke getirecek bir millî
marşın yazılmasına karar verir. Ordumuzun bu kararını, Garp Cephesi Erkân-ı
Harbiye Reisi İsmet (İnönü), önce dönemin Millî Eğitim Bakanı Doktor Rıza
Nur’a, sonra da Ortaöğretim Genel Müdürü Kâzım Nami Duru’ya iletir. Duru,
hatıralarında bu olayı şöyle anlatır:
“Bir gün Orta Tedrisat Müdürü odasında
çalışıyordum. Kalpağımı masamın bir kenarına koymuştum. Kapı açıldı. İçeriye
kısa boylu bir Erkân-ı Harbiye Albayı girdi. Onu görünce ayağa kalktım,
kalpağımı giydim. ‘Buyurunuz’ dedim. Bu zat, “Ben Garp Cephesi Erkân-ı Harp
Reisi İsmet” dedi. Kendisini masanın önündeki iskemleye buyur ettim. Oturdu.
“Beni size Doktor Rıza Nur Bey gönderdi. Orduca karar verdik. Bir İstiklal
Marşı istiyoruz. Bunun güftesini, bestesini ayrı arı müsabakaya korsunuz. Her
birini kazanana beş yüz lira vereceğiz” dedi. Emirlerini hemen yapacağımı
söyledim. O da kalktı gitti. Müsabakayı, İstanbul dâhil bütün memlekete ilan
ettik.”
Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin 25 Ekim 1920
tarihli nüshasında İstiklal Marşı Yazma Yarışması’nın açıldığını bildiren
duyuru metni şöyledir:
“Türk şairlerinin nazar-ı dikkatine
Maarif Vekâleti’nden:
Milletimizin dâhilî ve hâricî istiklali
uğrunda girişmiş olduğu mücadelâtı ifade ve terennüm için bir istiklal marşı
müsabakaya vaz edilmiştir. Hür ve meşgul memleketimizde bütün erbâb-ı kalemi
hizmete davet ederiz. İthaf olunacak âsâr içinden biri, iki ay sonra, 23 Aralı
1920’de Maarif Vekâleti nezdinde bir heyet-i edebiye tarafından intihap olunacaktır.
İntihap olunacak eserin yalnız güftesi için beş yüz lira mükâfat vardır. Yine
laakal beş yüz lira tahsis edilecek beste için bilahare ayrıca müsabaka
açılacaktır.
Bütün müracaatlar Ankara’da Türkiye Büyük
Millet Meclisi Maarif Vekâleti’nedir”.
İstiklal Marşı, sınıflarda, toplantılarda
ve akademik çevrelerde genelde eldeki metinden okunur, ezberlenir, açıklanır ve
çözümlenmeye çalışılır. Hâlbuki her sanat eseri gibi, o da belli bir tarihsel
ve toplumsal ortamın ürünüdür. Onu, doğduğu tarihsel ve toplumsal ortamından
kopardığınızda, ona dair söylenen düşünceler boşlukta kalır. İstiklal Marşı’nı
anlama, açıklama, yorumlama ve çözümlemeye bu duyurunun çözümlenmesiyle
başlamak en doğru yoldur.
Duyuru metnini bu açıdan çözümlemeye
başladığımızda üç kelimenin dikkatimizi çektiğini görürüz: İfade etmek, terennüm etmek ve hizmet etmek.
İstiklal Marşı’mızın o içerik zenginliği ile biçim güzelliği, bu dileklerin
birer açılımıdır.