Süleyman Nazif’in “Kara Bir Gün” başlıklı
yazısı onlardan biridir. O kadar ki bu yazı, edebiyat çevrelerinde Süleyman
Nazif’in adıyla adeta birlikte anılır olmuştur. Nasıl ki Çalı Kuşu deyince,
Reşat Nuri, And deyince Ömer Seyfettin, Yaban deyince Yakup Kadri, Dokuzuncu
Hariciye Koğuşu deyince Peyami Safa… hemen akla geliyorsa, “Kara Bir Gün”
deyince de Süleyman Nazif akla geliverir.
O, bu şöhretini, kuşkusuz hem konusundan,
hem tarihinden alır. Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918 tarihinde
imzalanmasıyla Osmanlı Devleti, müttefikleriyle ( Almanya, Avusturya,
Macaristan ve Bulgaristan ) beraber Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik olarak
çıktığını kabul eder. Masada barış imzaları atılmış olmasına rağmen sahada
Osmanlı Devleti’ne barış gelmez. Başta Fransa olmak üzere savaşın galipleri
ülkemizin batı bölgelerini, türlü sebeplerle, işgal etmeye başlarlar.
İtilaf Devletleri’nin (İngiltere, Fransa,
İtalya ve Rusya) Rumeli’deki ordularının Başkomutanı General d’Espérey, 8 Şubat
1919 tarihinde büyük bir zafer kazanmış kumandan edasıyla İstanbul’a gelir.
İstanbul’daki Rum, Ermeni ve diğer azınlıklar, onu Sirkeci Garı’nda
karşılarlar. Fransız general, Taksim’deki Fransız Elçiliğine gitmek üzere
hazırlanan arabaya binmez. Beyaz bir at ister. Beyaz bir ata binerek Fransız
Elçiliği’ne gider. Yol boyunca toplanan azınlıklar, çılgınca tezahürat yaparak
sevinç gösterilerinde bulunurlar. Gururlu general, aklınca Fatih Sultan
Mehmet’e cevap verir (!)… Oysa cahil generalin unuttuğu bir gerçek vardır. O da
Fatih Sultan Mehmet, kılıcının hakkıyla kazandığı zaferin sonunda İstanbul’a
beyaz bir atın üzerinde girmiş olduğu gerçeğidir…
Azınlıkların bu davranışları, sorumluluk
duygusuna sahip Türk aydınlarının gururuna dokunmuş, onları kuşkusuz derinden
üzmüştür. Onlardan biri de Süleyman Nazif’tir. Süleyman Nazif, Fransız
generalin basına uyguladığı sıkı sansüre rağmen, bir yolunu bulup, büyük bir
medeni cesaretle hemen sonraki gün,
Hadisat gazetesinde “Kara Bir Gün” başlıklı makalesini bastırmıştır:
“Fransız generalinin dün şehrimize gelişi
münasebetiyle bir kısım vatandaşlarımız tarafından icra olunan nümayiş, Türk ve
İslam’ın kalbinde ve tarihinde ebedi olarak kanayacak bir yara açtı. Aradan
asırlar geçse ve bugünkü hüzün ve düşkünlüğümüz, zevk ve yükselişe dönse, yine
bu acıyı hissedecek, bu hüzün ve teessürü, evlat ve torunlarımıza bir miras
olarak terk edeceğiz”.
Devamında Süleyman Nazif, Alman – Fransız
savaşında Almanların galip gelmesi üzerine 1871 tarihinde Alman ordusunun
Paris’e girip Büyük Napolyon’un zafer takının altından geçerken bile
Fransızların, bizim kadar hakaret görmediklerini ve dün sabah bizim duyduğumuz
yeis ve azabı duymadıklarını belirtir. Bunun sebebi, Fransız adını taşıyan her
fert, yalnız Hristiyanlar değil, Yahudi Fransızlar, hatta Cezayirli
Müslümanların da Fransızların o millî matemi karşısında üzüntü ve utanmayla
ağlamış ve kızarmış olmalarıdır. Bizim ise, milliyet ve dillerinin yaşamaya
devam etmelerini, hoşgörümüze borçlu oldukları azınlıkların, büyük matemimize şamatalarıyla en acı
hakaretleri bir tokat şeklinde attıklarını gördüğümüzü belirtir… Devamında bir
özeleştiri yaparak çıkardığı dersi anlatır…
“Kara Bir Gün” başlıklı bu yazı, o günün
basın dünyasında bir bomba gibi patlar. Halk arasında işgalcilere karşı büyük
bir heyecan ve öfkenin doğmasına sebep olur. Hadisat gazetesinin o günkü
nüshaları, iki saat içinde tükenir… İki kuruş olan gazetenin fiyatı,
karaborsaya düşerek bir liraya kadar yükselir… Durumu öğrenen Fransız general,
Süleyman Nazif’i tutuklatır ve gazeteyi kapatır. Doğrudan bu makaleyle ilgili
olmamakla beraber, Celal Nuri’nin Ati gazetesi de sansürün hışmına uğrayarak
kapatılır.
Galipler, silahlı güçleriyle yazarları
tutuklayabilmiş, gazeteleri kapatabilmiş ve toplulukları dağıtabilmişlerdir;
fakat bu ve benzeri yazılarla Türkler arasında uyandırılan milliyet duygusunu
ve kalplerinde yakılan bağımsızlık ateşini asla söndürememişlerdir. Nitekim çok geçmeden Mustafa Kemal’in
önderliğinde Milli Mücadele’sine başlayan Türk milleti, kısa zamanda vatanını
işgalcilerden temizlemiş ve bağımsızlığını kazanmıştır.