6) Eleştirel düşünceye açık olmak
Bu samimi sohbette Asım ve arkadaşlarının altıncı kişilik
özelliği, ortaya çıkar. O özellik, eleştirel düşünceye açık olmalarıdır. Akif
ile Asım sohbete başlayınca ele aldıkları ilk konu edebiyattır; edebiyatımızın
o dönemdeki durumu konusunda anlaşamazlarsa da bu konuyu fazla uzatmazlar. Sözü
bir ara Akif alarak,
“- Şimdi Âsım, edebiyyâtı bırak, bir tarafa;
Daha ciddî işimiz var, geçelim başka lâfa”
diyerek konuyu kendi toplumumuzdaki kötülükleri kaba
kuvvetle ortadan kaldırmaktan daha geniş bir alana, Osmanlı Devleti’nin
durumuna, hatta bütün İslam dünyasına yayarak genişletir. Yirminci yüzyılın
başlarında İslam ülkelerinden sadece iki tanesi bağımsızdır. Bunlardan biri,
Osmanlı Devleti, diğeri de İran’dır. Diğer İslam ülkeleri, ya Batı’nın
sömürgesi, ya da koruması altındadır. Bu durum ne İslam’ın özüne, ne şanlı
geçmişine, ne de tarihte ortaya koyduğu kültür ve medeniyetine uygundur. Buna
rağmen İslam ülkelerinin geçmişleriyle bu çelişkili durumunu eserlerinde
gündeme getiren, tartışan, sorgulayan ve kendilerince doğru gördükleri yolu
gösteren iki düşünür vardır: Cemalettin Afgani ve Muhammet Abduh. Mehmet Akif, onların bir tartışmasını vesile
ederek düşüncelerini aktarır.
Afgani’nin düşüncelerini metinden yola çıkarak şöyle
özetleyebiliriz:
“İnkılâp istiyorum, başka değil, hem çabucak”
Öne bizler düşüp… İslâm’ı da kaldırmazsak,”
Cemalettin Afgani, İslam ülkelerinin Batı karşısındaki ezik
ve sömürge durumundan kurtulmalarının yolunun “inkılap” yapmaları olduğunu
söyler. Buna göre her İslam ülkesindeki idealist gençler, inançlı kadrolar,
ülkelerindeki silahlı güçlerle birleşmenin yolunu bulup ülkelerinin yönetimini
devrim yoluyla ellerine geçirmeli ve bağımsızlıklarını ilan etmelidir. Bu
bağımsız ülkeler zamanla dayanışma içine girerek ülkelerinin yerüstü ve yeraltı
zenginliklerini Batılıların yerine kendileri işletmelidir. Daha da ileri
giderek aralarındaki dayanışmayı zamanla siyasal birliğe kadar götürmelidirler.
Ona göre İslam ülkeleri ancak bu yolla Batı’nın sömürüsünden kurtulup
bağımsızlıklarına kavuşabilir, daha da önemlisi geçmişteki kültür ve
medeniyetlerini modern zamanlara taşıyabilirler.
Mehmet Akif, bu düşünceleri, Asım’ın düşüncelerine benzetir
ve bunlara katılmadığını ifade eder.
Peki yirminci yüz yılın başlarındaki İslam ülkelerinin
perişan durumlarına razı mı olunmalı, hiçbir tavır gösterilmemeli mi? Mehmet
Akif, bu sorunun cevabını Muhammet Abduh’un düşüncelerinde bulur:
Abduh’un düşüncelerini, metinden yola çıkarak şöyle
özetleyebiliriz:
“Gidelim bir yere, hattâ şu bizim Sûdan’a;
Yeni bir medrese te’sîs edelim urbâna.
Daha üç beş de faziletli mücahid bulalım.
Nesli tehzîb ile, i’lâ ile meşgul olalım.
Çıkarıp gönderelim, hâsılı, şeyhim, yer yer,
Oradan âlem-i İslam’a Cemâleddin’ler…”
Muhammet Abduh, İslam ülkelerinin Bat karşısındaki ezik ve
sömürge durumundan kurtulmalarının yolunun “evrim” olduğunu söyler. Buna göre
İslam ülkelerindeki idealist gençler, inançlı kadrolar, ülkelerindeki maddi
varlık sahibi kimselerle birleşip yeni “medreseler/üniversiteler”
kurmalıdırlar. Bu üniversitelere alanında “en yeni bilgi”lere sahip olmalarının
yanında “fazilet”le de donanmış bilim adamlarını hoca olarak getirmelidirler.
Bu üniversitelerde birey, aile, toplum ve çalışma hayatında üretimi kolaylaştıracak
makineleri yapan nesiller yetiştirmelidirler. Bilimin yanında sanat ve estetik
alanında da en ileri gitmenin yollarını aramalıdırlar.
Mehmet Akif, bu düşünceleri benimsediğini söyler ve Asım’a
da açıklama ve örneklendirme yöntemiyle bunların doğruluğunu ispatlar. Daha da
ileri giderek şunları ekler:
“Gezmeyin ortada, oğlum, sokulun bir sapaya,
Varsa imkânı, yarın avdet edin Avrupa’ya”.
Bu durumda Asım, kendi düşüncesinin doğruluğunda körü körüne
direnmez. Birinci Dünya Savaşı’na katılmak için ara verdikleri öğrenimlerini
tamamlamak üzere, kayıtlı oldukları
üniversitelere dönmelerinin uygun olacağı eleştirel düşüncesini kabul eder.
Arkadaşlarıyla birlikte en kısa zamanda, başta Almanya olmak üzere, Avrupa’daki
üniversitelerine dönüp, daha ziyade, fen alanındaki öğrenimlerini
tamamlayacaklarına dair söz verir.