Asım şiiri, karşılıklı konuşmalarla vücuda getirilmiş uzun bir
metindir. Hemen belirtelim ki biz burada şiiri bir bütün halinde çözümlemeye
kalkmayacağız. Yalnız Asım’ın arkadaşlarının konumuzla ilgili olan kişilik
özelliklerine değinmekle yetineceğiz. Metne bu açıdan baktığımızda onu iki bölüme
ayırmamız mümkündür.
1)
Gündelik konuların konuşulması:
Az yukarıda söylediğimiz gibi Asım, karşılıklı
konuşma tarzında yazılmış uzun bir şiirdir. Konuşma, Birinci Dünya Savaşı
yıllarında İstanbul’da Mehmet Akif Ersoy’un Fatih’teki evinde geçer. Konuşmaya
katılan konukları şöyle sıralayabiliriz: Hocazade: Merhum Hoca Tahir Efendi’nin
oğlu ( Mehmet Akif), Köse İmam: Merhum Hoca Tahir Efendi’nin eski öğrencilerden
biridir. Emin: Hocazade’nin oğlu. Asım: Köse İmam’ın oğludur.
Konuşma,
Köse İmam’ın Mehmet Akif’i evinde ziyarete gelmesiyle başlar. Söz, daldan dala
atlayarak, Divan şiiri, Birinci Dünya Savaşı, siyaset konuları ve gündelik
olaylar üzerinde uzayıp gider. Araya nükte, ironi ve komik unsurlarla dolu
eleştirel fıkralar girer.
2) Asım’ın
neslinin kişilik özelliklerinin anlatılması:
Konuşmanın
uzunca bir bölümü, Köse İmam ile Akif arasında geçer. Köse İmam, konuşmasının
bir yerinde ortalığın çok fena olduğundan bahisle,
(…)
Hâle
baktıkça adam kahroluyor elde değil;
Bizi kim
kurtaracak, var mı ki bir başka nesil?”
(…)
diye
sorunca, Hocazade (Mehmet Akif), hemen söze girer ve:
“ –
Âsım’ın nesli, Hocam”, diyerek cevap verir. Köse İmam, bu cevaptan pek memnun
görünmez. Fakat Akif, düşüncesinde ısrar edince yumuşar, bu sefer daha alt
perdeden sorar:
-Güzel
amma, ne faziletleri var evladım? Diye sorar. Sözü artık Akif alır, Asım’ın ve
arkadaşlarının, dolayısıyla Asım’ın neslinin özelliklerini anlatmaya başlar.
1)
Cepheden cepheye koşmak:
(…)
-N fazilet
mi? Çocuklar koşuyor, aç çıplak,
-Cepheden
cepheye arslan gibi hiç durmayarak.
(…)
Asım’ın
neslinin birinci özelliği, vatan topraklarını korumak için cepheden cepheye
koşmaktır. Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordusu, bir tek düşman ordusuyla, bir
tek cephede değil, birleşmiş bir Avrupa ordusuyla üç cephede savaşmıştır. Bu
cepheleri, Kafkas Cephesi, Sina Cephesi
ve Çanakkale Cephesi olmak üzere sıralayabiliriz. Mehmet Akif’in ünlü Çanakkale
Şehitleri adlı şiiri, Asım’ın bu bölümünde yer alır ve karşımızda birleşik bir Avrupa
ordusunun bulunduğu metinde de açıkça ifade edilir:
(…)
Eski
dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor
kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.
(…)
Aslında
Osmanlı Devleti’nin birlik halinde bir Avrupa ile mücadele etmesi tarihsel bir
kaderi gibi görünüyor. Bu devlet, Haçlı Savaşları, Navarin Olayı, Çanakkale
Savaşı ve Milli Mücadele’de hep birlik halinde bir Avrupa ile savaşmıştır. Bizi
burada daha çok ilgilendiren nokta, özellikle son savaşta cepheye gencecik
fidanların sürülmesidir. Öyle ki savaşın devam ettiği yıllarda bazı Anadolu liseleri,
öğretim yılı sonunda, öğrencileri cephelerde olduğu için, mezun verememiştir…
2)
Namusunu çiğnetmemek:
(…)
Asım’ın
nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek:
İşte
çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
(…)
Asım’ın
neslinin ikinci özelliği, namusunu çiğnetmemektir. “Namus” kelimesi burada ar,
edep, ırz anlamlarının yanında, kanun ve nizam anlamındadır. Bu kanun ve nizam,
kuşkusuz İslam hukukunun aile, toplum ve devlet düzeninde sağladığı nizam ve
huzurdur. Beytin devamındaki mısralarda geçen “şüheda”, “rükû”, “Tevhid”,
“Bedir”, Kabe … gibi kelimeler bu anlamı destekler mahiyettedir.
3) Atak
olmak:
(…)
Atak
oğlandır esasen… Demek azdırdı işi…
Bilmem
azdırdı mı, lâkin hoşa gitmez gidişi…
(…)
Asım’ın
neslinin üçüncü özelliği, atak olmaktır. Atak olmak, kendine güvenen, cesur,
cüretkâr, çevik, hareketli ve dışa dönük bir karaktere sahip olmak demektir.
Atak bir genç demek, kendine güvenen, medeni cesaret sahibi olan, kendi
doğrularını çekinmeden ve kimseden korkmadan söyleyen, hatta koruyan, savunan
genç demektir. Metinde Asım’ın “Ramazan Vakası” karşısındaki tavrı buna örnek
gösterilir. Bir Ramazan günü, babası ile
Asım, Üsküdar’dan gelirken, saygısız ve şımarık bir grup gençle karşılaşırlar.
İçlerinden biri, Asım’ın yaşlı babasına yaklaşıp, üç nefes sigara dumanı
püfleyerek “Sen söyle, Hoca! Niye bağlanmalı hayvan gibi hâlâ oruca?” diyerek
hakaret eder. Asım, derhal ortaya atılarak bu edepsizlere hadlerini bildirir.
Asım ve arkadaşları, bu milletin vatan, bayrak ve Kur’an gibi maddi ve manevi
değerlerine sımsıkı bağlı oldukları gibi, onları küçük gören, aşağılayan
kimselerle de mücadele etmekten çekinmeyen, kendine güven duygusuna sahip
gençlerdir.
Gelecek hafta, nasip olursa, konuya devam
edeceğiz.